Aksam перевод на португальский
42,399 параллельный перевод
Sabah, öğle, akşam?
Almoço? Brunch?
Hackin olduğu akşam mı?
Na noite do hack?
Eğer seni akşam yemeğine davet etmezsem acayip kızar.
- Ela ia ficar chateada se não te convidasse para jantar hoje à noite. - Não.
Bu akşam Dennis'in babasının emekli olma partisi var.
Hoje é a festa pela reforma do pai do Dennis.
Bu akşam sana söylemem gerektiğini biliyordum.
Não podia passar de hoje.
Bize o akşamı anlat, neler oldu?
Fale-nos dessa noite. O que aconteceu?
Akşam kalırsın sanıyordum hayatım.
- Passa cá a noite, querido. - Tenho de ir levar a Nina a casa.
Ne kadar da değerli bir akşam.
Que noite maravilhosa.
Bu akşam konuşabilir miyiz? Evet.
- Podemos falar logo à noite?
Bu akşamın loto numaraları : 6, 17, 42 45 ve 83!
Os números da lotaria desta noite são : 6, 17, 42, 45 e 83!
Ralphie'ye akşam yemeğine gelemeyeceğimi söyleyin.
Diz ao Ralphie que não vou para casa jantar.
Ona akşam yemeğinin günün sonundaki yemek olduğunu söyleyin.
Diz-lhe que o jantar é a refeição no fim do dia.
Bu akşam gösteriden çıkarken birine tecavüz etmeyi düşünüyorsanız Jim Jefferies'in buna itirazı var.
Se saírem do espectáculo esta noite e pensarem em violar alguém, o Jim Jefferies diz "não".
Akşam geri gelecek misin?
Logo à noite, voltas?
Bu akşam NASA'dan yeni haberler var. Bu yıl uzay ajansından aldığımız bütün haberler gibi bu da kötü haber.
Temos uma notícia da NASA e, tal como quase todas as notícias que tivemos este ano da agência espacial, não é boa.
Pekala bu akşam yemeğin, bu da kahvaltın.
Isto é o jantar de hoje, o pequeno-almoço de amanhã...
Liderlerini tutukluyor, evlerini basıyor, toplantılarını durduruyor ve akşam haberlerinde onları kötüleyebiliyorduk.
Podíamos deter os líderes deles, revistar as casas, impedir as reuniões e vilificá-los no noticiário da noite.
Bu akşam binada bulunan herkes kadar uzun yaşamak istiyorum.
Quero viver tanto tempo como todos os que estão aqui.
KYUNG-JI RHEE ÇOCUK ADALETİ MÜDÜRÜ... önceden hazırlanmış akşam yemeği menüsü gibi, sürekli bir insan akışı sağlanıyordu, elde edilen gelir de hissedarlara gidiyordu.
DIRETORA DE JUSTIÇA JUVENIL... como uma ementa fixa, um influxo estável de reclusos para gerar lucro para os accionistas.
Evet dokundu, dün akşam yemeğinde.
Sim, mexeu, ontem à noite durante o jantar.
Bunu bu akşam Per Se'de benimle yemeğe oturana kadar yapmanı istiyorum.
Quero que o faça antes de tomarmos uns aperitivos no Per Se, esta noite.
Hiç bir şey, sadece akşam yemeğimi bitiriyorum.
Nada, só estou a acabar o meu jantar.
Hafta sonuna doğru bir saat ayırırım dediğini biliyorum ama o saate bu akşam ihtiyacım var.
Sei que disseste que me davas uma hora do teu tempo esta semana, mas preciso dessa hora hoje à noite.
Harvey'nin buraya gelmesi için akşam altıya kadar vaktin var yoksa ben de kendi küçük duruşmamı ayarlarım.
Tens até às 18 horas de hoje para trazer o Harvey. Depois disso, vou ser eu quem vai agendar uma audiência.
Her neyse artık. Bu akşam için benim iyilik meleğim.
De tudo o mais que ele possa ser, por esta noite, é a minha fada-madrinha.
İyi şanslar, bu akşam görüşürüz.
E boa sorte. Vejo-te hoje à noite.
İki saat içinde, bu görüntü ABC haberlerine çıkacak tam olarak akşam saatinde.
Daqui a duas horas, isto irá para a "ABC News", mesmo a tempo da emissão desta noite.
Canım, bu akşam yeteri kadar kutlama yaptık sanırım, ha?
Querida... talvez já tenhamos comemorado o suficiente por esta noite, não?
Bak, 3 öğlen, 4 akşam yemeği yedik birlikte.
Olha, nós encontramo-nos em três almoços e quatro jantares.
Hemen bu akşam başlayabilirsiniz.
Podem começar hoje.
Çocukların romantik akşamını berbat etmişsiniz gibi.
Parece que estragaram a noite romântica daqueles jovens.
Park ve Bahçeler'de çalışıp kazandığım parayla kendi evimin kirasını ödüyorum. Para kazanmayı sevdiğim için akşam okuluna da gidiyorum.
Pago a minha renda com o que ganhei no meu emprego, e vou acabar a escola à noite, porque gosto de ganhar dinheiro.
Oyun akşamı geç kaldığım için ve bu kadar dengesiz davrandığım için üzgünüm.
Desculpem por me atrasar na noite do jogo, e... Desculpem por andar tão distraída.
Daha kötüsü bu akşam yemekten sonra içimden bir şey çıktı- -
O pior foi ao jantar, esta noite. Uma coisa saiu de mim...
Bu akşam Jessica'yla görüştüm.
Eu vi a Jessica hoje.
Akşam dördümüz bir yemek yesek nasıl olur?
Vamos jantar juntos esta noite?
- Çekilenler akşam yayımlanacak.
- Gravamos agora e vai para o ar à noite.
Bence bugün eve gelmiş olmanla bu akşam babanla ailece yemeğe çıkmak istememiz aynı sebepten.
Acho que vieste aqui pela mesma razão que eu e o teu pai queremos jantar em família hoje.
Akşam yemeği, 18.30'da.
Jantar, às 18h30.
Hepimizin, akşam eve gelip gelmediğimizi umursayacak birilerine ihtiyacı var.
Todos precisamos de alguém à nossa espera, quando chegamos a casa.
- Derek akşam seni epey terletti. - Tanrım ya.
Então, o Derek andava a investir em ti hoje à noite.
Ve bu akşam dansa gitmek için sabırsızlanıyorum.
E mal posso esperar para ir ao baile esta noite.
Bu akşam saat yedi sularında, gezici bir ekip tarafından on el silah sesi duyuldu.
Por volta das 19h00, uma unidade móvel ouviu dez disparos.
Bu akşam sekiz sularında orada olacaklar.
Por volta das 20h00, estarão na quinta.
Orada bir öğlen ya da akşam yemeği ayarlamaya değer.
Acho que vale a pena irmos lá e marcarmos um almoço ou jantar.
Bir akşam için tüm bu zahmet, insanlara koruma bölgesini önemsetme fikrinin bir parçası.
Todo este alvoroço por causa de uma noite tem como objetivo fazer com que a conservação se torne algo importante.
Dün akşam gidecektim ama bakıcı ayarlayamadım.
Tinha planeado ir ontem à noite, mas não arranjei uma ama.
Her akşam, yaptığımız fedakârlıklara değdiğini düşünerek buradan çıkıyoruz.
Mas acabamos todas as noites na esperança de que os sacrifícios valham a pena, que os nossos instintos não nos tenham induzido em erro.
Winn, dün akşam Mon-El'i şehirde gezintiye çıkarmış.
O Winn levou o Mon-El num "tour" pela cidade, ontem à noite.
- Yani sen ve Kara yarın akşam geliyor musunuz?
- Então... eu e a Kara iremos vê-la amanhã à noite? - Sim.
Neden bekleyip akşamın nasıl geçtiğini görmüyoruz?
Bem, porque é que não esperamos e vemos como é que a noite corre.