Gün gibi ortada перевод на португальский
166 параллельный перевод
Biliyorum, her şey gün gibi ortada.
Consigo ver perfeitamente.
Her şey gün gibi ortada.
É tão óbvio.
Gün gibi ortada olduğunu görmüyor musun?
Estás a ver, ela não tem hipótese.
Bunu yaptığı da gün gibi ortada.
Coisa que, aliás, ele já fez.
Ne istedikleri gün gibi ortada.
O que eles querem é claro como água, Jack.
Gün gibi ortada.
Claro como o dia.
Gün gibi ortada, sonunda hidayete erdim.
É tão óbvio, já vi a luz!
Ne yazık ki, Claudius'un durumu gün gibi ortada.
Infelizmente com o Cláudio isso é tão visível como o seu nariz.
Gün gibi ortada ki para için.
A resposta é dinheiro.
Gün gibi ortada işte herşey incelendi.
Não será preciso dizer que já foi tudo analisado.
Bunun ulusal bir önemi olduğu gün gibi ortada.
É um assunto de verdadeira importância nacional.
Hayır, bana bakarak bir şey öğrenemeyeceğin gün gibi ortada.
- Não, mandaste um sem cebola. - Raios!
Gün gibi ortada, çocuğu öldürmeleri gerekmiyordu.
Está claro como o dia. Não precisavam matar o moço.
Tabi, gün gibi ortada.
- Parece que sim, não é?
Gün gibi ortada, peki gerçekten öyle mi?
Mas será assim?
Onu görebiliyorum, gün gibi ortada.
Consigo vê-la, clara como o dia.
- Anlayamadım. - Her şey gün gibi ortada.
- Não estou a perceber.
Aslında annesi herkimse, onu istemediği gün gibi ortada.
Bem... Quem quer que seja, obviamente que não o quer.
Kanıtlar çok basit ve sonucu gün gibi ortada.
A prova é sensível e a conclusão, mais que obvia.
Yani bunun gün gibi ortada olduğunu mu söylüyorsun?
Então, está a dizer que se vê no meu rosto?
Zaten gün gibi ortada.
É bastante óbvio, não?
Bunun bir intihar olmadığı gün gibi ortada, tatlım.
Tenho a certeza que não foi um suicídio, querida.
Gün gibi ortada.
Foi tão óbvio.
Gün gibi ortada, öyle değil mi?
É óbvio, não é?
ABD sözcüğü gün gibi ortada.
As palavras "United States" estão nítidas e claras
Demek istediğim, sana ihtiyacı olmadığı gün gibi ortada.
- Ela não precisa de ti, Viktor.
Gün gibi ortada!
Foi claríssimo!
Senin Turta Adam olduğun gün gibi ortada.
É óbvio que és o Homem da Tarte.
O çok genç ve senin ondan hoşlandığın gün gibi ortada.
Ele é tão novo e tu estás obviamente apaixonada por ele.
Gün gibi ortada.
É óbvio.
Evet. Her şey çok açık gün gibi ortada.
Agora já faz sentido.
İşte gün gibi ortada.
Aqui está, preto no branco.
"Müthiş" yazdığı gün gibi ortada.
Diz "estupendo" claramente.
O aslında, geniş çaplı psikoanalizden sonra çeşitli nedenlerden ötürü kardeşinin yerine geçtiği gün gibi ortada olan kendi kız kardeşi, Viola.
Ele é na verdade a sua irmã, Viola, que se tem feito passar por ele pelas razões que serão explicadas após extensa psicanálise.
Zamanını kollayacak ve ilk fırsatta saldıracak. Gün gibi ortada.
Vai esperar a hora certa e atacá-lo à primeira oportunidade, é um dado adquirido.
Hadi ama dostum, gün gibi ortada.
Ora, é óbvio.
- Dostlar, kızmayın ama sanırım gün gibi ortada olan bir şeyi gözden kaçırmışım.
Pessoal, não fiquem chateados mas acho que fiz disparate.
Bir yere gitmediğim gün gibi ortada.
Acho que é bastante óbvio de que não fui para lugar nenhum.
Saldırganın kimliği gün gibi ortada.
veremos nitidamente a identidade do atacante.
Yani gün gibi ortada, adam suçlu.
Quer dizer, é claro como a água. Foi ele.
Bunu yapmayacağı da gün gibi ortada, sence de öyle değil mi?
É tão provável como ele comprar acções da Mark's and Spencer's, não achas?
- Baksana bunun yürümediği gün gibi ortada.
Olha para isto... isto não está claramente a funcionar
o güzel, eğlenceli ve zekası gün gibi ortada.
ela é bonita, engraçada, e ela é esperta como o dia é grande.
Gün gibi ortada, Duck.
É meio óbvio, Ducky.
Gün gibi ortada.
É óbvio!
Bize ihtiyacın olduğu gün gibi ortada, bırak artık patronluk taslamayı ve ne istiyorsak ver!
É bastante claro que precisas de nós, por isso para de fingir que estás no comando, e dá-nos o que queremos e quando queremos.
Üç adet K-17 kasası, gün gibi ortada.
Três caixas de K-17 Cobra, à mão de semear.
Fakat durumun böyle olmadığı gün gibi ortada, ve itaatsizlik onların dahil edilmesini sağlayacak bir şey değil.
Mas o facto é que não têm, e desafiar não irá assegurar a sua inclusão.
Ama ben haklıydım. Klavuz gün gibi ortada.
Mas eu tinha razão, o manual é claro.
Her şeyi gün ışığı gibi ortada.
Isso faz tudo ficar claro como o dia.
Gün gibi ortada.
Ela não tem hipótese.