Tür перевод на португальский
22,876 параллельный перевод
Ne tür bir şov peşinde olduğunu bilmiyorum ama bu işin ucu bir şekilde bana değerse seni bitiririm lanet herif.
Não sei que tipo de manobra queres tirar daqui, mas, se te espalhares, juro que irei dar cabo de ti, porra!
Aynı tür araba, farklı adam.
Carro parecido, pessoa diferente.
Eğer kaçıran kişi aynı tür arabayı alacak kadar şey biliyorsa hedefini de tanıyordur.
Se o sequestrador soubesse o suficiente para arranjar um carro parecido, devia estar familiarizado com o alvo.
Eğer yetkililer isterse diye bir tür kara kaplı defter gibi bir şey.
Um livro com profanações que ela levava às autoridades se fosse preciso.
Ayrıca bir mahalle sakininin son zamanlardaki inşaatla ilgili şikayette bulunduğunu öğrendim. İzin almadan bir tür bodrum yaptıklarını söylemiş.
Vi que um vizinho queixou-se sobre uma construção recente e dizia que estavam a construir uma cave sem autorização.
Yani ben bir tür süper dahiyi korumanıza mı yardım edeceğim?
Portanto, estarei a ajudar-vos a protegerem algum tipo de super-génio? Na verdade é só às vezes.
- Ne tür bir anlaşma?
- Que tipo de negócio?
Tamam, Edelweiss bir tür kod adı.
"Edelweiss" parece um nome de código.
Bu bi tür biyolojik saldırı olabilir.
Isto pode ser um ataque biológico.
Bunu yapabilen ilk bakteri değil bu ama bu tür eşsiz.
Não é a primeira a fazê-lo, mas esta é uma espécie única.
Yani ya birisi yeni bir tür ürettiyse ve kesintiye neden olmak için bunları yaydıysa?
E se alguém fizesse uma nova estirpe e lançasse-a para causar um apagão?
Biyoyazımın en büyük zorluğu o tür şeyler için nasıl boşluk bırakılacağı ve etraflarındaki hücreler ölmemesi için nasıl yeterince hızlı yapılacağı.
O principal desafio da bio-impressão é como dar azo a estas coisas, e como construi-las rapidamente para que as células à volta não morram.
Bir tür köstebek falan olabilir diye düşünüyorum.
Acho que ele pode ser algum tipo de espião ou algo do género.
Bir tür köprüaltı trollü gibi koridorda bir sandalyede oturuyorsun ben ise içeride güzel, sıcak, lezzetli bir zanaat olan bu İtalyan mutfağının keyfini çıkarıyorum.
Estás à porta sentado no corredor, como se fosses um troll da ponte, enquanto estou lá dentro a aproveitar uma óptima, quente, deliciosa e artesanal cozinha italiana.
Bir tür kara kaplı defter.
Um tipo de livro de profanações.
Şimdi de bir tür Kıyamet Birliği tarzında bir şey oluşturuyorlar.
E agora estão a criar uma espécie de Legião do Apocalipse.
Sands'in bazı kişileri toplayarak onlara NZT sağladığını ve bir tür zeka hapı kullanan ekip kurduğunu düşünüyoruz.
Achamos que o Sands está a reunir indivíduos e fornecendo-lhes com NZT para formar uma espécie de... Conjunto de génios melhorados com a droga.
Birinci dereceden bir uyuşturucuyla ilgili bir senatörün olduğunu ve yardımcısının bir tür süper zeka grubu kurmak için ondan ayrıldığını söylüyorsun.
Está a dizer-me que há um senador a usar psicotrópicos, e o adjunto dele separou-se para criar algum tipo de culto de génios.
Kurban erkek bir ilaç uzmanı. Bir tür girişim laboratuvarında çalışıyor.
A vítima é um homem farmacologista, trabalhava num tipo de laboratório star-up.
Senatör Morra'nın burası da dahil her tür yerde dostları olduğunu düşününce...
O Senador Morra tem amigos em todos os lugares, incluindo este.
Kamyonetlerinin altına bir tür patlayıcı alet yerleştirmiş.
Armou explosivos por baixo da carrinha deles.
Kamyonlarının altına bir tür patlayıcı cihaz yerleştirmiş.
Armou explosivos por baixo da carrinha deles.
Bu tür şeyler Mayfair'de işe yarayabilir ama bana sökmez.
Este tipo de coisas até podiam colar com a Mayfair, mas comigo não colam.
Bir tür Stonehenge anıtına benziyor.
Parece uma coisa meio Stonehenge.
Ve ayrıca eğitimli değilsin bu tür görevler için.
Não está treinado para tais missões.
Herhangi bir tür olaydan olsa bilem, Bayan Kaur elinde sonunda ölüyor.
Sra. Kaur, quem tem relações destas com ele acaba morto.
Ama sen... sen ne tür bir bokun içindesin?
Mas em que... Em que tipo de porquería te meteste?
Bir tür kraliçe olduğunu sanıyor.
Acha que é uma rainha.
- Bu tür bir işin vardı.
Tem um belo trabalho.
Nacho'yu bir tür zehirli iğne ile indirmişler.
Mataram o Nacho com um dardo envenenado.
Yılan bölgelerinin hepsinden bu tür saldırı haberleri işitiyorduk.
Ouvimos falar desses ataques em todo o território culebra.
Kate öldü ve onun içindeki her kimse kendini bir tür kraliçe sanıyor.
A Kate morreu e quem está dentro dela acha que é uma rainha.
Bu tür davranışı daha önce de gördüm.
Já vi este comportamento antes.
Kafası bu tür konulara iyi çalışır.
Ela percebe isso muito bem.
Peki bu adaylar listesine ne tür bir mazeretin var?
Então o que chamas a esta desculpa patética - a que chamas lista de candidatos?
O zaman adaylar listesi için ne tür bir bahanen var?
O que chamas a esta lista de candidatos ridícula?
Ve bu tür bir şeyi belki de son kez yapıyor olabilirim.
E pode ser a última vez que eu o posso fazer.
Bir tür metal falan mı?
- O que é aquilo?
İki tür insanların peşindeler.
Andam atrás de dois tipos de pessoas.
- Ne tür bir yardım?
Que tipo de assistência?
O tür köpeklerden gerçekten nefret ederim.
Realmente detesto cães de colo.
Yaşları uyumlu dört şüpheli var bir tür danışmanla irtibat kurdu.
Ele tem a idade do suspeito, e afirma ser um consultor. Aqui.
Bir tür ayin mi bu?
- Algum tipo de ritual?
- Bu tür etçil kelebekler Kuzey Amerika'da bulunuyor.
A única carnívora da América do Norte.
Randy Brenner'in ölümü bir tür serginin parçası mı yani?
O homicídio de Randy Brenner fez parte de uma exposição artística?
Bir tür soygunun parçası olduğunu söyledi. Zaten biliyordu.
Só disse que tinhas participado num roubo.
Hepsi bir tür oyun!
A gravação não é real. É uma cilada.
Görünüşe göre birileri bazı belgeleri sızdırmış onları bir tür örtbasla suçlayan ve bizim yaptığımızı düşünüyorlar.
Alguém divulgou documentos que os implicam num encobrimento e eles acham que fomos nós.
Benim işim bu tür şeyleri bilmek.
O meu trabalho é saber estas coisas.
Burada ne tür bir hastalık kaptınız çocuklar?
Que merda doentia está a fazer aos miúdos?
Bir tür soyguna bulaşmış ve polis onu sorgulamak istiyor!
- A Polícia quer interrogá-lo.