Tık перевод на португальский
14,313 параллельный перевод
Tıpkı şarkıdaki gibi kırmızı bir Corvette çalmıştık sırf keyfine gezmek için.
Roubámos um Corvette vermelho, como na canção, só para irmos dar uma volta.
Britanyalılar kaçış planı yollayana dek buraya tıkılı kalacağız.
Bem, até os britânicos enviarem os planos para o nosso resgate, estamos presos aqui.
- Yani suçluları hapse mi tıkıyorsunuz? - Hayır.
Então prende criminosos?
Benim babam da tam anlamıyla onları içeri tıkıyor. Komiser yardımcısı.
O meu pai prende-os, é inspetor.
En azından gelecek sene nerede olacağını biliyor olacaksın bu duvarların arkasına tıkılmış, yaşlı bir ağacı suluyor olacak.
Lembras-te? Sabes onde estará no próximo ano, presa atrás destas paredes, a regar uma árvore velha.
Evet. İşler tıkırında, değil mi Fred?
Estamos a sair-nos bem.
Bayilerde iş tıkırında! Kötü durumda olan benim.
Os franquiados estão fantásticos, eu é que tenho a corda ao pescoço.
Bu nedenle oraya tıkılıp kaldınız.
Daí só terem um restaurante.
8 aydır otel odasında tıkılıyız, hem de ne Tv ne dergi var.
Oito meses trancados num hotel, sem TV - e sem revistas.
Efendim, az önce güvenli bir kanaldan bir sinyal aldık. Üç tık.
Senhor, recebemos um sinal através de uma via segura, 3 cliques.
Üç tık demek?
3 cliques?
Hastasını tımarhaneye götürdüğümüzü Lee'ye sen söylersin artık.
Vou deixar-te dizer à Lee que a paciente vai para o manicómio.
Bu gece dışarı çıkıp bu maskeli ucubeyi bulana ve onu ait olduğu yere, parmaklıklar ardına tıkana kadar her sokağı arayacağız.
Vamos sair esta noite, e vamos revirar, todas as pedras até encontrarmos esta aberração mascarada e colocá-lo atrás das grades, onde ele merece estar.
Bana sorarsanız, Devriyeci Çocuklar artık, Batıran Çıtırlar olarak anılsın.
Se me perguntarem, os Patrulheiros deveriam chamar-se os Paspalhos
Kıçına mikrofonlar yerleştirtip GCHQ'a lanet olası her e-postasına tıklattırdım.
Tive microfones mesmo junto a ele. Tive o GCHQ a monitorizar cada "e-mail".
Ortalık yeni çıtır kaynıyor.
Há muitas boazonas novas lá fora.
Irkçılık karşıtı söylemlerini hazırla.
Assume a liderança.
Luke Cage karşıtı bir mitingde, Luke Cage ortaya çıkınca şiddet başlıyor.
Uma manifestação contra Luke Cage torna-se violenta quando ele aparece?
Kanıt biziz, kaçırıldık, şimdi de serbestiz.
Nós somos as provas. Fomos raptados e agora estamos livres.
Sana açıkladığım gibi, bunun sebebi hayatım boyunca hiç kimsenin benimle böylesine yakınlaşmamış olmasıydı. Tıpkı bu akşam kütüphanede bana söylediğin tarzda kelimeleri hiçbir kızdan duymadığım gibi.
Como expliquei, é porque nada próximo daquilo aconteceu antes comigo, assim como nenhuma outra rapariga jamais disse algo parecido com o que me disseste na biblioteca à noite.
Tıpkı senin Yahudi oda arkadaşların olması gibi. Dini tercih kısmına hiçbir şey yazmadım, efendim.
Eu não escrevi nada em "Preferência Religiosa", senhor.
Timi dağıt, kızı alın.
Dividam a equipa, cerquem-na.
Seni beklemek istedim. Tıpkı bu gece kızını bekleyen diğer anneler gibi.
Eu quis esperar por ti como qualquer outra mãe que quer esperar pela filha numa noite destas.
Seyahate çıkıyorsun, başka bir şeye dönüşüyorsun tıpkı tırtılın güveye dönüşmesi gibi.
Viaja-se, reencarna-se noutra coisa, como uma lagarta a transformar-se numa borboleta.
Bu çılgın abideyi son dört yıldır inşa eden ahlakı kıt, hayatı çalkantılı nüfusunu takip eden ben birbirinden birkaç adım mesafede ray döşeyen iki demiryolu işçilerinden daha mutlusu olmadığını söyleyebilirim.
Após seguir frouxa, a turbulenta população, que ao longo dos últimos 4 anos, construiu este monumento à loucura, posso dizer-vos, sem expressão mais feliz, que as duas empresas de caminhos de ferro fixam os carris com pouca distância uma da outra.
Yani, daha önce yüz kez tırmandık.
Já fizemos isto centenas de vezes.
Eğer bize haftalık katılmak isterseniz arkada kayıt olabilirsiniz.
Se quiserem juntar-se a nós todas as semanas, - podem inscrever-se lá atrás.
Ç-O-K F-A-Z-L-A, adamım.
M-U-I-T-O-S, meu. Deslizar pelo corrimão não significa que ele estivesse janado.
Eğer kanıtlayabilirsek, DNA toplamasında bir yanlışlık yapılmış olabilir kanıtın geçerliliğine itiraz edebiliriz.
Se mostrarmos que pode ter havido erros na recolha ou manipulação das amostras usadas no teste de ADN da acusação, vamos poder contestar a validade da prova.
Salt bir gerçek var, kan bulduk ki olmaması gerekirdi, bu yıkıcı bir kanıt.
O simples facto de encontrarem sangue onde não devia haver é uma prova devastadora.
Bunca yıllık kariyerinizde, ilk defa olay yerinden bir kanıt aldınız, eve götürdünüz ve diğer gün dosyaladınız.
Em todos os anos de profissão, esta foi a única vez que agarrou na evidência de um crime, colocou no seu carro, foi para sua casa e não a entregou até ao dia seguinte.
Biraz gerçek ve yıkıcı bir kanıt mesela.
Uma evidência real e demonstrável?
DNA'da dört parça vardır, adenin, timin, guanin ve sitozin ilk harfeline göre A, T, G ve S olarak kısaltılmışlardır.
De novo, as quatro partes do ADN são adenina, timina, guanina e citosina, abreviadas pelas primeiras letras, A, T, G e C.
- O kasetler düzenli olarak vatandaşIık haklarının çiğnenmesinin kanıtıç
- Aquelas gravações são a prova das violações sistemáticas dos direitos civis.
Bu kılıç kötülük tılsımı!
Esta espada é um talismã do mal!
Dagda Mor'un Taş Yapıt'ının hemen ötesine çıkıyor.
Vamos para além do Henge do Dagda Mor.
O kılıç, bir kurtuluş yolu değildir o bir kötülük tılsımı!
Esta espada não é a salvação, é um talismã do mal!
Bana öyle geliyor ki sürekli daha da uzamasını gerektiren yeni sebepler çıkıyor ve benim hiç hoşuma... Bilmem. Bana seyahatlerinin ne kadar süreceğine dair asla gerçek bir yanıt veremiyormuşsun gibi geliyor.
Sinto que... sempre que isto acontece há uma nova razão para... para as coisas serem adiadas e é como se não... não sei, sinto que nunca me consegues dar uma resposta sobre... quanto tempo as tuas viagens vão demorar...
Dede de şöyle yanıt veriyor, "Çükün kıçına kadar geliyor mu?"
E o avô diz, "A tua pilinha chega ao teu cu?"
Sonra yeni anlaşmalar için paramız olacak böylece onlardan para kazanabileceğiz. Tıpkı senin yapmak istediğin gibi ama yazık sana asla bu imkanı vermedim.
Assim ficamos com dinheiro para contratar artistas novos para os promovermos, como me dizes que queres fazer, mas coitadinho de ti, nunca te dou meios para isso.
- Normalde gece yarısından sonraki çağrılara patronuna aşık hizmetçi yanıt verir.
Faz o que eu te digo! Se alguém chama depois da meia-noite, a criada que aparece é aquela que ama o patrão,
Suratını dağıtıp, derini kavurdum diye bana kızgınsın.
Estás furioso porque te parti a cara e queimei o corpo. Cresce.
Staten'daki tüm kötü adamları içeri tıkınca ben 9-8'e çıkardılar.
- então fui transferida para a 98ª.
Kâğıt sıkıştı.
O papel ficou preso.
Şu çıkıntıya tırmanmalı ve suçlunun nasıl girdiğini anlamalıyız.
Subir ao beiral da janela e ver como o criminoso entrou.
Evet, benim için yaptığın onca şeyden sonra, beni cesaretlendirmen,... o çıkıntıya tırmanman, ağlayacak kadar korkmuş olsan bile.
Sim, depois de tudo o que fizeste por mim, encorajando-me, subires ao beiral mesmo a morreres a chorar...
Dün İlçe Emniyet Müdür Yardımcısı ve 2 ayrı soruşturma yürüten Kıdemli Memurlarla yaptığımız toplantının ardından, bu soruşturmayı Sycamore ve Livingston operasyonları ile birleştirmek için yeterinden de fazla kanıtımız olduğu sonucuna vardık.
Em seguimento à reunião que tive com o Assistente do Chefe de Polícia e com os responsáveis pelas investigações, concluímos que existem provas suficientes, bem... Mais do que provas suficientes, para ligar esta Operação à Operação Sycamore e à Operação Livingston.
Hepsi kayıt işine girmek isterler bu yüzden işlerini çok iyi yaparak bizi kızdırmak istemezler.
Do outro, estão os advogados dos artistas, que querem todos ser executivos discográficos, por isso não querem aborrecer-nos com excesso de zelo.
Tıpkı kardeşmişiz gibi eksiksiz, dürüstçe tartışarak istihbaratımızı paylaşacağız ve ne yazık ki peşinde koşacağımız umutlarımız ve hayallerimiz değil olasılık sanatı olacak.
Teremos uma conversa franca e aberta e partilharemos informação como irmãos. E irmãs. E perseguiremos, não os nossos sonhos e esperanças, infelizmente, mas a arte do possível.
Limpet yaklaşık bir seneden beri süregelen Washington merkezli silahlanma karşıtı standart bir gizli operasyon.
Bem... a "Limpet" é uma operação activa anti-armas, com base em Washington. Operação de vigilância comum. Está a decorrer há um ano.
Temizlikçiler, hizmetçi kızlar, aşçılar, daktilocular, masözler ve hatta kanaryanın tırnaklarını kesmek için gelen hanımı bile.
Empregadas, meretrizes, cozinheiras, secretárias, massagistas, até a senhora que apara as unhas ao canário.