Icinde перевод на португальский
85,462 параллельный перевод
Bana Büyük Gün içinde bir yer veren Nolan'ı bulacak kadar talihliydim.
Fui o suficientemente afortunada ao encontrar o Nolan, o que me levou a ter um papel no Grande Dia.
İçinde birisi var mıydı?
- Havia alguém lá dentro?
İçinde bulunduğu durum için gerçekten çok üzgünüm.
Não consigo dizer-te o quanto lamento saber da situação dele.
"Ben aslında büyük bir aile içinde yaşıyorum, üç yıldır da evliyim."
Eu vivo numa família comum sou casada há três anos agora.
Biliyor musun, midenin içinde yaptığı ufak bir hareket çok güzel bir duygu.
Sabe é uma sensação tão agradável os pequenos movimentos dentro do estômago.
Karnının içinde hareket hissediyor musun?
Algum movimento dentro do estômago?
Son 2 gün içinde yaşadıklarım umurunda değil mi?
Não se importa com o que eu passei nos últimos 2 dias?
Bütün gün kafamın içinde sesler duyuyorum.
Posso ouvir ruídos na minha cabeça o dia todo.
Ve 10 gün içinde buradan gidiyorsun.
E daqui a 10 dias está longe daqui.
"ve bağırarak kalbimi sonsuzluğa açarım" Roland hala artmış zalim tutumlar içinde.
"E enquanto em voz alta eu abria meu coração para o Eterno,"
Benim içinde bir fiş alın sadece bir gücenme olmadığını göstermek için.
Um símbolo do meu apreço, só para mostrar que não há ressentimentos.
- Öldükten sonra bir iki saat içinde.
- Ele foi movido. - Uma hora ou duas, após a sua morte.
Bayan Pettybon bir dakika içinde gelecek.The Daily Mail.
Sra. Pettybon. Só um momento.
Endişe etmeden güven içinde uyumanıza yardımcı olabilir
Deve ajudá-la a dormir em segurança, sem mais preocupações.
Her şey çok hızlı gelişti, hatırlayabildiğim tek şey insanların belli belirsiz siluetleri. Sonra tamamen karanlığın içinde kaldım.
Foi tudo tão rápido, só me lembro de ver sombras de pessoas e, depois, de ser engolida pela escuridão.
Huzur içinde yat kardeşim.
Descansa em paz, irmão.
Binanın içinde.
Ele está no edifício.
Bir hafta içinde tezgâhı yönetmeye hazır olmanı istiyorum.
Quero que estejas pronto para trabalhar numa semana.
Bruce'la Liz yan yana varillerin içinde çözünüyor.
Está a dissolver-se num barril ao lado do Bruce.
Hayır, altı ay içinde iki katıyla tekrar geleceğim.
Não, eu volto em breve com o dobro do dinheiro.
Paketin içinde başka talimatlar da var.
Há outras instrucções no pacote.
Bu operasyonun başarılı olması için bu ofislerde konuştuğumuz her şeyin bu ofislerin içinde kalması gerek.
De modo a esta operação ter sucesso, tudo o que discutirmos dentro destes gabinetes... terá que ficar dentro destes gabinetes.
Sen de ne kadar güzeldin. Bembeyaz gelinliğinin içinde.
E tu estavas tão bonita no teu vestido de casamento branco.
Ama biz kazandıktan ve karşımıza çıkacak kimse kalmadıktan sonra insanlar onun inşa ettiği dünyada huzur içinde yaşamaya başladıktan sonra nasıl inşa ettiği konusunda dertlenecekler mi sanıyorsun?
Mas depois de ganharmos e não restar mais ninguém que se nos oponha, quando as pessoas viverem pacificamente no mundo que ela construiu, pensais mesmo que desesperarão com a forma como ela o construiu?
Çığlıklar içinde ölecekti.
Ela devia ter morrido a gritar.
Teknolojimiz yıllar içinde o kadar gelişti ki bir numune hazırlamak çok uzun sürmüyor.
A nossa tecnologia chegou tão longe, que fazer uma amostra não demora muito tempo.
Virüs herkesin içinde var.
O vírus está adormecido, dentro de toda a gente.
Aradığımız cevaplar içinde olabilir.
Pode ter as respostas de que precisamos.
Eğer söylediği şey doğruysa ve bu şey insanların içinde hareketsiz yatıyorsa Tanrı bilir kaç kişi enfekte olmuştur.
Se o que ela disse é verdade, e esta coisa pode ficar dormente dentro das pessoas, só Deus sabe quantas pessoas estão infectadas.
Simülasyonlarımız doğruysa yarım saat içinde etkisini göstermesi gerekiyor.
Se as nossas simulações estiverem correctas, deve começar a funcionar dentro de meia hora.
Geriye sadece ölülerin kalıntılarının kaldığı alevler içinde bir dünya.
Um mundo em chamas onde apenas restam os mortos.
Beş dakika içinde bombardıman başlayacak.
Começaremos o bombardeamento dentro de cinco minutos.
Otoparkın içinde.
Está no estacionamento.
Yirmi dakika içinde cevap vermezsek bulunduğumuz son yere polis gönderecekler, değil mi?
Se não respondermos em 20 minutos, enviam a polícia para a nossa última localização, sim?
Turnike lazım yoksa birkaç dakika içinde kan kaybından öleceksin.
Precisas de um torniquete ou esvais-te em sangue em minutos.
İçinde bolca afyon tentürü, sanırım biraz hint kökü var.
Está repleto de láudano e acho que raíz indiana também.
Sadece üç hafta içinde Lucy'den daha iyi oldun.
Apenas três semanas e já és um Brown que a Lucy jamais foi.
Elbette burada sizi kutlamak için toplanmış bulunuyoruz, aconit toplum, Hem duvarlarımızın içinde, hem de dışında mümkün.
Estamos reunidos aqui para te oficializar na Sociedade dos Acónitos, que tens feito os possíveis, tanto dentro quanto fora de nossos muros.
Popeyes bisküvilerinden birinin içinde uyumak böyle olsa gerek.
Imagino que seja assim dormir em cima de um pão de ló.
Şu normal insanları hayretler içinde bırak diyorum.
Por falar de não normal, desafio-te a surpreender estas pessoas normais agora.
Burası kapalı bir topluluk, o yüzden bilirsiniz Bu duvarların içinde güvendesiniz.
Esta é uma comunidade fechada, então dentro destas paredes, estão seguros.
Yaklaşık 5 dakika içinde sana yollarım.
Vou mandá-los para ti em cinco minutos.
Son 48 saat içinde 37 kez aradın beni.
Ligaste-me 37 vezes nas últimas 48 horas.
Şuan içinde yaşadığımız dünyayı.
O mundo em que vivemos actualmente.
Tüm ev dakikalar içinde küle dönmüş.
A casa foi incendiada em minutos.
Bu çorbanın içinde bulunan... her içeriğin yıllarca yapılmış araştırmaların ürünü olması seni şaşırtmamalı. lezzet testi, genetik değişiklik, en olağanüstü doku ve lezzeti yakalamak için.
Não deve surpreender-te que... cada ingrediente desta sopa, é o produto de anos de pesquisa, testes de sabor, modificações genéticas, para oferecer a mais extraordinária textura e reforçado sabor.
Yaptığım şeyin ikimiz içinde en iyisi olduğunu anlamak zorundasın.
Tens de entender que o que fiz foi o melhor para os dois.
Ve hayatıma içinde sen olmadan devam etmek istiyorum.
E quero continuar a viver a minha vida. Sem você nela.
Bölge içinde ailenden birileri yok muydu?
Tens família no bloco, não tens?
Mutfaktaki yangın alarmının içinde kamera var.
Há uma câmara no alarme de incêndio da cozinha.
İlk beş dakika içinde.
Naquele primeiro dia, em cinco minutos.