Japonya перевод на португальский
2,157 параллельный перевод
Japonya'da 1.5 milyondan fazla yabancı yaşıyor.
Há mais de 1.5 milhões de estrangeiros a viver no Japão.
Japonya'daki en büyük yabancı mafya.
O maior gangue estrangeiro no Japão.
Steelhead... Neden Japonya'yı terk etmiyoruz?
Steelhead, porque não deixamos o Japão?
Japonya'ya ilk geldiğinde kim sana göz kulak oldu?
Quando chegaste ao Japão, quem olhou por ti?
Japonya'ya gittik, bazı trenlere baktı. İddialar rüşvet aldığı yönünde.
Negociámos uns trens japoneses e ele "levou algum".
Trenlere bakmak için Japonya'ya gitmiştim. İşimin bir parçası olarak.
Fui até o Japão para ver os trens que tinham, fazia parte do meu serviço.
Gerçi Japonya, Çin'de daha fazla nüfuz sahibi olsa, hiç de fena olmayacaktı.
Embora não fosse ruim se o Japão conseguisse maior influência na China.
Eski Çinli filozoflar bile Japonya'yı bir düşman olarak değil, bir fırsat olarak görüyorlar.
Até mesmo os velhos filósofos chineses veem o Japão, não como um inimigo, mas como uma oportunidade.
Ama, Japonya ve Almanya arasındaki antlaşma yüzünden,.. ... von Farkenhausen ve diğer Alman askeri danışmanlar, geri çekildiler.
Mas, por causa do pacto entre Japão e Alemanha, von Farkenhausen e os outros conselheiros militares alemães foram retirados.
Japonya'nın üstünlüğünü gösterecek bir savaş.
Uma guerra que mostre a superioridade japonesa.
Bu, Japonya'nın en popüler iki subayı arasında bir yarışma.
Foi uma competição entre dois oficiais. Muito popular no Japão.
Ama fark ettim ki, siz kayıtları incelemeye başlayınca Japonya'ya edilen telefonları göreceksiniz.
Mas percebi que, quando vocês começassem a bisbilhotar os registos, veriam que fiz um monte de chamadas para o Japão.
Dün gece Japonya'dan arkadaşımız aradı mı?
O nosso amigo do Japão ligou, ontem à noite?
Japonya'da banda çekemeyiz.
Não podemos fazer gravação de vídeo no Japão.
- Japonya'dan arıyorlar, bakmam lazım.
Sabes que mais? É do Japão. Tenho de atender.
17. yüzyıl, Japonya. Tokugawa Dönemi. Fakir bir köyde, bir çocuk dünyaya geldi.
No Japão do século 17, durante a era Tokugawa... nasceu um rapaz numa vila muito pobre.
Yapay bir beden yaratma teorilerim ve Japonya'nın dönüşüm teknolojisi, iki Tetsuo projesini birleştiren bir Amerikan şirketinin dikkatini çekti.
"As minhas teorias sobre a criação de um corpo artificial e tecnologia de transformação japonesa chamaram atenção de uma corporação americana que combinou as duas no Projecto Tetsuo."
Feodal Japonya'da, bir Ninja casusluk ve suikast üzerine savaş sanatları eğitimi almış paralı bir askerdir.
No período feudal Japonês, um ninja era um mercenário treinado em artes marciais, espionagem e assassinatos.
Japonya'da Takada Ustayla tanıştığım günü hatırlıyorum.
Lembro-me do dia em que conheci o Mestre Takada no Japão.
- Bu sefer Japonya'ya gidiyoruz.
- Então desta vez vamos ao Japão.
Japonya kıyı şeridini gösterebilir misin?
Mostre a costa japonesa, sim?
Günün birinde bizi Japonya'ya götüreceklermiş.
Que iremos para o Japão algum dia.
Japonya'nın ömür boyu süren bürokrat ve endüstri bakanı.
Ele é um burocrata e oficial sénior... do ministério de construção do Japão.
John Rain geçmişte Japonya'da ne kadar kaldı?
A quanto tempo é que o John Rain voltou para o Japão?
Japonya, Birleşik Devletlerin nüfusunun yarısından daha azına sahip kara parçası olarak sadece yüzde 5 kadar ama yüzde 50'den fazlası kamu hizmetinde çalışır.
O Japão tem menos da metade da população dos Estados Unidos... e apenas 50 % do território. Mas gasta 500 % a mais em obras públicas.
Üç yıl önce Japonya'dan gelmiş.
Ele voltou para o Japão a três anos atrás.
Amerika, Japonya, Brezilya, Fransa ve Almanya'da.
EUA, Japão, Brasil, França e Alemanha.
Ama en sonunda Almanya ve Japonya araba endüstrilerini yeniden inşa etti ve ürettikleri araçlar bizimkilerden daha emniyetli, yakıt tasarrufluydu ve nadiren, belki de hiç arızalanmıyordu.
Mas eventualmente, a Alemanha e o Japão reconstruíram a sua indústria automóvel e produziram veículos que eram mais seguros do que os nossos, mais eficientes em termos de combustível e raramente, ou nunca, se avariam.
Kuşkusuz Japonya ve Almanya'nın halkı muhafazakâr siyasi liderleriyle çatışsa da onlar orta sınıflarını yok etmiyor.
Vês, o povo do Japão e da Alemanha lutam para se assegurarem de que os seus líderes políticos conservadores não destruam a sua classe média.
Fakat Avrupa ve Japonya halkları bu hakların her birine sahip.
Mas os povos da Europa e do Japão obtiveram todos estes direitos.
Mağlup Almanya, İtalya ve Japonya'da bu süreç içerisinde yeni anayasalar yazıldı.
Durante esse tempo, foram escritas novas Constituições para as nações derrotadas da Alemanha, Itália e Japão.
Sanarsın Japonya'dan daha kalabalık hatta.
Estava mais apinhado que o Japão.
Japonya'daki meslektaşlarımızdan birkaçı ziyarete geldi de.
Alguns dos nossos parceiros em visita, do Japão.
Japonya'nın etrafında yüz bin tane ada var.
Há uns poucos milhares de ilhas á volta do Japão.
Olası bir patlamada, Japonya'ya atılan bombaların 100 katı büyüklüğünde bir radyasyon bulutu oluşacaktır.
Tal explosão irá produzir uma nuvem de radiação 100 vezes mais forte do que as bombas atiradas sobre o Japão.
Japonya'ya ilk gittiğimiz zaman,... Ric O'Barry oldukça sinirli görünüyordu.
Quando chegámos ao Japão, Ric O'Barry sentia-se incrivelmente frustrado.
Japonya'ya yunus ve balinaların yakalanmasıyla ilgili eylem yapmaya mı geldiniz?
Veio para o Japão contra a captura de baleias e golfinhos? - Não.
Japonya'da her sene yaklaşık 23.000 yunus ve domuz balığı öldürülmektedir.
Calcula-se que 23 mil golfinhos e toninhas são mortos no Japão, todos os anos.
Japonya'da bir çok organizasyon var.
Há muitos grupos aqui, no Japão.
Kendisinin, Japonya adına gerçekten de zor bir görevi var.
Ian Campbell Ex-Ministro Australiano É um tipo talentoso do Japão com uma tarefa árdua.
Japonya için, bir takım seslerle, yunusların bir koya kıstırılıp orada öldürüldüğü iddia edilmiştir.
Eles usam sons subaquáticos para reunir os golfinhos Porta-voz da Finlândia num local onde os matam.
Japonya'dan bu iddianın doğru olup olmadığı konusunda yanıt vermesi istenmiş ve.
Eles pediram ao Japão que esclarecesse se era uma descrição adequada dos meios usados na pesca.
Japonya, bu konunun küçük memeliler hakkında olduğunu belirtmiş ve bu memelilerin IWC yetkisi dahilinde olmadığını belirtmiştir.
O Japão respondeu que se tratava de pequenos cetáceos, em relação aos quais crê que a IWC não tem competência.
Bundan bir sene sonra, Japonya, yunus ve domuz balığı avcılığını üç katına çıkarmış ve büyük balinaları öldürerek araştırma programları başlatmıştır.
A IWC proibiu a pesca comercial à baleia em 1986. O Japão triplicou as matanças de golfinhos e toninhas e criou programas letais de pesquisa sobre baleias.
IWC yönetmeliğinde devletlerin bilim araştırmalarında kullanmaları için balinaları avlamalarına izin veren bir cümle geçiyor. Japonya'da bu açıktan faydalanmaya karar verdi.
Há uma cláusula na Convenção Internacional de Pesca à Baleia que permite a uma nação capturar baleias para fins científicos e o Japão decidiu que essa era a sua escapatória legal.
Şu an Japonya, mavi balinaları,... Fin Balinalarını, Sei Balinalarını ve Kambur Balinaları araştırma programı adı altında avlıyorlar.
O Japão tem programas de investigação que envolvem matar Doug DeMaster Vice-Comissário dos EUA, IWC baleias-Minke, baleias-Fin, baleias-Sei e golfinhos-corcunda.
IWC'deki diğer tüm ülkelerin karşı çıkmasına rağmen, yunus popülasyonunu derinden etkileyen bu konuya sadece Japonya itiraz etmektedir.
A realidade é que a Comissão Internacional de Pesca à Baleia tem um mandato para tratar questões relativas aos golfinhos, mas os japoneses estão a tentar legitimar uma prática que quase todos os países do mundo já rejeitaram.
Bir kaç sene önce, bir arkadaşım Japonya'da yapılanlardan bahsetti.
Há uns anos, um amigo falou-me do que se passava no Japão.
Bana, Japonya'da ihtiyaçları olduklarını söyledikleri o telefon görüşmesini çok net hatırlıyorum.
Lembro-me nitidamente de um telefonema a dizer que eu tinha de ir ao Japão.
- Japonya'da evlenmiyorlar!
- Eles não se vão casar no Japão.
Japonya?
Agressão no Japão?