Panik перевод на португальский
3,278 параллельный перевод
Yargılama, korku ve panik olmadan.
Sem julgamentos, medo ou pânico.
Biraz daha panik olmam gerekirdi.
Calculo que devesse estar mais perturbada.
- Teddy panik sırasında ailesinden ayrıldı ve yaşayabilmek için buraya geldi.
- Ele foi separado da família. No pânico, aceitamo-lo aqui.
- Panik yapma.
- Isto é ridículo.
Kimseye panik yaptırmayalım şimdi.
Não há necessidade de as pessoas entrarem em pânico.
Panik içindeydim.
Estava em pânico.
Az daha tam kapasite panik atak geçiriyordum.
Quase tive um ataque de pânico.
Dün gece Naomi panik halinde beni aradığında Washington'da seminerdeydim.
Estava num seminário na capital e a Naomi ligou, nervosa.
Ya en başta çikolatalı sufle diye başlıyorsun ama sonra düşünce panik oluyor ve adını çikolata volkanı diye değiştiriyorsun.
Bem, começas por tentar fazer um soufflé de chocolate e, quando descair, entras em pânico, mudas-lhe rapidamente o nome, e pronto, tens um bolo de lava.
Ben panik yapıp, Woodstock dedim.
- Pois. Entrei em pânico e disse Woodstock.
Panik yapma, en azından ilk aşamasına yakalanmışsın.
Não entres em pânico, pelo menos apanhaste no princípio.
Panik yapmaya başlıyorum.
Estou a começar a entrar em pânico.
- Düşük seviyesi panik atak erken artirit ve yabancı aksan sendromu.
Transtorno de ansiedade baixo e artrite precoce, e síndrome do sotaque estrangeiro.
Sağduyunu takdir ediyorum Tom çünkü bunda küçücük bir çatırdı bile olsa panik durumuyla karşı karşıya kalırdık.
Agradeço a discrição, Tom... porque qualquer indício disso, ia haver pânico.
Panik atak geçirdim.
Tive um ataque de pânico.
Yolun yarısında, bir çeşit yaratık bana yapıştı ve panik yapmaya başladım.
A metade do caminho, fiquei preso na corrente, e... comecei a entrar em pânico.
Panik atak geçiriyor.
Tem ataques de pânico.
Hemşire misin sen? Yanına yerleştiğim birkaç adam da panik atak hastasıydı.
Uns tipos com quem eu estava destacado tinham ataques de pânico.
İlla bir konuda panik olacaksan yarın bu saatlerde binanın alacağı hâli düşünerek olabilirsin.
Se queres entrar em pânico, é provável que este edifício vá pelos ares, amanhã, por esta hora.
Panik.
- Estou a entrar em pânico.
Panik yaptım.
Entrei em pânico.
Kusura bakma, mantıklı bir varsayım gibi geldi panik yapmıştım o yüzden...
Tens de saber que é uma suposição natural e eu estava passada...
Her yer sadece panik ve ölümle doluydu.
Por todo o lado, só havia medo e morte.
Panik yaptım.
Eu entrei em pânico.
Eğer ilki doluysa, panik yapmayın.
Não se preocupem se a primeira estiver cheia.
Bu belirti, genelde panik atağın habercisidir.
É um sintoma associado com graves ataques de pânico.
Panik ataktan yüzünden mi?
Devido a um ataque de pânico?
Durun... Nişanlısı panik atak geçirdiğini söylemişti.
Esperem, mas o seu noivo disse que ela teve um ataque de pânico.
Panik izdihama neden olmuş bir çok kişi ezilmiş birinin durumu ağır.
O pânico transformou-se em correria, alguns foram pisados, e uma morte.
Herkes, Dışişleri Bakanlığının panik odasına toplandı güvenlik kontrolü olmadan.
Foram todos colocados no abrigo do Dep. de Estado sem verificação de segurança.
Bu yüzden 17 Aralık sabahı intihar yeleği giyip panik odasında Başkan Yardımcısı'nın yakınında olmak için bir plan yaptın.
É o motivo, de na manhã do dia 17 de Dezembro, ter usado um colete suicida, e conspirado para ficar próximo ao Vice-Presidente, no abrigo do Dep. de Estado.
Walden'la panik odasındayken.
Quando estavas lá, no abrigo, com o Walden.
Belediye Başkanı tepemizdeydi. Basın adayı panik içine sokmuştu. Turizmin etkileneceğini söylüyorlardı.
O presidente em cima de nós, a imprensa pôs a ilha em pânico, disseram que afectava o turismo.
Panik yaratmak istiyorlar.
Eles querem criar pânico.
Bu... Bu panik atak gibi bir şey.
É... é como um ataque de pânico.
Karavan parkına girmeye yetecek kadar bile paramız yok. Panik yapma, tamam mı?
Nós nem temos dinheiro suficiente para estarmos num parque de reboques.
Öte yandan ülke çapında vampirler panik içerisinde içecek stokuna girişmiş durumda.
Enquanto isso, vampiros em pânico por todo o país correm para armazenar a bebida
Dünyadaki birçok büyük kentte sabahki panik hem bireysel hem de toplu intiharların artışına sebebiyet verdi.
Em dezenas de grandes cidades no mundo, o pânico desta manhã está a levar ao suicídio tanto indivíduos como grupos de indivíduos.
Panik atak da olabilir tabii. Sık sık yaşarım.
Pode ter sido só um ataque de pânico.
Kesinlikle panik atak geçiriyorum.
Definitivamente estou a ter um ataque de pânico.
Panik yapmayalım.
Não vamos entrar em pânico.
Bu iş kontrolden çıkıyor. İnsanlar panik içinde.
Isto está a descontrolar-se.
Ben şu kadar biliyorum, panik yapıp beni aradın dışarı çıkıp sana çörek aldım güzel anlamlı bir hediye verdim çünkü sen o kadar büyük bir şekilde sıçtın ki teşkilata girememe ihtimalin var.
- Eu só sei de uma coisa. Ligas-me em pânico, saio, compro-te um scone, compro-te um presente simbólico porque fizeste tamanha burrice que já não podes voltar para a Polícia, depois acho que precisas de animar porque deve ser uma coisa desoladora reconsiderar a tua vida inteira!
Jess, panik yapma. lütfen, sadece dinle. Söylediklerimi yap.
Ouve o que vou dizer.
Çıldırmış ve panik olmuş bir biçimde uyandı.
Ele acordou desorientado e em pânico.
- Bilmiyorum ama panik yapmamalısın, tamam mı?
Não sei, mas não pode entrar em pânico, está bem?
Panik yapmıyoruz!
Não vamos entrar em pânico.
Panik yapmıyoruz!
Não vamos entrar em pânico!
Panik olduğunda böyle oluyor herhâlde.
Isso deve ser pânico.
Sana söz veriyorum panik olman gerektiği zaman sana bunu söyleyeceğim.
Eu prometo... Eu digo-lhe quando for a hora para o pânico.
Panik yapma.
Pára de panicar.