Saldır перевод на португальский
30,086 параллельный перевод
BBS yarasaların bağışıklık sistemine saldırır onları diğer hastalıklara karşı açık hale getirir, kuduz gibi ki bu da onları daha agresif yapar.
Como é que o Bryce apanhou raiva? A SNB comprometeu o sistema imunológico do morcego, fazendo-o contrair outras doenças, como a raiva, o que os torna mais agressivos.
Burası Bryce ve Jody'nin saldırıya uğradığı yer olmalı.
Deve ser onde o Bryce e a Jody foram atacados pelos morcegos.
Ama bir saldırı durumunda da girişe daha yakınım.
Mas também estou perto da entrada em caso de ataque.
Ve gaza bastığınızda işler daha da kötüleşiyor. Bunun bir ayı saldırısına benzediğini söylemeyeceğim, çünkü öyle değil.
E as coisas pioram quando metemos o pé a fundo.
Ayı saldırı modunda.
O urso está no modo de ataque!
James ve Richard saldırı aracı olarak yemek kamyonunu kullanacak.
James e Richard vão usar o camião de catering como veículo de assalto.
Mükemmel gizlilik. Bence teröristler bu saldırıyı fark edecek.
Absolutamente discreto.
Bence teröristler bu saldırıyı fark edecek.
Eu acho que os terroristas vão reparar no assalto.
Saldır ve understeer canavarını serbest bırak! Beyler, VIP'yi buldum ve kendisi İngiltere Kraliçesi.
Chorar o desastre e deixar escapar o cão da subviragem! Malta, localizei o VIP
Straight Is not'a saldırır.
Enquanto ele ataca o "Isn't Straight"
Saldırıların üstündeki tehlikeye aptalca bölücüler.
Um separador idiota para proteger dos buracos
Saldır ve şaşırt!
Choque e pavor!
İmparatorluk'a kafa kafaya saldırıyorlar.
Estão a atacar o Império de frente!
Efendim, kurtarma saldırısını bıraktılar.
Senhor, interromperam o resgate.
Tek dileğimiz bombardımanların ve hava saldırılarının durması.
Mas esperamos que os bombardeamentos e os ataques aéreos parem.
Ama rejimin saldırılarının sivilleri hedef aldığını gördüm.
Mas vi que a campanha do regime alvejava civis.
Bir hava saldırısı olduğunda oğlum kucağıma çıkıyor ve "Baba, bomba" diyor.
Quando sobrevoam aviões e há um ataque aéreo, o meu filho salta para o meu colo e diz : "Papá, uma bomba."
Sivillerin çektiği acılar, Rusya'nın hava saldırılarıyla yeni bir boyut kazandı.
O sofrimento dos civis entrou num capítulo novo com a campanha aérea da Rússia.
Günde yaklaşık 200 hava saldırısı düzenleniyor ve yeni roketler eskileri gibi değil.
Estou a dizer-te, cerca de 200 ataques aéreos por dia e os novos mísseis não são como os antigos.
Günde 200 hava saldırısı mı?
Duzentos ataques aéreos por dia?
Fransa ve Türkiye en son saldırının bir savaş suçu olduğunu söylüyor.
A última chacina na Síria é um crime de guerra, dizem a França e a Turquia.
İsyancıların elindeki hastanelere ve okullara yapılan ve 50 sivilin ölmesiyle sonuçlanan füze saldırıları, BM için uluslararası hukukun ihlali anlamına geliyor.
Para a ONU, os ataques de mísseis a hospitais e escolas em áreas controladas pelos rebeldes que deixaram cerca de 50 civis mortos foram uma violação da lei internacional.
Eskiden cüzdanımda bir tane taşırdım fakat yıllar önce kampıma yapılan bir saldırıda kaybettim.
Tinha uma na carteira, mas perdi-a há anos durante uma invasão no meu campo.
- Neyle? Usb bellek gibi görünen bir tuş girdili saldırı platformuyla.
Uma plataforma de ataque que digita comandos disfarçada... de pen USB.
- Silahlı saldırı suçundan.
- Agressão com arma perigosa.
Saldırı ne kadar şiddetliyse bedene hasarı da o kadar fazla olur.
Quanto mais agressivo o ataque, mais estragos faz ao corpo.
Saldırı ve silah bulundurma suçları.
Agressão, e uma acusação por posse de arma.
Saldır yada kuşatma için hazırlanın.
Prepara-os para um ataque, um cerco, ou ambos.
Saldırı silahları... -... yönergesini hiçe sayarak...
Acabaram com a restrição à compra de espingardas de assalto...
Çocuk okulda zorbalık görüyormuş, Danny. Sonra başkası adına bir saldırı tüfeği alıp bir alışveriş merkezinde insanları öldürmüş.
O filho deste tipo sofreu "bullying" na escola, e arranjou uma espingarda de assalto comprada a terceiros e matou pessoas num centro comercial.
MacLeish, saldırıyla Nassar'dan daha yakından ilişkili.
O MacLeish tem mais ligações ao ataque do que o Nassar.
- Saldırının olduğu akşam MacLeish'in çocuğunun kaçırıldığını söyleyen sen değil miydin?
- Não me disse que na noite do ataque, a filha do MacLeish foi levada?
MacLeish, saldırıyla Nassar'dan çok daha yakından ilişkili.
O MacLeish tem mais ligações ao atentado do que tinha o Nassar.
Bu bir biyolojik terör saldırısı.
É um ato de bioterrorismo.
İç Güvenlik'e göre risin saldırısı Nassar'ın ölümünün intikamıymış.
O DSI diz que o atentado com ricina é uma retaliação pela morte do Nassar.
- Risin saldırısından ne haber?
- O que sabem sobre o atentado com ricina?
Münferit bir saldırı değil.
Não se trata de um atentado isolado.
Bu saldırı seçimin kendisine yapıldı.
Foi um atentado contra as eleições.
Seçimlere düzenlediği saldırı, görüşleriyle örtüşüyor.
O atentado contra as eleições é consistente com essas ideias.
Lynch diğer üyelere kendi eyaletlerinde risin saldırısı yapmalarını söylemiş.
O Lynch apelou aos outros membros que espalhassem ricina nesses estados.
Seçimi ertelesek dahi saldırı olmayacağının garantisi yok.
Adiar as eleições não garante que não haja um atentado.
Fırtına, savaş, saldırı tehdidi engel olmadı.
Nem devido ao tempo, guerra ou ameaça de atentado.
Zaten bildiğiniz üzere, Kansas City'deki seçim merkezlerimizin bazıları bir biyolojik terör saldırısına maruz kaldı.
Como sabem, alguns locais de voto na área de Kansas City foram alvo de um atentado de bioterrorismo.
Bunu söylemek beni ne kadar üzse de bir gönüllümüz saldırıda yaşamını yitirdi. Adı Mindy Hesser'dı.
Infelizmente, uma das voluntárias perdeu a vida durante o atentado, ela chamava-se Mindy Hesser.
Birçok seçim çalışanımız, olası saldırılardan korkarak gönüllü olmaktan kaçınsalar da Mindy hiç geri durmadı.
Muitos trabalhadores das eleições recusaram-se a voluntariar-se com medo de mais atentados, mas a Mindy fê-lo.
Saldırıdan sonra ülkeye elimden geldiğince liderlik etmeye yemin ettim.
Prometi fazer tudo o que pudesse para liderar este país depois do atentado.
- Kansas'taki saldırı tüm ülkeyi sarstı.
- O atentado teve impacto nacional.
Tom Kirkman bizim başkanımızsa sebebi, ulusa sesleniş konuşmasında olmayışı. Peter MacLeish bir kahramansa sebebi, saldırıyı atlatmış olması.
Partilha a opinião dos seus colegas no Senado de que as audiências de aprovação são uma mera formalidade?
Adını verdiği kişilerin çoğu Meclis saldırısında vefat etti.
O Conselho diz que sim, mas até agora, não se verificaram grandes reacções.
Saldırıdan sağ çıkan tek kişi olmak beni üst makamlar için vasıflı kılmıyor ama...
Sobreviver ao atentado ao Capitólio não me qualifica para um alto cargo, mas...
Ama Meclis saldırısından sonra Vermont Valisi onu geri atadı.
O governador de Vermont nomeou-o depois do atentado ao Capitólio.