Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → португальский / [ R ] / Ramı

Ramı перевод на португальский

3,025 параллельный перевод
Sağlık durumundan ötürü ağır şeyler kaldıramıyormuş.
Ela tem um problema que não lhe permite levantar coisas.
Biliyorum tatlım, ama sıramızı beklemeliyiz.
Eu sei, querido, mas tens de esperar pela tua vez.
Bizim sıramız!
É a nossa vez!
Bizim sıramız ne zaman?
- Quando é a nossa vez? - Tem calma.
Küstah herifin teki. Onu sana yakıştıramıyorum ama ne bileyim?
Eu não o escolheria para ti mas o que é que eu sei?
Kaldıramıyorum.
Não consigo movê-lo.
Elini bile kaldıramıyordu.
Ele arrastava-se.
Ben, ben, ben motoru çalıştıramıyorum.
eu só não consigo... tratar deste motor.
- Tamam. - Bu kadarını kaldıramıyorum.
- Eu conheço os meus limites.
Birinin yönlendirmesi olmadan doğruyu yanlışı ayıramıyorum.
Sem aconselhamento não sei o que é certo e errado.
Michael kafasını işten kaldıramıyor, çatı tamircisi her seferinde iptal ediyor Katia de okula gitmemek için hastaymış numarası yapıyor...
O Michael tem viajado muito em trabalho, o homem da manutenção, cancelou outra vez e a Katia tem fingido estar doente para não ir à escola.
Tanrım, sizi sıkıştıramıyorum bir türlü.
Credo, não consigo meter-me consigo.
Bu durumu kaldıramıyoruz.
Não podemos lidar com esta situação.
Sonra da kahve standında Sıramı çaldı.
E depois ela tomou o meu lugar na fila, no carrinho de café.
Ensişelenme. Ben sıramı beklemekte deneyimliyim.
Não te preocupes, sou perita em esperar pela minha vez.
Onu her istediğimde çağıramıyorum ya.
Não posso fazê-la aparecer quando quero.
- Ben kaldıramıyordum.
- Pensei que eu não poderia.
Kendi ablamı bile kandıramıyorsam, FSB karşı istihbaratında nasıl başarılı olacağım?
Se não consigo enganar a minha irmã, como me safo em relação à inteligência do FSB?
Çok fazla sayı, harf ve renk var küçük kızım büyüyor ve ben bunu kaldıramıyorum.
Demasiados números, letras e cores. A minha menina está a crescer e eu não consigo lidar com isto.
Ama Martine Lachance öldüğü için biz onu okuldan uzaklaştıramıyoruz.
Mas não podemos castigar a Martine Lachance, porque ela morreu.
"... okuldan uzaklaştıramıyoruz. "
"porque ela está morta."
Kalbi diyalizi kaldıramıyor.
O coração não aguenta a hemodiálise.
Bak, sen de biliyorsun ki mahkemeye gittiğimiz zaman savunma kanıtlara saldıramıyor, ama bize saldırıyor işte bu yüzden önyargısız ve tarafsız olmamız gerek.
Você sabe que quando entramos no Tribunal, se a defesa não puder atacar as provas, eles atacam-nos, é por isso que temos de ser imparciais.
Bu diğerlerinin önyargısını her zaman kıramıyor.
Sim, mas isso nem sempre influencia o cruel preconceito dos outros.
- Eski arkadaşını. Kim olduğunu söylememiştin takmıyordun da fakat gözlerini bir türlü ayıramıyordun kolyeden.
Que nem sequer disseste o nome e que não ias colocar o colar, mas não paravas de olhar.
- Maalesef kıramıyorum.
Não consigo cracká-lo.
Egolarınız bunu kaldıramıyor.
Os vossos egos não o aguentam.
FBI'a beş dakikanızı ayıramıyor musunuz?
Podes dar cinco minutos ao FBI?
Yakında sıramız gelecek.
Em breve seremos nós.
Artık kaldıramıyordum. Ne zaman bu adamın masasını temizlesem,.. ... aynı iğrenç koku vardı.
Sempre a servir o homem com o mesmo fedor horrível.
Bu endişeyi kaldıramıyorum.
Não consigo lidar com esta ansiedade.
Ben doktor reçetesiyle bile ergonomik koltuğa bütçe ayıramıyorum.
Não consigo dinheiro para uma cadeira destas, nem com atestado médico.
Vücudun alkolü kaldıramıyorsa bırakmalısın.
Se o seu corpo não tolera o álcool, deve desistir.
20 yıl oldu hala kıçını kaldıramıyorsun.
Faz 20 anos e ainda continuas estúpido...
Jane'le Paris'e gidiyorum ve bunu kaldıramıyorsan üzgünüm.
Eu vou para Paris com a Jane e lamento que estejas a ter dificuldades com isso.
Başka çocuk istemiyorum çünkü kendi sıramı savdım.
Não quero ter mais filhos, porque já criei a minha.
Artık bunu kaldıramıyorum.
Não aguento mais isto.
Katil robot fabrikasındaki işimin stresini artık kaldıramıyorum.
O stress do meu trabalho na fábrica de robots assassinos... é demasiado.
Benim sıram.
É a minha vez. Não são suficientes.
Şimdi benim sıram.
Agora é a minha vez.
Ta-da!
- Ta ram!
Çocukluğuma dair ilk hatıram üç yaşımdayken babamın ortadan kaybolması.
A primeira memória da minha infância foi o desaparecimento do meu pai, quando tinha 3 anos.
Bu benim sıram.
Esta é a minha deixa.
Benim sıram.
É a minha vez.
Sanırım bu, onunla ilgili en hoş hatıram oldu.
Acho que esta é a minha melhor memória dele.
Benim sıram.
Agora é meu tempo.
Ama benim sıram da gelecek!
- Mas todos os cães têm o seu dia!
Benim sıram Lion-O.
É a minha vez, Lion-O.
Bir ton yeni hatıram oldu, yemek pişirmek gibi ve ve eve dönüş erkek arkadaşlar.
Tenho novas recordações, como fazer bolachas e o Baile, os namorados.
- Burada ne çok hatıram var. - Evet.
Tantas recordações nesta casa.
Analog sistemleri dijitale çevirerek, RAM'de depoluyor ve...
Converte sinais analógicos em sinais digitais, e armazena-os na memória RAM.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]