Olusu перевод на португальский
434 параллельный перевод
Bosver, sadece bir hayvan olusu, Chewie.
é só um animal morto Chewie!
Majestelerinin burada oluşu mahkemeyi şereflendirir.
O Rei está no Tribunal.
Şimdi belki seviyor seni. Ama büyük adam oluşu korkutmalı seni, dilediğini yapmak elinde olmayabilir.
É possível que vos ame agora, mas deveis recear que a sua grandeza vença a sua vontade.
Tanrı'nın vücudumdaki var oluşu gibi.
Ela está em mim como a presença de Deus...
Hal böyleyken, ona dair hatıralarımın az oluşu makul karşılanacaktır.
Pouco me lembro dele.
İtiraf etmeliyim ki, kale kapısından içeri girerken, mevcut durumun ilk gelişimdekinden hayli farklı oluşu nedeniyle bastırılamaz bir zafer coşkusu içindeydim.
Não consegui evitar uma sensação de triunfo, ao aproximar-me do castelo em circunstâncias tão diferentes das da última visita.
.. çok genç, çok kadınsı ve çok çaresiz oluşu gerçeğine..
O facto dela ser tão jovem, tão feminina e tão indefesa.
" İhtirasın Yok Oluşu.
" O Esmorecer da Paixão.
Kate, bu oyunun başlığı, İhtirasın Yok Oluşu.
Kate, o título desta peça é O Esmorecer da Paixão.
"Bu gece, İhtirasın Yok Oluşu perdesini açarken..." "... ben çok, çok uzakta olacağım. "
" Hoje, quando o pano subir para O Esmorecer da Paixão, estarei muito longe.
Yara kabuğu olmayışı ve kansız oluşu Lazerin kullanımını teşvik eder,
Ausência de sangue e cicatrizes confirmam o seu uso.
Adı geçen adamlar, gözü pek ve cesur davranışlarıyla, bu birliği pusuya karşı tam zamanında uyarmış ve böylelikle muhtemel bir yok oluşu zafere çevirmişlerdir.
Estes homens, que através da sua acção ousada e valente... conseguiram alertar este comando de uma emboscada... e assim transformar uma possível chacina numa vitória.
Ruh halinin bozuk oluşu hiç umurunuzda değil mi?
Não estão preocupados com o colapso dele?
Dünyanın gerçeklik oluşu bizim talihsizliğimiz.
Para nossa desgraça o mundo é real.
- Bir afrodizyak oluşu hakkında.
- Ser um afrodisíaco.
UESPA genel karargahına, Antares'in gizemli yok oluşu bildirildi.
A USPA notificou a misteriosa perda da sonda Antares.
Ne uygun, burada MD'nin oluşu.
Que prático, haver aqui um médico.
Var olmuş olan her şeyin, her yerde yok oluşu.
De tudo o que existe, em todas as partes.
Ben hep, İsa'nın bedeni ekmeğin içindedir derim ;.. ... tıpkı tavşanın şu ezmenin içinde oluşu gibi.
Eu digo sempre que o corpo de Cristo, está contido na hóstia, como a lebre neste paté.
Sosyal olarak senden üstün oluşu.
socialmente.
Her istediğini yerine getirdiğini görünce, Ona böylesi ait oluşu onu çok etkiliyordu.
Vendo que ela fez tudo o que ele disse ele ficou fascinado por ela lhe pertencer tanto.
Ekmeğin unufak oluşu, dışlanan adamın son yemeği ve şimdi de bu yemek.
O partir de um pedaço de pão, a última refeição de um condenado, e agora, esta refeição.
Sakinlerinin bilmediği üçüncü bir boyuta eğik durumda oluşu.
sem que os seus habitantes o saibam, o seu universo bidimensional é curvado, numa terceira dimensão física.
Eğer böyle dinamik bir evrende yaşıyorsak ve her şey Büyük Patlama sonucu oluşmadıysa evrenin son yok oluşu sonrasında yeni bir döngü sonucu yaratılmış olabiliriz.
Se vivermos num universo tão oscilante, o Big Bang não poderá ser a criação do Cosmos, mas apenas o fim do ciclo anterior, a destruição da última encarnação do cosmos.
Hepsinin 50'sini geçkin oluşu büyük şanssızlıktı.
Pena que tenham mais de 50 anos.
Laurie Strode'yi kurtaran adamın ona yakın mesafeden 6 el ateş etmesi gerçeğine rağmen Haddonfield polisinin şüphelinin ortadan yok oluşu için açıklaması yok...
Apesar do facto do homem que salvou a Laurie Strode, dizer que disparou seis vezes à queima-roupa. A polícia de Haddonfield não tem explicação para o desaparecimento do suspeito. - Mas dizem estar confiantes de apanhá-lo em breve.
Bu adamın güçlü oluşu oldukça korkutucu.
É assustador o quão forte ele é.
Kader de Beyaz su kalanının yok oluşu varmış
É o destino, o fim do Clã das Águas Brancas.
"aynanın tozla kaplı oluşu gibi. " Ruhu bunlarla kör eder. "
- O desejo cega a alma. "
Krişna ona der ki... "Herşey arzu ile çevrelenir Arcuna... " ateşin dumanla... aynanın tozla kaplı oluşu gibi.
Krishna diz-lhe : " Tudo é obscurecido pelo desejo... como o fogo pela fumo, como o espelho pelo pó.
İsyancıların teslim oluşu hakkında bir yorum yapar mısınız?
Quer comentar a queda de Leon nas mãos dos rebeldes?
Buradaki tek problem ise onların insan oluşu.
Cujo único problema é serem seres humanos.
Bir haham oluşu... o kadar gerçekçidir ki bazı Fransızlar onun... Şeytan Adası'na gönderilmesini önerirler.
A sua transformação em rabino é tão realista... que certos franceses sugerem... que seja enviado para a Ilha do Diabo.
... Belki de beni harekete geçiren onun had safhada biçare oluşu.
Talvez seja o seu desamparo... que me comove.
Seni pataklamaktaki tek sorun, fazla kolay oluşu.
Só não levas um enxerto porque isso seria fácil demais.
Elinde bir çıngırak oluşu küçük bir çocuğunun olduğunu gösteriyor.
Há um guizo, o que mostra que uma delas é muito nova.
Ah, Data. Tek sorun pillerin çok dayanmıyor oluşu.
O problema é as baterias durarem pouco.
Onu gerçekten önemseyen birine suçu atıyor oluşu ise, acımasız bir ironi.
Seria uma ironia cruel se a suspeita recaísse sobre quem gostasse dele.
İnsan diğer hayvanlardan çok gelişmiş beyni, kavrayıcı başparmakları ve de hür oluşu sayesinde ayırt edilebilir.
Os seres humanos distinguem-se dos outros animais... pelos seus cérebro altamente desenvolvidos, pelos seus polegares opostos, e pelo feito de serem "LIVRES".
Ninja yok oluşu.
Ninjas, desapareçam.
Kabul, cüretkâr oluşu geceyi heyecanlı hale getirmişti. Yine de arkasından bir telefon edersin sanmıştım.
Eu admito, foi ousado e acabou por ser emocionante mas achei que resultaria em pelo menos um telefonema.
Zeki, çekici ve tanıdığım herkesten farklı oluşu dışında. - Neden oturup el ele tutuşarak... anlamaya çalışmıyorsun? - Bu da ne demek?
Ele é um jovem brilhante, encantador, inteligente... diferente de todas as pessoas que conheço.
Tüm bildiğim Laura'nın benim kuzenim oluşu, onu sevdiğim, ölüp gittiği.
E tudo o que sei é que a Laura era minha prima que eu amava e ela morreu.
Tatsız oluşu bundanmış.
Daí a falta de gosto.
Dayanılan gerekçeler : Bir... itham altında olduğu suçun son derece ciddi oluşu.
Pelos seguintes motivos : um a gravidade do crime que ele é acusado.
Audrey, elyazının sağa eğimli oluşu romantik oluşunu gösteriyor.
A inclinação para a direita da sua escrita indica uma natureza romântica.
Yok oluşu, Vatikan Bankasının iş ilişkilerine daha fazla şüphe çekti.
A sua ausência levanta suspeitas sobre os negócios do Banco do Vaticano.
Doğuştan üstün zekalı ve yetenekli oluşu bir yana, aynı zaman da en güzel olanıdır.
Ele não é apenas o mais talentoso... mas também o mais belo.
Ketum oluşu, parasız olmaları yüzünden.
Os segredos dele, a falta de dinheiro...
Ninja yok oluşu!
Ninjas, desapareçam!
Bu, Sırpların teslim oluşu mu, yoksa yeniden toparlanması mı?
Desconhece-se se os sérvios retiraram ou reagruparam tropas.