Oldugum перевод на португальский
17,046 параллельный перевод
Ne yani, sahip olduğum şeyi bırakıp gidecek miyim?
Queres que deixe tudo o que tenho aqui?
Sorumlu olduğum tüm suçlar için.
De cada um deles pelos quais eu fui responsável.
Savaşçı olduğum zaman annem bana buna benzer bir kolye vermişti.
Quando me tornei um guerreiro, a minha mãe deu-me umas missangas iguais a estas.
Âşık olduğum ilk çocuktu.
Foi o primeiro rapaz de quem gostei. Billy Macklin.
Dünyadan bu kadar habersiz olduğum gün öldür beni.
Se algum dia chegar a esse ponto, mata-me.
Ve ben de, SS in kaçağı olduğum sürece eşim ve çocuklarım tehlikede olacak.
Enquanto eu for um fugitivo da SS, a minha mulher e filhos estarão em perigo.
Bana doğruları duymaya hazır olduğum zaman, sana gelmemi söylemiştin.
Ouça, você disse-me para vir ter consigo, quando estivesse pronto para a verdade.
Tek sahip olduğum şey o, onun ki de benim.
Apenas a tenho a ela, e ela só me tem a mim.
Şuan sahip olduğum tek şey güvenilirlik.
Credibilidade é tudo aquilo que tenho agora.
Burada sahip olduğum her şeyi bırakmamı mı istiyorsun?
Queres que eu deixe tudo o que tenho aqui?
Sahip olduğum en iyi öğretmensin ancak bana daha fazla ne öğretebilirsin bilmiyorum.
És o melhor professor que já tive, mas não sei o que mais podes me ensinar.
Artık yanında ben olduğum için seni rahatsız etmeyecekler.
Agora estou aqui, então, eles não irão incomodar-te mais.
Âşık olduğum adamla olmamı engellersen mi?
- Por me negares o homem que eu amo?
Ve biraz duygusal bir insan olduğum için izin verin.
Mas, gostaria que soubessem... e, dêem-me um momento, porque sou algo sentimental.
Katlanmak zorunda olduğum tüm güçIüklere rağmen kendime bir dayanak buldum.
Apesar das feridas que o meu coração possa ter sofrido. Encontrei uma forma de vos perdoar.
Sanki sahip olduğum her şey yok oluyor.
Parece que tenho tudo.
Buradan canlı çıkmayacak, Yüzbaşı olduğum sürece bu olmayacak.
Ele não sairá daqui vivo, não enquanto eu for Capitão.
Ben olduğum kişiyi kabul ediyorum.
Aceito aquilo que sou.
Mevzu, yapmak zorunda olduğum şeyi yapmam.
Isto é sobre eu ter que fazer aquilo que tem que ser feito.
- Yanında tek ben olduğum için üzgünüm.
Desculpa ser o único aqui.
Antrenörleri olduğum zaman babaları arka planda kalır.
Quando o treinador está a trabalhar o pai senta-se no banco de trás.
Sen çocuk gibi korkup kaçtığından beri beraber olduğum kadınlar da öyle diyor!
Assim como as mulheres com quem fui feliz, desde que fugiste como uma criança assustada!
Nerede olduğum niye önemli?
Porque importa onde eu estava?
Hastanedeki mi yoksa annemize göz kulak olduğum mu?
O do hospital ou de cuidar da nossa mãe?
Ediyorum çünkü gözlerine baktığımda büyüden, cadılar meclisinden önceki kadını görüyorum. Sadece Rowena Tanner'ın kızı olduğum zamanları.
Odeio-te porque quando olho para os teus olhos, eu vejo a mulher que eu costumava ser, antes da magia, antes do Clã, quando não era mais que Rowena, a filha do curtidor.
Siz sahip olduğum yegâne dostlarsınız.
Vocês são os únicos amigos que eu realmente já tive.
... değiştirebilecek olduğum şeyleri değiştirmeye yürek ve ayırt edebilmeye anlayış.
UMA SÉRIE ORIGINAL NETFLIX... a coragem para mudar aquilo que posso e a sabedoria para saber a diferença.
Buna sahip olduğum için minnettarım.
E estou muito agradecida por a ter tido.
Artık annemin vefatının ardından sahip olduğum tek aile o.
E agora, com a perda da minha mãe ele é a única família que tenho.
Sanırım burada beraberken bu kadar rahat olduğum pek insan yok.
Acho que não há muitas pessoas com quem me sinta confortável.
Eskiden sahip olduğum bir hobi.
Um passatempo que eu tinha.
çünkü haklı olduğum bir çok konu var.
Porque tenho razão sobre monte de coisas.
Sadece bir şüphe, emin olduğum birşey değil.
Nem sei bem.
Bilmeni isterim ki, vermek zorunda olduğum en zor kararlardan biriydi.
Se vale de alguma coisa, foi uma das decisões mais difíceis que tomei.
Kendi filmimde bir karakter olmak garip geliyor, Ancak Chloe konuşmadığı için, Olduğum kadar önemli görünüyor.
É um pouco estranho ser personagem no meu próprio filme mas, já que a Chloe não fala, é importante que seja eu a falar.
Şu anda sahip olduğum şey bu, Ama ben sadece başlamak istedim, şimdilik hoşçakal.
É só isto que tenho, de momento, mas eu só queria começar, então,
Aşık olduğum adam sensin ve bu bizim çocuğumuz.
Tu és o homem que eu amo, e este é o nosso filho.
Pişman olduğum bazı kararlar verdim.
Fiz escolhas de que me arrependo.
Baş şüpheli olduğum için falan.
Isso não seria ético, sendo eu suspeita principal e etc.
O günlerde yanında olduğum kimse, bana şahitlik yapabilecek kimse yok.
Não fiz nada com ninguém que me possa dar álibi para esses dias...
En az nefret ettikleri adam olduğum için seçilmek istemiyorum,
Não quero ser eleito por ser o menos odiado.
Şimdi sahip olduğum tek zayıf noktam.
Agora tudo o que eu tenho é a minha teimosia.
Çok inatçı olduğum.
Eu sou teimoso também.
Beni olduğum gibi tanımanı istiyorum.
Eu quero que me vejas como sou.
Mutlu olduğum bir yerde.
Num lugar onde sou feliz.
Ait olduğum yer.
É onde pertenço.
Yani cehennemden çıktıktan sonra düzeldin ama sonra benim garson olduğum halüsinasyonlar görmeye başladın.
Então, tu saíste do inferno, estavas totalmente bem, e, depois, começaste a ter alucinações de mim como empregado de mesa.
Gerçekte olduğum kişiden beni uzak tutan bir engel.
Impedindo-me de ser quem realmente sou.
Joe, ibne olduğum için onurlu bir şekilde terhis olmamı sağladı.
E o Joe ajudou-me a arranjar uma dispensa honrosa por ser uma bicha.
- Hep olduğum kişiyim.
Sou a mesma pessoa de sempre.
Orası resmi meskenim ama bu orada kalmak zorunda olduğum anlamına gelmez.
É a residência oficial, mas não significa que tenha de viver lá.