Oldugu перевод на португальский
65,700 параллельный перевод
Tek bildiğim Winchesterların dışarıda olduğu.
O que eu sei é que... os Winchesters estão ali fora.
Dostum efsanevi olduğu konusunda ciddiymişsin.
Meu, estavas certo sobre o épico.
Yardıma ihtiyacın olduğu büyük şeytan bu mu?
Esse é o grande demônio mauzão com que precisam ajuda?
- Onların kim olduğu ve ne yaptığını bilmiyor değilim ama...
Olhem, não estou cega para o que eles são - ou o que fizeram mas...
Sen ve Dean'in avlanmadığı bir dünya normal hayatlarınızın olduğu bir dünya.
Um mundo onde tu e o Dean não terão mais que caçar, onde vocês podem viver vidas normais.
Siz ihtiyacım olduğu zaman yanımda oldunuz ve önemli olanda bu.
Vocês estão aqui quando eu preciso de vocês e isso é tudo o que importa.
Her zaman olduğu gibi burada olacağım.
Eu estarei aqui. Como sempre.
İhtiyacımız olduğu kadar dayanacak.
Ela deberá durar o tempo que for necessário.
Sonuç yasa olduğu için değil Sam ve Dean Winchester'ın doğruyu yapma anlayışı yüzünde iyi oldu.
Um resultado que aparece, não pelo código.... mas por causa do sentido do Sam e Dean Winchester pelo que está certo.
Colt olduğu halde kıçımıza tekmeyi bastı.
E nós andamos a levar surras, mesmo com o Colt.
Seninle Dagon'dan mümkün olduğu kadar uzağa götüreceğim.
Estou a tentar pôr a maior distância entre ti e a Dagon que consigo.
Kelly Kline ve tohumunun nerede olduğu ile ilgili bir bilgi aldığında o bilgiyi bana vereceksin.
Se tiveres uma informação sobre os paradeiros da Kelly Kline e da cria dos teus lombos poderás querer dar-me essa informação.
Etrafa bakıyormuş ve ne olduğu ile ilgili bir fikri varmış.
Ele tem andado a pesquisar, diz que tem uma noção do que se anda a passar.
Yemek servisi çalışanları ve diğer çalışanlarla da konuşmamız gerekecek. Ulaşımı sağlayan taksilerin bağlı olduğu yerel işletmelerle de.
Vamos falar com os serventes, os animadores da festa, fornecedores locais, tais como as minivans de entrega.
Ömürlük bir işin olduğu şükret.
Agradeça que tenha um emprego vitalício.
Wessex Polis Merkezi'nden yapılan açıklamada, 49 yaşında bir kadının cumartesi gecesi Axehampton'da cinsel saldırı kurbanı olduğu belirtildi.
A Polícia de Wessex diz que uma mulher de 49 anos foi vítima de um ataque sexual na área de Axehampton no sábado à noite.
Ne olduğu konusunda bize az da olsa bilgi vermeniz gerekmez mi?
Não deveriam contar-me um pouco algo sobre o que aconteceu?
O da partide ve gece ilerleyen saatlerde olduğu.
Que foi na festa e foi ao fim da noite.
Bunu yapan adamın içinde olduğu psikolojiyi anlamakta zorlanıyorum.
Eu não entendo a psicologia do homem que faz uma coisa destas.
Sadece gece vardiyaları olduğu zaman değil, hep orada uyur.
Ele dorme sempre no sofá, não só nos dias em que trabalha. Porquê?
Neredeydim... Ana salonda, kütüphanenin olduğu, sonrasında grubun çalacağı yerde. - Şu plan üzerinde gösterebilir misin?
Estava no salão principal, na biblioteca, onde a banda ia tocar mais tarde.
Eşinizin doğum gününün olduğu sabah yani?
Na manhã do aniversário da sua esposa?
Pisliğin teki olması tecavüzcü olduğu anlamına gelmez.
Lá por ser um idiota não quer dizer que seja um violador.
Bu son görüşmede ağzı tıkayan şeyin eski bir çorap olduğu özellikle belirtildi.
Esta última mulher parece ter mencionado especificamente que a mordaça era uma meia velha.
Ama nerede olduğu, kullandığı güzergah konusunda yalan söyledi.
Mas ele mentiu sobre onde esteve, sobre o caminho que percorreu.
Bu Axehampton'da olduğu anlamına gelmiyor tabii.
- mas isso não o coloca em Axehampton.
Neden olduğu konusunda hiçbir fikrin yok mu?
Não faz ideia porque fez isto?
Sana saldıran kişinin başka kişilere de saldırmış olduğu düşünülüyor.
Receamos que o homem que te atacou possa ter atacado outras mulheres.
Yasalara aykırı olmayabilir ama garip olduğu da ortada.
Não é ilegal, mas é estranho.
Trish'e takıntılı olduğu ve şiddete yatkın olduğu ortada. Ama onu o gece buna iten neydi?
É óbvio que ele está obcecado pela Trish e pode ser violento, mas porque passou das marcas naquela noite?
Partinin olduğu gün Trish'le ben yatakta birlikteydik.
O dia da festa. A Trish e eu... Estávamos juntos na cama.
Bu da başka birinin daha dahil olduğu anlamına geliyor.
Prometi não envolvê-lo nisso. Esqueceu-se do que se passa?
50. doğum günü partimin olduğu gün kocam kondom alışverişi yapıyormuş.
No dia da festa do meu 50º aniversário... O meu marido estava a comprar preservativos.
Tanığı da yok. Eşinin partisinin olduğu öğlen kondom alışverişi yapmış.
Não tem álibi, esteve a comprar preservativos na tarde da festa da esposa.
Bunları eşinin partisinin olduğu Cumartesi günü saat beşte aldığını gösteren Wessex benzin istasyonuna ait bir fişle birlikte.
Junto com um recibo de uma loja chamada Wessex Fuel. Mostra que você os comprou às 17 : 03h no sábado da festa da sua mulher.
Seni gördüğüm zaman içimin kıpır kıpır olduğu zamanları hatırlıyorum da...
Muito. Lembro-me de cada vez que te via, sentia o meu corpo explodir.
Leo Humphries'i kayıtlarda kanlı sicimin olduğu poşetten kurtulurken gördük. Ki adli birim bu ip üzerindeki örneklerin Trish Winterman'ınkiyle eşleştiğini söyledi. Aynı zamanda Lucas da gözaltında.
Vimos o Leo Humphries nas câmaras a livrar-se do saco que contém um fio com manchas de sangue, que a perícia já confirmou coincidir com as fibras retiradas dos pulsos da Trish Winterman.
Bu numaranın izini sürdük ve tecavüzün olduğu gece bu kişi de Axehampton'daymış.
Por favor, pare de me fazer perguntas.
Daisy'nin fotoğraflarının olduğu çocuklardan biriydi.
Era um dos rapazes que tinha fotos da Daisy.
Her zaman olduğu yerde, omuzlarında yani.
Nos ombros dele.
Ancak bunda bir sebep olduğu için memnuniyet duymalıyım.
Mas há motivo para isso, pelo que devo sentir-me satisfeito.
Ancak sana Kont Ragnar eşlik ediyordu ve Kont Ragnar emrim altında olduğu için Başrahip Eadred'in cinayetinden onu sorumlu tutacağım.
No entanto, estáveis acompanhado pelo conde Ragnar, sob a responsabilidade dele, o qual agia por minha ordem e a quem responsabilizo pela morte do abade Eadred.
Bu yer kendilerini kulübelerine kapatıp görür görmez ateş edecek tam teçhizatlı şarhoşların olduğu bir barut fıçısı.
Este sítio é um barril de pólvora com bêbados armados, que se barricarão nos seus casebres e alvejarão qualquer um à vista.
Onu telefonda duydum, yazmış olduğu mailler mevcut, bunlar kanıtlar...
Ouvi-o ao telefone, tenho "e-mails" que ele escreveu, eles provam...
O gece odanda saklanıyordum. Bar kavgasının olduğu gece.
Estava escondida no teu quarto naquela noite, na noite da discussão no bar.
Servetimizin peşinde olduğu besbelli.
Ele está claramente atrás da nossa fortuna.
Oyunun aslen şeytani bir plan olduğu söylentilerine - ne diyeceksiniz? - Şeytani plan mı?
E como reage aos rumores de que esta produção não passa de uma trama maléfica.
Sanırım hayatım sıkıcı olduğu için böyle oluyor.
Acho que é por a minha vida ser aborrecida.
Ancak bu akşam bir kısmını ertelemek durumunda kalacağız, sebebinin kim olduğu belli.
Infelizmente, parte dessa aprendizagem terá de ser adiada esta noite por causa de quem nós sabemos.
Kazaların talihli olaylar olduğu pek görülmemiştir.
É extremamente raro um acidente ser um acontecimento feliz.
İnsan çocukken sahip olduğu hayal gücünü özlüyor, değil mi?
Não sente falta da imaginação fértil da infância?