Yasadım перевод на португальский
12,552 параллельный перевод
Günahkâr bir dünyada yaşadığımızı biliyorum ama sırf yozlaşmış havayı soluyor ve yozlaşmış adamlarla bir araya geliyorum diye benim yozlaşabileceğimi düşünme hatasına düşmeyin.
Sei que vivemos num mundo podre, mas lá porque respiro ar corrompido e convivo com homens corruptos, nunca cometam o erro de pensar que eu sou corruptível.
Ben ona inandım, onunla yaşadığımız şeye inandım.
Eu acreditava nele e acreditava no que tínhamos juntos.
Benim yaşadığım hayat da yalanmış.
Tenho vivido numa mentira, também.
Sanırım Bay Kingston yaşadıklarından dolayı, sonunda kendini ifade etmeye başladı.
Acho que o Sr. Kingston está a exprimir os seus sentimentos devido às circunstâncias.
Şimdi, anlıyorum ki 100.000 dolar, aşırı iyimser bir sayı olabilir, ama yaşadıkları onca şeyden sonra, adamlarım birilerinin alt sınırında kalmayı hak etmiyor.
Compreendo que 100.000 tenha sido um número demasiado optimista, mas depois de tudo o que passámos, os meus homens não merecem ficar no fundo da lista de alguém.
Yani, lanet savaşı yaşadım. Ama yine de bu onların savaşı. Değil mi?
Eu passei pela guerra, mas a guerra continua a ser deles, não é?
Yaşadıklarımızın hemen ardından onun gelmesi tesadüf olamaz.
Não pode ser uma coincidência que ela tivesse vindo logo após...
Kızımın yaşadığını bilen biri varken öylece oturacak mısınız?
Fica aí sentado e não faz nada, enquanto alguém está com a minha filha?
O adamı, yaşadığım sürece asla affetmeyeceğim.
Eu nunca vou perdoar àquele homem. Enquanto viver.
Çok zor şeyler yaşadım.
Passei por tanto.
Yaşadığım sürece, peşini bırakmayacağım.
Enquanto viver, persigo-te.
Kendi silahımızın olması henüz yasadışı sayıImaz.
Bem, não é ilegal ter armas neste país, ainda.
Uzak durdum çünkü biliyordum ki yaşadığım sürece Mu Bai sana evlilik teklif etmeyecekti.
Afastei-me por saber que enquanto vivesse, o Mu Bai não te pediria em casamento.
Yaşadıklarıma bakınca bugün daha iyi bir teklif almayacağım, önden buyur.
Dada a situação, não creio que hoje vá ter uma oferta melhor. Vou segui-la.
Ömrüm boyunca bu şehirde yaşadım.
Eu vivi nesta cidade toda a minha vida.
Yaşadığımız baskıyı bilemezsin.
Não sabe a pressão sob a qual estamos!
Yasadışı bir şey yaptığım için kameralardan kaçmak isteseydim ki hiç huyum değildir, 6B numaralı bakım tünelini kullanırdım.
Tu sabes, se queria evitar ser visto por estar a fazer algo ilegal, coisa que nunca fiz, usava o túnel de manutenção 6B.
Bunca zaman hayatımı babamın uygun gördüğü şekilde yaşadım.
Este tempo todo... tenho vivido a minha vida como o meu pai a viu.
- Evet, beş yıl boyunca New Jersey'de yaşadım.
- Sim. Vivi em New Jersey cerca de cinco anos.
- Bu belirtileri anksiyete krizi dediğimiz bir psikolojik durumun insanı psikolojik kırılmaya götüren bir sürecin işaretçileridir yolculuktan dolayı yaşadığınız jet lagin bu duruma pek bir yararı olmamış sanırım.
Esses sintomas são geralmente indicadores... daquilo a que chamámos um ataque de ansiedade... que normalmente leva a um colapso fisico... e com o seu jet lag e tenho a certeza que isto tambem não ajudou.
Tek bildiğim bunu yaşadığım.
Não sei de nada. O que sei é que estou a viver isto.
Eşimin vefatının derin üzüntüsünden beri neredeyse tamamen yalnız bir hayat yaşadım.
Desde a grande tristeza da morte do meu marido, tenho vivido em isolamento completo.
Dediklerini yaptım, Maria Manwaring ile aşk yaşadığı için onu payladım durdum.
Eu segui as suas instruções, repreendendo-o severamente por fazer amor com Maria Manwaring.
Bir sürü grupta birlikte çalıştık. Bence David yaşadığımız utanç verici anların...
Já estivemos em muitas bandas juntos, e eu diria que o David é uma espécie de personificação...
Gerçek dünya ile bu yaşadığımız neyse ayırt etmekte zorlanıyorum galiba.
Estou com alguma dificuldade em separar a realidade do que quer que isto seja.
Bunca zamandır yaşadığı mı sanılıyor?
Eles acham que ele viveu todo esse tempo?
Ben sadece burada yaşadım.
Eu só vivia cá.
Söz veriyorum yaşadığım sürece asla yalnız olmayacaksın.
Prometo que enquanto for vivo nunca estarás sozinha.
Birbirimizi tanıdığımızdan beri yaşadığımız en uzun ayrılık.
Nunca estivemos tanto tempo sem nos ver desde que nos conhecemos.
Manyetik hedef merkezinde yaşadıklarının farkındalar mı sence?
Achas que eles sabem que estão a viver no centro de um íman?
Bu hayatımda yaşadığım en iyi dünyanın son günü.
Este foi o melhor último dia na terra para sempre.
Yaşadığım hiçbir şeye Benzemiyor bu
É como algo que Eu nunca
Ben ufak bir macera yaşadım.
Tive uma espécie de aventura.
Yaşadığını öğrendiğimde benimle olduğu için şanslıydım.
Quando eu descobri que ela estava viva, Eu tive sorte em tê-la.
Yaşadığım birçok çöplükten iyidir.
Mais porreira do que alguma espeluncas em que já vivi.
Londra'da yaşadığım zamanları hatırlattı.
Recorda-me do tempo que vivi em Londres.
Daha kötü kaçırılmalar yaşadım.
Já tive raptos piores.
Mutlu son yaşadılar mı?
Algum teve um final feliz?
Yaşadığımız yerle ilgili tartıştığınızı duydum.
Eu ouvi vocês discutirem sobre onde vivemos.
Biliyorsun ki, ayrıca, eğer ilişki yaşadılarsa hepimizin uzman bir psikiyatriste ihtiyacımız olacak.
Se eles praticaram o coito, todos precisaremos de uma psiquiatra qualificada.
Harika, şimdi nerede yaşadığımı da biliyorlar.
Fantástico! Agora eles sabem onde moro.
- Adeta her dakikasını yaşadım.
- Foi como se tivesse vivido isso tudo.
Özellikle yaşadığım boyunca bir daha görmek istemediklerimden.
Especialmente das que não queria mais ver na vida.
Onu, nerede yaşadığımızı bilecek kadar iyi tanıyormuşsunuz ama.
Deve conhecê-la bem para saber onde vivemos.
Neler yaşadığım hakkında hiçbir fikrin yok.
Não fazes ideia do que eu passei.
Evet, hayatım boyunca orada yaşadım.
Sim, morei ali a minha vida toda.
Güzel bir hayat yaşadım.
Faz o que tens a fazer. Tive uma boa vida...
Sanırım, bu yetkililerin yasadışı madde olarak adlandırdıkları bir toz.
Estás a brincar comigo. Suspeito que é o que as autoridades chamam
Biliyorsun son zamanlarda travmatik şeyler yaşadım.
Sabes que vivi uma experiência traumática recentemente.
Markette herkes bana bakıyor gibi ama bu hep yaşadığım bir şey.
Também senti uns olhares no mercado. Mas tenho sempre essa sensação.
Ben ömrümün çok ötesinde yaşadım.
Vivi para além do meu tempo.