Balık перевод на португальский
11,082 параллельный перевод
Loretta balık etli bir kadındı.
A Loretta é uma mulher de seios fartos.
Balık suya nasıl alışırsa, annem de eğitime hemen alışmış ama bu iki tarafı keskin bıçakmış.
A minha mãe aceitou a formação como algo muito natural, mas era um pau de dois bicos.
Hem riskli hem de şu an elimizde daha büyük bir balık var.
É um tiro no escuro, e temos um problema maior, de momento.
Daha büyük bir balık mı?
"Problema maior"?
Yağmurlar başlayana dek et ya da balık yememeliyiz. ve hayvanların sahiplerinden izin istemeliyiz.
Não devemos comer carne ou peixe até que a chuva volte e peçamos autorização ao Dono dos Animais.
Yağmurlar gelmeden balık yemek yasak.
Não se pode comer peixe antes de chegar a chuva.
Balık tutamazsın. İzin yok.
Não podes pescar sem autorização!
Uyku halinde balık ekmek yediğimi söylediler.
Apenas sei que comi um bocado de peixe durante o sono.
Balık? Tank?
( = aquário )
Hayır balık avlamak, iğne oyası bunlar hobidir.
Não, passatempos são pescar robalos ou fazer bordados.
Balık gibiydin. Bu kadar yeter.
- Um pouco inchado.
Tek bildiğim balık yumurtaları.
Eu só percebo de ovas.
"Piranha 2" filmi, insanların doğal düzene müdahele etmelerinin bir sonucu olarak ekolojik düzenin bozulmasını, genetik olarak değiştirilmiş uçan bir etçil balık üzerinden bizlere anlatarak hikâyeye tanık olmamızı sağlıyor.
O Piranha 2 é um primeiro manifesto que testemunha a destruição ecológica, causada pelo homem na ordem natural, simbolizada no filme pelo peixe carnívoro voador, geneticamente modificado.
Neden burası kahve ve balık gibi kokuyor?
Por que cheira a café e a peixe aqui?
Kahve ve... - Balık.
- cheira mal, a café e...
Battı balık yan gider.
Estava tudo errado.
Gölden balık tutarız.
Criar peixes numa lagoa.
Sen evdeyken balık yakalar, satardın. Tekneyi temizlerdin. Bunları ben de yapabilirim.
Quando estás em casa apanhas peixes, vende-los, limpas o barco, eu consigo fazê-lo, qualquer um consegue.
Mesela balık gezegeninde balıklarla konuşması için balık adam ya da benzeri bir şey bulmuş muydunuz?
Quero dizer, apanham um tipo para falar com as pessoas no planeta deles - ou algo assim?
Balık kasesinin içindeler.
Eles... Eles só ficam no aquário.
Palmiye yağıyla birlikte balık sosu ve hindistancevizi sütü bulunca... Bölgedeki Tayland restoranlarına bakmaya karar verdim.
Como também encontrei molho de peixe e leite de coco, além do óleo de palma, procurei restaurantes na área.
- Balık.
- Peixe.
Attila Balık adında bir Macar fizikçi, İspanya dışına... çıkmaya çalışırken tutuklandı ve SS ( Koruma Timi ) * tarafından Almanya'ya nakliye edildi.
Um físico húngaro chamado Attila Balik, foi preso a tentar sair de Espanha, e está a ser transportado para a Alemanha pelas SS.
Peki, yakalayacak daha büyük bir balık var.
Pois, bem, temos peixes maiores para fritar.
üzücü bir anormal elektrik dalgası yükselmesi kalbin büzülmesine ve içinin boşalmasına sebep oluyor... balık akvaryumu gibi.
Uma perda que sobe através de ondas eléctricas anormais que faz com que o coração encolha e se deforme até que se torne num alcatruz.
Pekâlâ Dedem bir keresinde beni buzda balık avına götürmüştü.
Bem... O meu avô levou-me a pescar no gelo uma vez.
Anlayacağın onları tam öğle vaktinde Chesmeh Ali'de suya salıp, iki tane yeni balık tutmamız gerekiyor.
Devemos devolvê-los à fonte ao meio-dia em ponto e apanhar dois novos peixes.
Georgia'ya Chekura'yı anlattığım zaman balık ağlarının onu çekeceğini söyledi.
Quando contei à Georgia sobre o Chekura, ela disse que a "rede de pesca" o iria descobrir.
Balık ağında eğer birine bir söz gönderirsen er ya da geç cevap geri gelecektir.
Se quiséssemos enviar um recado àquela pessoa, mais cedo ou mais tarde, a resposta apareceria na "rede".
Adını balık ağında birçok kez dile getirdim. Ama hiçbir cevap geri gelmedi.
Coloquei o teu nome na "rede de pesca" tantas vezes, mas, sempre sem sucesso.
Senin için balık ağında sözler yaydım.
Perguntei por ti na "rede de pesca".
- Balık ağındaki farklı insanlardan.
Diferentes fontes da "rede de pesca".
Bebeğimiz oraya vardığında sütanne balık ağına söz salmış.
Quando a nossa bebé chegou, a ama-de-leite mandou notícias pela "rede".
- Vampir balık hatunlarını sevdim.
Gosto dos peixes vampiros.
- I ortalama balık güveç yapmak.
- Fiz ensopado de peixe. - Estás a dar em cima de mim?
İngiltere'de tuzlu balık çok yenir.
Um tipo de arenque defumado.
Yılda bir balık tutmaya çıkardık birlikte.
Fazíamos uma viagem de pesca anual juntos. Ao Lago Cayuga.
Onunla ilgili hatırladığım en güzel şey, onunla balık tutmaya çıktığımız.
Algumas das minhas melhores memórias são das nossas viagens de pesca.
Balık bu!
Peixe?
Iy, hâlâ balık.
Peixe, outra vez.
Tam olarak nerede satıldıklarını bulamadım çikolatalı eklerin üzerinde füme balık var.
Não sabia onde os vendiam, por isso, é um éclair de chocolate com lox.
Balık tutmak.
Estou a falar de pesca.
Eğlenceliydi ya, balık tutmak iyiymiş.
- Isto foi divertido. Pescar foi divertido. - Sim.
Bak, balık tutmanın süper olacağını düşünmüştüm.
Pensei que seríamos fantásticos a pescar.
Balık bunlar Rosa!
São peixes, Rosa!
Ona yardım edersem bana mürekkep balığı mürekkebi vereceğini söyledi sonunda Karanlık Olan'dan intikamımı alabilmek için ihtiyacım olan silahı.
Em troca por o ter ajudado, ele ofereceu-me tinta de lula... a arma que me vai permitir finalmente ter a minha vingança contra o Dark One.
Ona yardım edersem bana mürekkep balığı mürekkebi vereceğini söyledi sonunda Karanlık Olan'dan intikamımı alabilmek için ihtiyacım olan silahı.
Em troca de ajuda, ofereceu-me tinta de lula... uma arma que me permitiria finalmente ter a minha vingança.
Tuna balığı, sosisli, kabarık lokumlarla karışım yaparsın.
Atum, salsicha, mistura para marshmallow.
- Balık ağıyla.
Através da "rede de pesca".
- Bu balık işini senin planladığını söyledin.
- Disse, sim.
Balık bunlar!
São peixes!