Annesini перевод на португальский
2,678 параллельный перевод
Lori'ye annesini bulmasını söylerim.
Vou pedir à Lori para localizar a mãe.
Sonunda cesedi getirerek annesini biraz rahatlatmak istedi.
Quer dar um desfecho à mãe e trazer finalmente o corpo.
Ben... Tartışmaya annesini karıştırdım ki bu onun damarına basmak demek.
Trouxe a mãe dela à baila e isso costuma fazê-la zangar-se.
Babasını vurdun, ninesini kesip biçtin annesini de havlu demiriyle bıçaklayıp darp ettin.
Disparou no pai dela, e fatiou a sua avó, e esfaqueou e golpeou a mãe dela com um porta toalhas.
Bana annesini çok fazla hatırlatıyor.
Lembra-me muito a sua mãe.
Bana çok fazla annesini hatırlatıyor.
- Sim, não estava a beber.
Ayrıca Sutton'a gerçek annesini bulmasında yardım edeceğimi söyledim.
Também prometi à Sutton que ia ajudá-la a encontrar a mãe.
İçeri girip, annesini öyle bulmuş.
Entrou e encontrou-a.
2 yaşındaki biri annesini ister.
Ele quer uma mãe.
Marshall'ın annesini götürdüğü geçen seneki kısa bir zaman dilimi hariç.
Excepto por um breve período no ano passado quando ele andava enrolado com a mãe do Marshall.
Yani annesini tanıyorum.
Ou melhor, conheço a mãe dele.
Küçük bir çocuğa, annesini bir daha göremeyeceğini nasıl söylersiniz?
Como é que se diz a um rapaz que não vai ver a mãe outra vez?
Heather, Hope'u kaçıran adamın dün gece de annesini kaçırdığını düşünüyoruz.
Heather, acreditamos que o mesmo homem que raptou a Hope, raptou a mãe dela ontem.
- Ama bir süre sonra annesini arayacak.
- A criança tem de criar laços.
Bebeğin genetik havuzuna biraz DNA bırakan adam mı yoksa annesini boşandıktan sonra dürtmemek gibi önemli değerleri öğretmek için gece gündüz yanında olacak adam mı?
O que contribuiu com ADN ou o que estará noite e dia a transmitir valores importantes é não a ter relações com a mãe após o divórcio?
Ama onun öz annesini bilme hakkı var.
Não do direito dele de saber a verdade.
Carl Elias, kırk yıl önce annesini öldürdükten sonra evlatlık sistemine çürümeye terk ettiğin piç oğlun.
Carl Elias, o filho bastardo que deixou apodrecer no sistema depois de matar a mãe dele há quase 40 anos. - A sua amante.
Onun annesini öldürüp, onu kurtların arasına attın.
Mataste a mãe dele, e deixaste-o sozinho.
Babasının annesini terketmesini izlemenin acısı dayanılacak gibi miydi?
Foi a dor de ver o pai deixar a sua mãe
Marshall'in annesini götürdügü geçen seneki kisa bir zaman dilimi hariç.
Excepto por um breve período no ano passado quando ele andava enrolado com a mãe do Marshall.
Sinemaya gizlice girmiş annesini ararken bulduk.
Apanhei-a às voltas ao cinema, à procura da mãe.
Söylediklerine göre annesini arıyormuş.
Disseram que ela estava à procura da mãe.
Kızınız annesini hatırlıyor.
E a sua filha lembra-se da mãe...
Sonunda Biancanın Annesini bulduk Gee-Gee...
Finalmente rastreamos Gee-Gee, a mãe de Bianca...
Sadece... Bianca'nın annesini buldunuz mu?
- Achou a mãe de Bianca?
Ve ben de Traivor'un annesini arıyorum, neden Traivor diye isim koyduğunu soracaktım.
Eu procuro a mãe do Traivor para saber porque deu esse nome a uma pessoa. Traive!
Onun annesini öldürdüğün için geride kimsesi kalmayan o küçük bebek nerede?
Onde está a bebé, a quem não lhe resta mais ninguém no mundo porque você lhe matou a mãe?
NEREDEYSE MÜKEMMEL Annesini Memnun Eden Kızın Hikayesi
MENOS QUE PERFEITO : A história de uma filha que agrada à mãe.
Annesini görüp, konuştuğuna inanıyorum.
Eu acredito que ele a vê e fala com ela.
Tıpkı David'i, annesini ton balığıyla çay içsin diye okyanusun dibine gönderdiğimde David'i bir piçten beter ettiğim gibi.
Do mesma forma que fiz o David ser nada além de um bastardo. Quando mandei a mãe dele para o fundo do oceano tomar chá com um atum.
Rachel'ın annesini aradım.
Mãe de Rachel.
Annesini yeni kaybetti ve üvey babasını da kaybetmek üzere.
Perdeu um parente e parece ter perdido o outro.
Beni ve annesini havaya mı uçurdu?
Ele já não quer saber de mim e sua mãe?
Oğlumuz, hemen çıkıp güzeller güzeli annesini görmek istiyor.
Ele quer sair e ver a sua lindíssima mãe.
- Annesini yeni kaybetmiş bir çocuğum var.
- Não posso. A minha filha acaba de perder a mãe.
Charlotte annesini bulmuş gibi hatta ya da kolejdeki kız arkadaşını bulmuş gibi hissetti. Bir Barbie bebekte her aradığı bir aradaydı.
Com a Charlotte, era como se ele tivesse a mãe, a querida do liceu, e uma boneca Barbie sexy todas numa só.
Ward'un cenazesinde küçük Jack'im sonunda annesini görmüştü.
O meu pequeno Jack finalmente reviu a mãe no funeral do Ward.
David annesini para için öldürmüş olabilir mi?
Talvez... talvez David tenha matado a mãe da Alex pelo dinheiro?
Kızı çıldırdı ve annesini öldürdü.
A filha ficou louca e matou a mãe.
Brethren, onun büyük sevgisinde bizim dürüst pederimize kundaktan toprağa dek çocuklarını korumak için gizemli gelinini, kilisenin kutsal annesini nasip etti.
Irmãos, Cristo nosso Pai justo na Sua grande bondade ordenou à Sua mística noiva, a Santa Madre Igreja, para proteger os seus filhos em toda a vida desde o berço ao túmulo.
Ağladı, annesini özledi ve annesi bir şey söylemeden gitti.
Ele esteve a chorar, sentiu a falta da mãe. A mãe foi-se embora sem dizer nada.
Finch'in annesini becerdim. Ne?
- Eu comi a mãe do Finch.
Yok, annesini. Tabii ki Paige'i.
Não, à mãe dela.
Annesini kaybedecek başka bir çocuğa ne yararı olacak?
Em que é que isso beneficia o próximo rapaz cuja mãe for morta?
Michael'ın annesini arayıp geçen sene ona verdiğim resim çerçevesini istemelisin.
Liga para a mãe do Michael e pede-lhe para me trazer o retrato que lhe dei no ano passado.
Doğumda ölen annesini hiç tanımadı.
Não conheceu a mãe, que morreu no parto.
Oh, annesini sevdiğim. Bu şey çok ağır.
Mãe santíssima, isto é pesado.
Onlara Mei'in annesini öldürmelerini söyle. Çünkü kızı çok iyi bir yalancı.
Digam-lhes para matar a mãe da Mei, porque a filha dela é uma mentirosa!
Annesini öldürdüğü yer.
Foi aqui que ele matou a mãe.
Eğer istersen yarın annesini ararım ve geleceğimizi söylerim tamam mı?
Não? Bem se tu quiseres, amanhã eu ligo para a mãe dela e lhe pergunto, está bem?
Buradan gitmeyi ve bir daha ne çocuğunu ne de annesini görmeme niyetli misin? Hayır, çünkü elimdeki tek seçenek bu değil.
Não, porque essa não é a minha única escolha.