Elın перевод на португальский
6,045 параллельный перевод
- Kadın El Paso'da.
Ela está em El Paso.
Size saygım sonsuz, Teğmen, ama Juarez'de öldürüldüğü halde Jimmy Tecca'nın cesedini El Paso'da bulabilirdiniz.
Com todo o respeito, tenente, pode ter encontrado o corpo de Jimmy Tecca coberto de besouros aqui em El Paso, mas ele foi assassinado em Juarez.
Manhattan'daki 44.cadde ile 5.bulvarı arasındaki Best Buy'dan American Express kartınızla dizüstü bir bilgisayar satın alındı. Ama faturadaki imza sizin el yazınızla örtüşmüyor.
Um computador foi adquirido com o seu cartão American Express no Best Buy, 44th e 5th em Manhattan, mas a assinatura no recibo não bate certo com a sua escrita à mão.
Benim haricimde dışarı doğru yürüyen biri direk el bombasını tetikler.
Se outra pessoa qualquer sair por aquela porta que não seja eu, ele faz explodir a granada.
Hasılatına el koyacaksınız, lisansını yok edeceksiniz,... ve bunu silah zoruyla yapacaksınız.
Confiscarão as suas anotações, destruirão as suas licenças e farão isso com uma arma apontada.
Ününe Birinci Dünya Savaşı'nda kavuştu. El bombalarının büyük korku saldığı zamanlarda askerlerle uzuvlarını ayırdığı zamanlarda.
Ele ficou famoso na Primeira Guerra Mundial, quando as granadas se tornaram o grande terror que arrancava os membros aos soldados.
Ve bu yelpazeyi size verdiğimde Lord Grantham kızar diye el çantanıza saklamıştınız.
E quando lhe dei este leque escondeu-o na sua pochete não fosse o Lorde Grantham ficar zangado.
Bir sonraki adımda malınıza el koyacağım ve ikimiz de bunu istemeyiz bayım.
O próximo passo será a reintegração de posse, e nenhum de nós quer isso, senhor.
Söylediğinizi biliyorum çünkü ne zaman böyle bir şey olsa, erkek kadını çekiştirse, kadına el uzatsa, kadın bunu asla unutamaz.
E sei que está, porque quando isso acontece, quando um homem a agarra e põe as mãos em si, você não se esquece.
Kutu devletin elinde S.H.I.E.L.D.'dan el koydukları binlerce diğer malların yanında ve daha yarısının ne olduğuna anlam bile veremiyorlar.
Tem-na o governo. Bem como milhares de bens que apreendeu à SHIELD. E não sabe o que pensar de metade deles.
Limandan, dokuzuncu iskeleden çıkardığınız ceset iki el ateş edilmiş ve sağ kolu delinmiş olan hani.
O corpo que encontraram no porto, Cais 9, dois ferimentos de bala, o antebraço direito foi perfurado.
Emily'nin, babasının kendisini bırakıp gittiğini düşünmesine yüreğin el veriyor mu?
Concordas se a Emily pensar que o pai desistiu dela?
Emily'nin, babasının kendisini bırakıp gittiğini düşünmesine yüreğin el veriyor mu gerçekten?
Concordas se a Emily pensar que o pai desistiu dela?
Bazılarını aptal yerine koyabilirsin, El Barto, ama beni değil.
Podes enganar algumas pessoas, El Barto, mas não eu.
- Bayan Pavel, aracınıza el koyuyoruz.
- Sra. Pavel, vamos apreender o seu carro.
Ayağını tutan bir el gördün mü rüyanda?
Tiveste algum sonho? Uma mão a agarrar-te o pé?
Rocket Bowl otoparkında silahların el değiştirdiğine dair bir rapor aldık.
Então, recebemos info que o parque de estacionamento do Rocket Bowl era o local usado para a entrega das armas.
Bu projeyi sınırın iki tarafında da yapılan...
"El Paso Times".
Fausto Galvan ve mafyasını, El Paso'daki bir toplu konut projesiyle ilişkilendirdik.
Olhe, ligámos o Fausto Galvan e o cartel a um empreendimento em El Paso.
" Sıradan bir el çantasının kapasitesini kimse bilmez. Acil bir durum onları yaratıcılıklarını kullanıp, kısıtlı ufak bir alana bir sürü şeyi sıkıştırmak zorunda bırakana dek.
" Nunca se sabe a capacidade de uma mala de mão até a extrema necessidade obrigar ao exercício criativo de reduzir tudo ao menor limite possível.
- El Şebab'ın bir kanalı. Khattab Mungai yönetiyor.
São oriundos do Al-Shabaab, liderados por Khattab Mungai.
Tıpkı El-Kaide'nin anlamının temel olması gibi, Ar Rissalah da mesaj demek.
Como se Al Qaeda fosse a base, e "Ar Rissalah" a mensagem.
Mısır'da buldukları antik bir el yazısını çeviriyorlardı.
Estavam a traduzir um manuscrito antigo que encontraram no Egipto.
El'i koruyacak ajanlar için onay aldın mı?
Conseguiste a aprovação para proteger a El?
Sen ve El ulaşılması zor örnekler olacaksınız.
Tu e a El são difícil de igualar.
El'i aradın mı?
Ligaste à El?
El Cap Burnu olarak bilinen duvarın tam merkezinde bir rota seçti.
Escolhendo a rota pela proa central da parede... BALANÇAR? ... conhecida como o Nariz de El Cap...
Harding El Capitan'ın zirvesine çıktı.
Harding chegou ao cume de El Capitan. Meu Deus!
Burun tırmanışını, Royal El Cap'de yeni bir rotayla, Salathe Duvarıyla devam ettirdi.
Após a subida ao Nariz, Royal fez melhor, com a sua nova rota em El Cap, a Parede Salathe.
Royal Robins'e gıpta ile bakıyor. 60'lı yılların sonlarına gelince, El Cap'te her bir rotayı tamamlamış ve Half Dome'un yüzeyine üç rota eklemişti.
No final dos anos 60, já tinha subido todas as rotas de El Cap.
Harding'in gözü, El Capitan'ın Robbins tarafından hiç tırmanılmamış tek cephesindeydi.
A atenção de Harding voltou-se para a única parte de El Capitan que Robbins nunca escalara.
Akşam olduğunda, Bridwell ve ekibi El Capitan'ın tepesinde dikiliyordu.
Chegada a noite, Bridwell e a sua equipa estavam no cume de El Capitan.
Serbest tırmanış yaparken el ve ayaklarını kullanırsın.
Na escalada livre, pomos as mãos e os pés na rocha.
El Capitan'ın Burnu'nda hız rekoru uzunca bir zamandır, tırmanışın gelişme seviyesinin bir ölçümüdür.
O recorde de tempo no Nariz de El Capitan era há muito o padrão para o nível de evolução da escalada.
El Cap'in Burnu'nda Dean Potter'ın ezeli hızlı tırmanma rakibi Hans Florine ile
No Nariz de El Cap, juntou-se ao antigo rival de Dean Potter na escalada rápida,
Dean, hem El Cap, hem de Half Dome'a bir günde tırmanmışken, Alex bahsi artıracak, 670 metrelik Watkins Dağı'nı da ekleyecekti.
Dean escalara El Cap e Half Dome em um dia, mas Alex subiu a parada, acrescentando o Mt.
- Peki. Sepulveda ve El Camino'nın köşesinde durdular.
Estão parados na esquina de Sepúlveda e El Camino.
Belki de Jessica'ya gidip tekrar el atmasını istesen daha iyi olacak.
Talvez fosse melhor dizeres à Jessica que ela tem de voltar.
ve el koydukları esrarları, kendi esrar DNA veritabanına kaydetmişler. sizin Allison'un dairesinde bulduğunuz esrarın bir eşleşmesini yakaladım.
E toda a marijuana que foi apreendida por eles foi inscrita na base de dados cada vez maior de ADN da marijuana, onde encontraram uma correspondência com a que encontraste no apartamento da Allison.
Cüzdan olarak veya askısını çıkarıp el çantası olarak da kullanılabilir.
Funciona como mala, mas pode tirar a alça e usar como pochete.
Sanki seks hayatını el âleme anlatacak kadar önemsiyorum da.
Não quero saber da tua vida sexual. Obrigada.
- Bu, El Paso'daki iki yılın toplam cinayet oranına eşit.
Equivale a dois anos de homicídios em El Paso.
Bir tartışma çıkarırız, biraz gürültü yaparız. Onlarınkinden birine el koyabilir miyiz diye devam eden birkaç tünel davasını kontrol edeceğim.
Nós apreendemo-los, fazemos algum barulho, verifico alguns casos de túnel em andamento, vejo se podemos comandar um deles.
Neyse ki İzzeddin el Kassam Tugayları'nın 37 üyesi yakalandı. Hepsi hapse atıldı ve şu anda biz konuşurken soruşturuluyorlar.
A boa notícia é que capturamos 37 membros da Brigada do Izz-al-Din, que estão todos presos, e estão a ser interrogados neste momento.
El Segundo Bulvarı'nı arıyordum da.
Estou procurando o El Segundo Boulevard.
Ulusal bir acil durum için restoranınıza el koyuyoruz.
Precisamos do lugar, é uma urgência nacional.
Şuradaki el fenerlerinin enerjisini onları tutan ellerin ısısından alıp alamayacağını merak ediyor.
Está a pensar se estas luzes podem ser acesas pelo calor da mão que as segura.
Eminim bunca kızla takıImaktan kastın masum, iyi niyetli eğlencedir. El ele tutuşmak tek milkshake'i iki pipetle içmek falan?
De certeza que a tua ideia de andar com estas raparigas é simples diversão de mãos dadas, batidos com duas palhinhas...
Huh'ta kanunen el konulmuş kıymetli evraklar vardı. Polisin ve savcıların zaten bir işine yaramayacak.
Há alguns documentos do Huh que são inúteis para a polícia ou para o país.
Alison'ın el yazısını arıyorum.
Estou à procura da letra da Alison.
Yani el yazısını taklit etti ama katlamaya geldiğinde Lina'yı taklit etmedi. Adam beni taklit etti.
Então, ele falsificou, mas na hora de dobrar, ele fez diferente.
elin 54
eline sağlık 21
elini ver 195
elinde 28
elini uzat 73
elinizde ne var 17
elinde değil 18
elini çek 20
elini çabuk tut 66
elinden geleni yap 94
eline sağlık 21
elini ver 195
elinde 28
elini uzat 73
elinizde ne var 17
elinde değil 18
elini çek 20
elini çabuk tut 66
elinden geleni yap 94