Ô перевод на французский
1,004,137 параллельный перевод
Özellikle geçmişten gelen travmalar varsa, o zaman daha muhtemel olan tepki donmak oluyor. Hannah'nın başına gelen şey de bu.
Si elle a connu d'autres traumatismes dans le passé, la réaction la plus fréquente, c'est la paralysie, et c'est ce qui est arrivé avec Hannah.
O sırada benlik duygusunu tamamen kaybeder.
Elle ne sait plus qui elle est.
O durumdayken yardım istemek çok zor çünkü birine yük olacağını hissediyorsun. Dinlemek isteyeceklerini, umursayacaklarını düşünmüyorsun.
Dans cette situation, c'est difficile de demander de l'aide, parce qu'on craint d'accabler quelqu'un, on pense que personne ne veut écouter, qu'ils s'en fichent.
O eve neden gitti?
Pourquoi est-elle allée là?
Hannah'nın hayatının son gününe geldiğimizde, o tamamen tükenmiş durumda.
Le dernier jour de la vie de Hannah, elle est complètement épuisée.
Denemeyi bırakıyor ve yardım istemiyor ve o noktada kendini savunacak kadar güçlü veya sağlıklı değil.
Elle arrête d'essayer, ignore toute planche de salut. Elle n'est pas assez forte ni assez en forme pour se relever et s'affirmer.
" Benim çocuğum yapmaz. Asla yapmaz çünkü o akıllı.
Elle ne ferait jamais ça parce qu'elle est trop intelligente.
O anı özellikle, olabileceği kadar gerçekçi yapmak istedik hem de böyle bir şeyi hiç yaşamamışken.
On voulait que ce moment soit le plus réaliste possible quand on ne l'a jamais vécu.
O zamana kadar ölmüş olurlar!
Mais il sera trop tard!
O asker olmaya elverişli değil.... o ana kadar çoktan ölmüş olur.
Il n'est pas taillé pour être soldat. Si tu continues à cette allure jusqu'au pied de la montagne, Il sera probablement mort et on serait chanceuses de ne pas l'être aussi.
O sendin değil mi?
C'est toi?
Demek o senmişsin.
Alors c'était toi.
Tüm o dedikodulara son vermek için onu öldürmek istediler.
Alors ils ont voulu la tuer, pour en finir avec cette histoire.
Sonunda o kızın Acemi Birliği'ne girmeye zorladıklarını duydum.
J'ai entendu dire qu'elle avait été obligée de rejoindre les Cadet.
İyi de o zaman sırf beni bulmak için mi Acemi Birliği'ne yazıldın yani?
Alors tu as rejoint les Cadet juste pour me retrouver?
O yüzden mi asker oldun?
C'est pour ça que tu es devenue soldat?
Madem o kadar heveslisin ; bunu kaderini değiştirmek için kullan!
Si tu es aussi férue, sers-toi de cette passion pour changer ton destin!
o kadar çabuk buluruz.
Plus il y a d'yeux, meilleure est la recherche.
Olur da bir gün ikinci bir şans elde edersem o zaman sadece kendim için yaşayacaktım!
Si un jour, on me donnait une seconde chance cette fois je ne vivrai que pour moi-même!
O Titan'ı o gün görmüştük.
C-Ce Titan c'est ce jour-là...
O Titan... Ymir mi?
Ce Titan... c'est Ymir?
Sence o biliyor muydu Eren Titan oluncaya kadar onun Titan olduğunu?
Hé... Vous pensez qu'elle savait qu'elle était un Titan? Eren est un Titan aussi, mais il ne le savait pas jusqu'à sa transformation.
O da neydi?
C-C'était quoi ça?
O zaman nasıl oluyor da Titanlar surun içinde beliriyorlardı? kafalarında binbir şüpheyle...
Alors comment des Titans se sont retrouvé à l'intérieur? Troublés, les membres de la brigade décidèrent de retourner au district de Trost l'esprit plein de doutes.
O zaman da bu fazla deve rastlamamışlar anlamına gelir.
Par conséquent, ils n'auront pas croisé beaucoup de Titans.
Sonra o da bunu ödetmek için tek başına...
Alors il veut le récupérer...
O kırıntılar mı?
Ce petit croûton de pain?
O zaman parasını ödeyin!
Rembourse-le!
O eski günleri çok severdim.
Cette époque me manque.
O hiçbir şey olmayan sıradan günlere geri dönmek için ne gerekirse yaparım.
Je ferais n'importe quoi pour retrouver cette époque-là.
Bu o değil mi?
N'est-ce pas...?
Ne olmuş olabilir ki o zaman?
Mais alors, que s'est-il passé?
Marsel'i yiyen o değil miydi?
Elle a quand même dévoré Marcel.
Kilise efradının önemli bir üyesi o.
Elle fait partie de la famille du Culte du Mur.
Öyleyse neden geceye kadar beklemedik ki? İzciler bizi kurtarmaya mı gelmişler?... o askeri düzen işe yaramaz. !
Pourquoi n'avons-nous pas attendu la nuit?
O ne? Ne ara bu kadar yaklaştılar?
Ils se sont rapprochés!
O... o!
Elle est... Elle est avec eux!
O kadar iyi huylu biri ki kesin gelmiştir!
Elle peut être vraiment stupide, parfois.
O zaman onu getir!
Alors allons la chercher!
O gün... kendime ilk yalanı söylemiştim.
Ce jour-ci, je me suis menti à moi-même pour la première fois.
İşte o!
C'est elle!
Bizi o kandırdı!
C'est elle, la fautive!
O an kafama dank etmişti. Meğer hayatım bir yalan rüzgarıydı.
Tout cela m'a fait réaliser à nouveau que ma vie n'était qu'un mensonge.
O zaman anladım ki... Bu bana verilen cezaydı.
C'est alors que j'ai compris... que c'était mon châtiment.
Tüm o insanları kandırdığım için cezalandırılıyor değildim.
Je n'ai pas été punie pour avoir menti à ces gens.
Ve o an kendime bir söz verdim.
C'est alors que... je me suis promis une chose.
Ona o şekilde yardım edemeyiz!
On ne pourra pas l'aider comme ça!
O benim ne mal olduğumu biliyor. Yine de bana gülümsemekten geri durmuyor.
Christa sait que je suis horrible, et pourtant elle m'apprécie...
Yetiştik demektir o zaman.
On arrive juste à temps.
Titan çığlığı mıydı o?
C'était le cri d'un Titan?
Evet! O artık bizim düşmanımız!
Elle est en train de devenir notre ennemie!