Sahtekâr перевод на португальский
644 параллельный перевод
O kadının tam bir sahtekâr olduğu hissini üzerimden atamıyorum.
Tenho minhas dúvidas. Não consigo parar de pensar que - ela é uma grande idiota.
Bana sahtekâr mı diyorsun?
Estás a dizer que sou trapaceiro?
Uzun zamandır sahtekâr oyunlarını yakalamak için bekliyordum.Sen evine git!
Há muito que quero apanhar aquele sacana. Agora, vai para casa.
Bu adam bir sahtekâr!
Este homem é um impostor!
Bu genç adam bir sahtekâr da olabilir yahut da düzenbaz.
Pode ser falsário ou golpista.
O adam için sahtekâr demiştim sana.
Topei logo o tipo à distância!
Seni sahtekâr.
É uma fraude.
Eğri büğrü basılmış para gibiyim. Önümde göz süzen bir haspaya caka satacak afili âşığa benzer bir hâlim hiç yok. Adam gibi bir kalıptan yoksun kalmışım, sahtekâr doğanın marifetiyle güzellikten nasip almamışım.
Eu, que rudemente sou marcado, e que não tenho a majestade do amor para me pavonear diante de uma musa furtiva e viciosa eu, privado da perfeita proporção, desprovido de todo encanto pela pérfida natureza,
Sahtekâr olan o. Ben benim.
É ele o impostor.
lâf ebesi, yalancı ve sahtekâr.
um fala barato, mentiroso e falso.
Sahtekâr olduğumu nereden biliyorsun?
Como sabe que sou um falso?
- Sahtekâr olduğunu biliyorum!
- Seiei que você é uma farsa!
- O sahtekâr evlenmez.
- Não aquele vigarista.
Yalancıyım, sahtekârım ve üç kağıtçıyım.
Sou um mentiroso, um vigarista e um falso.
Sahtekâr.
Uma falsa.
Ama diğer taraftan haklısın çünkü o gerçek bir sahtekâr. Neden biliyor musun?
Por outro lado, tens razão, porque é uma verdadeira falsa.
Bana onun bir sahtekâr olmadığını söyleme.
Não me digas que ela não é uma falsa.
Ama gerçek bir sahtekâr.
Mas é uma falsa verdadeira.
Seni sahtekâr, ihtiyar pislik.
Porquê, seu velho nojento!
Gazeteci değil mi, hepsi sahtekâr.
Vocês jornalistas são todos uma farsa.
Şu bana sahtekâr diyen bakıcı mı?
O guarda que disse que sou uma farsa?
En kötüsünden bir sahtekârım.
Sou o pior impostor que já pôde imaginar.
Sahtekâr olduğunu keşfettik.
Descobrimos, desde então, que era uma fraude.
Evet, sahtekâr.
Sim, uma fraude.
Size hitap eden adam bir sahtekâr.
O homem que vos falava é um impostor.
Pis sahtekâr!
Asqueroso manipulador!
Shelly ile beraber kaçanlar arasında Rake Brown da var. Bu bölgedeki yetkililer tarafından iyi tanınan bir kumarbaz ve sahtekârın biridir.
"Para alêm do Shelly, fugiu também um homem chamado Rake Brown, um jogador de cartas e batoteiro, conhecido das autoridades desta área."
Sahtekâr işadamlarının yanlış uygulamaları ve rüşvetçi devlet adamlarının, çıkarlarını gözetmesi nedeniyle bölgesel anlaşmazlıklar, aralıksız devam ediyordu...
No entanto, disputas provinciais continuam inabaláveis assim como práticas injustas de mercenários plutocratas e obscuros homens de negócio e acções tomadas por oficiais corruptos à procura de apenas beneficiar a si mesmos.
Sahtekâr, entrikacı, kapitalist bir tefeci, bölücü bir komünist verminöz, pis, aşağı ırka mensup.
Desonesto, calculista, usurário e comunista subversivo. Abjectos, sujos e racialmente inferiores :
Karşınızdaki adam bir sahtekâr.
O homem à sua frente é um impostor.
- Sen yalancı, sahtekâr, o... nun... -... tekisin.
É uma puta barata, mentirosa e traidora.
Ve 33 sene cırtlak, tiksinç ve sahtekâr bir kadınla evli kaldım.
Estive casado 33 anos. Uma fraude completa.
Bu kurs beş para etmez. Profesörler de sahtekâr.
Cursos para adultos é tudo treta.
O, Viyena'da tanınmış bir sahtekâr olabilir.
Antes, em Viena, era um negociador de arte devotadamente desonesto.
Evsahibi onun bir sahtekâr olduğunu düşünüyor.
A senhoria acha que é falso.
Adamın birinin kasetinde kayıtlı sesleri sildim. Artık herkes sahtekâr olduğunu düşünecektir.
Apaguei as gravações desse tipo de modo fazê-lo parecer um louco.
Delege arkadaşlarım, bu insanlar sahtekâr!
Vamos, delegados. Estas pessoas são impostores!
- Bir sahtekâr istemiyorum.
- Não preciso de fraudes.
Bayan Allen, okurlarınıza A Takımı'nın sahtekâr bir şerifi ve yardımcılarını bir kamyona hapsederek öfkeli Albay Decker'ın komutasındaki askeri polislere teslim ettiğini ve sonra gittiğini söyleyebilirsiniz.
Senhora Allen, pode dizer aos seus leitores que os Soldados da Fortuna fecharam os delegados e o Xerife num camião, detiveram a Polícia Militar, comandada pelo furioso Coronel Decker e fugiram.
Hey, Bu adam sahtekâr, doktor filan değil!
Este tipo é falso. Não é médico nenhum!
El yazılarını kopyaladım, ama sahtekâr değilim...
- Sei imitar qualquer letra. O que não significa que seja um falsificador, atenção.
Antonio'nun büyük bir sahtekâr olduğunu bilirsin...
Antonio é um grande falsificador.
Sizin sahtekâr olduğunuzu polislere söylerim... — Bi bok yapamazsın!
- denuncio-a como falsificadora. - Quero lá saber.
Ama, tabii bu eskidendi. Artık nasıl bir sahtekâr olduğunu öğrendim!
Mas, claro... que isso foi antes... de descobrir que você era uma fraude!
Ortağım Bay Gümüş Dil yüzüne karşı babasının sahtekâr olduğunu söylüyor.
Sabem, o meu parceiro, o Sr. Tacto, disse-lhe que o pai dela é um bandido.
Çünkü o bir sahtekâr.
Porque ele é um bandido.
Seni sahtekâr sanıyor.
Ele acha que és um burlão.
Bana haber yok diyen sendin. Brundle sahtekâr dedin.
Disseste que não havia notícia, que Brundle era um burlão.
İyi gelir. - Ben sahtekâr değilim.
- Eu não sou uma fraude.
- Ben de sahtekâr değilim.
Nem eu, tão pouco.
O bir sahtekâr.
É uma falsa.