Öbur перевод на французский
162 параллельный перевод
Eğer bu açgözlülükse ben dünyanın en obur insanıyım.
Si c'est être gourmande, alors je suis la plus grande gloutonne de la terre.
Önemli bir işimiz var. Sense beni obur kedilere benzetiyorsun.
Ai-je l'air d'un chat gavé?
Bir obur gibi yiyorsun.
T'étais goinfré, non?
Bahse girerim ki bir obur kadar yerim de. Bir erkeğin yemek ve seks iştahını ondan alırsan geriye ne kalır ki?
Et alors la bouffe et l'amour, c'est tout ce qu'on a.
"Vergi toplayanların, günahkarların dostu ve obur" diyorlar.
"l'ami des pécheurs!"
ÖBÜR SARIŞIN
L'autre blonde
- Dostlar ne içindir? Cimri'yle Obur'u ayarlayayım.
Il passe après vous.
Sen dene Obur. Atacaksın, yemeyeceksin.
Jette-les, Gourmandise, ne les mange pas!
Obur'un tatlılarına 3 sterlin 79 peni harcadık.
On a déjà dépensé 3 livres, 7 shillings et 9 pence!
En yakın tuvalet beş kilometre uzak. Tabii, Şehvet ve Obur banyonun yanındaki odada kalıyor. Onlar için ne yapılsa az.
Bien sûr, Luxure et Gourmandise sont près de la salle de bains, elles.
Şehvet ve Obur banyoya yakın olmalı tabii.
Elles en ont davantage besoin que vous.
Ve o köpekler çok obur.
Et ses molosses, faut les nourrir!
- Çünkü ben obur biriyim.
Parce que je suis gourmand.
satıyorum... satıyorum... sattım... obur olmadığını söyleyemem...
Adjugé Adjugé Vendu
Pekala, sizi obur dağ sıçanları, gelin ve tıkının!
Très bien, bande de lézards! Rappliquez!
Eğer obur değilsen, buradan uzaklaş
Ne soyez pas si gourmand
O bir ayyaş, bir obur!
Emplissez-la du meilleur! C'est une soiffarde!
Tahrip edici, obur, yağmacı ve tek zihniyetli bir sürü halini alırlar.
Elles deviennent une nuée vorace, destructrice, maraudeuse... n'ayant qu'un but.
Tam bir obur gibi hissediyorum, Answaw.
Je me sens comme une gloutonne.
Bir de Amerikalılara obur derler.
Ne me dis pas qu'ils ne voient pas les Américains venir.
Obur seni!
Goinfre!
Fazla obur olmayalım.
Il ne faut pas en demander trop.
Hem hareketli, hem obur, hem de kültürlü.
Active, gourmande et cultivée.
Şisş erek şarkı söyleyen obur bir kuşa benziyordu.
Se pavanant, tel un cupide oiseau chanteur.
Seni obur.
Espèce de glouton.
ÖBÜR DÜNYA
JOURNAL DE L'AU-DELÀ...
Uğraşıp durduğumuz bütün o ayaktakımı ve asalaklar hızla götürülecek obur kişilikler.
Toute la racaille et les tapeurs à la porte et une bouffe gargantuesque dans mon assiette!
Kirlenmiş olanlar sadece onun obur iştahını gidermeye adanır.
Celles qui ont été souillées sont simplement offertes Pour satisfaire son appétit vorace
Obur olarak biliniyor.
Notre homme a une réputation de gourmet.
- Obur musunuz? İşte size iki sone Mösyö Benserade'dan içinde de kestane şekeri. - Hasta olacak kadar.
Etes-vous gourmande?
Amma da obur herifsin.
T'es vraiment un fils de pute.
Şu obur, koca göt Smitty var ya.
Ce bouffeur de chèvres, ce cul rachitique de Fat Smitty.
Asya'da mi? Telefon odanin obur ucundaydi, degil mi?
Le téléphone était de l'autre côté de la pièce?
Bir yanimda kikir kikir gulen, ustune cig dusmus bir Asya cicegi obur yanimda Omaha'li tas gibi bir donanma hemsiresi.
J'ai une belle fleur d'Asie d'un côté, toute riante, on dirait de la rosée, et une rude infirmière venant d'Omaha, de l'autre.
O kadar da kötü olmayabilir. Bütün bildiğimiz Vorta obur, alkolik seks manyağı olabilir.
Les Vorta sont peut-être gloutons, alcooliques et portés sur le sexe.
Ondan telefon mu aldınız? 1-800-ÖBÜR DÜNYA'yı aramış olmalı.
Si elle vous a appelée, c'est que son abonnement est valide dans l'au-delà.
yok obur tarafa verir gibi yapsin.
Non.
Hiç sadece ortadan kaybolmak istemez mi canın, obur çocuk?
Tu n'aimerais pas juste disparaître, mon cher convive?
- Hey, obur çocuk.
- Mon cher convive.
İyi şeyler yap, obur çocuk.
Réalise de grandes choses, mon cher convive.
Lurconis, "obur" anlamına gelir.
Lurconis veux dire... "goinfre".
Ben hala Üçün gücü olayının bize canavar gelinle et obur nedimelerini durdurmamıza yardım edeceğine inanıyorum.
Moi je dis qu'il faut anéantir ce monstre et la mariée et toutes ces femmes carnivores.
Pis obur, sıranı bekle!
Morphales, attendez votre tour!
Bu orospu bütün obur cubur çeşitlerini daha dükkanda çıkmadan bilir.
Elle connaît les nouvelles friandises avant leur sortie.
OBUR MOLAYIDA AL, KOC.
Demandez un temps mort.
Obur tarafa cekildim.
je suis garé là-bas. De l'autre coté.
Obur bir çakal da onlara katılır.
Un chacal se joint à eux.
Nesin sen ceza için gönderilen bir obur mu, Schwibber?
Vous avez soif de punitions, c'est ça, Schouiber?
Sanki obur olmasının suçlusu benim.
Comme- - comme si c'était ma faute si elle est une goinfre.
" Ve obur ölüm
" Et la mort,
Ama "Pulitzer Ödülü sahibi" kulağa neredeyse obur geliyor.
Mais le Pulitzer, c'est peut-être un gros morceau pour un novice.