Английские фразы | Русские фразы | Турецкие фразы
Translate.vc / турецкий → португальский / [ V ] / Veriyorsun

Veriyorsun перевод на португальский

4,599 параллельный перевод
- Kilo veriyorsun.
- Estás a emagrecer.
- Ne veriyorsun ki?
Dar o quê?
Dikkatsiz sürüyor, oğlumuzu götürmesine niye izin veriyorsun ki?
Sabes que ele é mau condutor e ainda o deixas dar boleia ao nosso filho?
Ah, şimdi de emir mi veriyorsun?
Agora, queres-me dar ordens?
Bana güven veriyorsun.
Você me dá fé.
Parti mi veriyorsun?
- Estás a ter uma festa?
Kendine zarar veriyorsun Anthony.
Magoaste-te a ti mesmo, Anthony.
Ona orada ne veriyorsun?
Que lhe estás a dar?
Nick, duygularının seni kontrol etmesine izin veriyorsun.
Nick, estás a deixar as emoções controlarem-te.
Zarar veriyorsun ona.
Estás a magoá-lo.
Nasıl oluyor da bu haberi bana Connor değil de sen veriyorsun?
Porque é que me está a ligar em vez do Connor?
- Çünkü Genny'ye önem veriyorsun.
- Porque gostas do Genny.
Gerçek şu ki eski haberleri veriyorsun.
O facto é que estás a dar uma notícia velha.
Ona yeterince zaman ve harika bir yatak odası veriyorsun.
Vais dar-lhe espaço e tempo, e um quarto de dormir novo.
Hayır, sorun şu. Bundan 200 yıl öncesini sorsam vikipedi gibi cevap veriyorsun.
Não, essa é a questão porque para tudo o que tem a ver com 200 anos atrás tu és uma Wikipedia autêntica.
Ne zamandan beri babanın seni New Yorklu bir pisliğe satmasına izin veriyorsun?
E desde quando deixas que o teu pai te venda a algum idiota de Nova Iorque?
Kardeşlerimize çok az önem veriyorsun.
Dás aos teus irmãos e irmãs mesmo demasiado pouco crédito.
Çok söz veriyorsun, ama verdiğin sözleri tutmuyorsun.
Estás sempre a prometer-me, mas nunca cumpres!
Diğerlerinin seni kontrol etmesine izin veriyorsun.
Tu és um merdas, Gennaro! És um pau-mandado!
Sen de, seni etkilemesine izin veriyorsun bu da tamamen onun istediği şey.
- O que o Tusk fez é baixo. E tu estás a deixar-te afetar, o que é exatamente o que ele quer.
Nasıl zarar veriyorsun dünyalı?
Qual é o teu dano, terráqueo?
- Saatlerini mi veriyorsun?
Estás-me a dar os teus relógios?
Çok hoş bir his veriyorsun insana.
E tens uma energia muito porreira.
Babanın senin üzerinde bu kadar etki bırakmasına neden veriyorsun?
Porque é que dás tanto poder ao teu pai sobre ti?
Az önce gördüğüm av çılgınlığına bu adı mı veriyorsun sen?
É isso que chamas ao massacre pelo qual acabei de passar?
Narkoanalitik görüşmeye onay veriyorsun.
Um termo de consentimento. Estás a concordar com uma entrevista narcoanalítica.
Ağabeyimi öldürmem konusuna oldukça destek veriyorsun.
Você está a apoiar-me para matar o meu irmão.
Neden Freddie Lounds'a röportaj veriyorsun?
Por que dá entrevistas à Freddie Lounds?
Ona değer veriyorsun.
Importou-se com ele.
Bana kalacak bir yer veriyorsun, en azından bunu yapayım.
Estares a abrigar-me, é o mínimo que posso fazer.
Amcana yardım ettiğini sanıyorsun, ama ona zarar veriyorsun ve bir federal soruşturmaya müdahale ediyorsun.
Pensa que está a ajudar o seu tio mas, está a prejudicá-lo, e está a interferir com uma investigação federal.
Onu ne zaman temize çıkarsam sen ortaya çıkıveriyorsun.
Cada vez que consigo que ele fique limpo, tu apareces.
Ölüm döşeğinde bile görünümüne önem veriyorsun.
Sabes, mesmo no teu leito de morte, és vaidosa.
Kendi kararlarını kendin veriyorsun.
Tomas as tuas próprias decisões.
Amcana yardım ettiğini sanıyorsun, ama ona zarar veriyorsun.
Achas que estás a ajudar o teu tio, mas, estás a prejudicá-lo.
Üzerinde saatler harcıyorsun ve saçına zarar veriyorsun.
Passas horas e horas a fazer isso, e estás só a estragar o teu cabelo, amor.
New Orleans'a geri döndüğümde tek umudum vampirler ve cadılar arasında çıkabilecek olası savaşı engellemekti. Artık cadılar kontrolden çıktı ve sen de Köken bir vampirin Bölge'yi yönetmesine izin veriyorsun.
Quando voltei a Nova Orleans, queria evitar uma guerra entre vampiros e bruxas, agora, elas estão fora de controlo, e permitiste que um vampiro Original, controlasse o "Quarter".
Castor'un sana ne yapmanı söylemesine izin mi veriyorsun?
Deixarás o Castor dizer-te aquilo que fazer agora?
- Tatil mi veriyorsun kendi kendine.
Vais tirar um dia de férias?
Buna hemen son veriyorsun Cleary. Yoksa Bay Barrow'a gitmekten çekinmem. İşine derhal son verilmiş olur.
Basta de brincadeiras, Cleary, ou não hesitarei em falar com o Sr. Barrow para interromper o seu contrato de trabalho.
Bana neden içki veriyorsun dostum?
Porque é que me estás a dar uma bebida, meu?
Şimdi bizimle Knick'e geliyorsun. Ve bize idrarını, tükürüğünü ve dışkını test için veriyorsun.
Tem que vir connosco até ao Knick para nos dar a sua urina, saliva e fezes para testes.
Buradaki zor kararları veriyorsun, kim kovulacak, kim işe alınacak, kime rüşvet verilecek. Keşke bunu yapabilseydim.
Então é você que toma as decisões difíceis por aqui, quem despedem, quem contratam, quem subornam.
Bunun hakkında çok düşündüm ve şunu bilmeni isterim ki ne olursa olsun bence harika bir karar veriyorsun.
Pensei muito nisto e quero que saibas que se vale de alguma coisa acho que tomaste uma óptima decisão.
- Sanki paraya önem veriyorsun da.
- Como se isso te importasse.
Bu yüzden hemen şimdi, ailene çeki düzsen veriyorsun. Çünkü burası benim yerim değil.
Então, agora, vais reparar a tua família porque isso é contigo.
Kollarına çok fazla yük veriyorsun.
Lutas demasiado com os braços.
Canına okumam için bana sürekli neden veriyorsun Bay V.
Continuas a dar-me razões para acabar contigo, Sr. V.
Aşırı tepki veriyorsun.
Estás a exagerar.
- Partiye zarar veriyorsun.
Temos de usar menos retórica. Estão a prejudicar o partido.
Fazla tepki veriyorsun.
Ele é um puto solitário.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]