Yüzüne перевод на португальский
6,043 параллельный перевод
Yüzüne sandalye ile vurduğum için üzgünüm.
Desculpe ter-lhe batido com uma cadeira.
Kardeşinizin ölümüyle ilgili yeni deliller su yüzüne çıkmaya başladı.
Apareceu uma nova prova, relativa à morte do seu irmão.
- Catherine, yüzüne ne oldu? - Çalışırken oldu. - Nasılsın?
O que seria bom, se eu não fosse ser despedida.
Bu işi yüzüne gözüne bulaştırdın ve sana daha fazla yardımcı olamam.
Você espatifou isto tudo e eu já não o posso ajudar mais.
Birinin gelip kulağının arkasını kaşıması, yüzüne vuran güneş çürümekte olan bir martı leşi.
Um arranhao atras da orelha, o sol em seu rosto... uma carcaca de gaivota em decomposicao.
Sağın yüzüne bakmazdı. Şimdi de değiştiğini sanmıyorum.
Sempre o peito esquerdo, nunca o direito, e eu aposto que ele nao mudou um pouco, nao e?
Ama onun yüzüne roketler fırlatıyorum.
Mas disparo foguetes para a cara dele.
Bu akşamki fotoğraf için yüzüne biraz renk gelmesi lazım.
Acho que ele precisa de uma corzita para a foto desta noite.
Hayır, yüzüne biraz renk gelsin diye beş dakikalığına dışarı çıkardım.
Não. Levei-o lá fora cinco minutos para ele ganhar uma corzita.
Sanki tanrının yüzüne dik dik bakmak gibi!
Como olhar para o rosto de Deus!
Olanlardan sonra annenin yüzüne baktım ve içimde bir şeyler parçalandı sanki.
Depois, eu... Olhei para a tua mãe... E alguma coisa dentro de mim...
- Senin yüzüne ne oldu?
Porquê esse ar arrogante?
Yüzüne iyice bir bak istiyorum.
Olhe bem para a sua cara.
Kadının yüzüne karşı yalan söyleyemem artık.
Não posso continuar a mentir-lhe na cara.
- Yüzüne dokunma şeklini gördüm.
Heróis massacrados.
Ve eline yüzüne bulaştırdın!
E tu fodeste tudo!
Bu meseleyi gün yüzüne çıkarmak zorundayız, Carpentier.
- Vamos ter de... - esclarecer este ponto, Carpentier.
Kızın içkisini yüzüne dökmeden önce ona iki dakika daha veriyorum.
Dou-lhe mais dois minutos até ela lhe atirar com a bebida à cara.
- İstersen gidebilirsin, bir tanem ama yüzüne bir gülücük kondurmadan seni göndermeyiz.
Podes ir se quiseres, querida, mas não te deixamos ir sem um sorriso no rosto.
Yüzüne doğru dök.
Enrola isto na sua cara.
Çamaşırını senin yatağında bıraktıktan sonra hala nasıl yüzüne bakabiliyor?
Como consegue olhar para ti, tendo deixado as cuecas na tua cama?
Bir çocuğun yüzüne kalem saplamış.
Apunhalou um miúdo na cara com um lápis.
Birinin yüzüne kalem saplamış.
Ela apunhalou um rapaz na cara com um lápis.
Yüzüne o bandanayı taktığında ne halt yediğine dair hiçbir fikri yoktu. Bu hata hayatına mal oldu.
Não fazia ideia do que diabos estava a fazer quando pôs aquele lenço na cara.
Yalanını yüzüne vurmaktan nefret ediyorum ama Kirk'ün öldürüldüğü zaman Losa kongre merkezinin yakınında bile değildi.
Lamento ter de estragar a sua teoria, mas o Uriel Losa não estava sequer perto do centro de congressos no dia em que o Kirk Upton foi morto.
Üçümüzün bir aile olmasını ne kadar çok istediğini biliyorum ben de istiyorum ama karşında durup yüzüne bakarak daha hissetmediğim bir şey hakkında sana yalan söyleyemem.
Eu sei o quanto queres que nós os três sejamos uma família. E eu também quero isso. Mas não posso mentir-te e dizer-te que sinto algo que não estou a sentir.
Sen de gitmek istemediğin için Porter'ı gönderiyorsun ama Jessica'nın yüzüne hayır diyecek cesaretin yok.
Tu vais mandar o Porter porque tu não queres ir. Mas não tiveste tomates para lhe dizer que não na cara.
Orada olmanı istemeseydim yüzüne söylerdim.
Eu não marquei a reunião, foi a Donna. E se não te quisesse lá, dizia-te na cara.
Chapman, Bachar'ın yüzüne yumruk attı.
Chapman deu um soco na cara a Bachar.
Şimdi önemli olan, bunun gün yüzüne çıkmaması için neler yapmaya hazır olduğun.
O importante agora é o que está disposto a fazer para impedir que isto seja divulgado.
Yetiştirdiğim ölümlü oğlum şeytanın yüzüne takıp da kendini sakladığı bir maske haline gelmiş.
O filho que criei não passa de uma máscara que esconde demónios antigos.
Eğer öğleden sonramı burada oturup üzgün yüzüne bakarak geçireceksem, pek umutlu görmüyorum.
Se passar a tarde a olhar para a sua cara triste não são boas.
Yine kupadan bahsedecek olursan, onunla yüzüne geçiririm bir tane.
Fala no troféu outra vez e desfaço-te a cara com ele.
Yüzüne bakarsak, acımamış herhâlde.
Parece que não doeu, pela tua cara.
Telefondan değil de yüzüne söylemek istediğim çok şey var.
Tenho de te dizer tanta coisa ao vivo, não ao telefone.
Gizemli bulutlar yer yüzüne karmaşa bırakıyordu.
# Nuvens de mistério lançam a confusão # # Na terra #
- Yüzüne ne oldu?
- O que te aconteceu à cara?
Yüzüne ne oldu?
O que aconteceu à tua cara?
Yüzüne ne oldu?
O que aconteceu à sua cara?
Yüzüne bakın.
Olhem para a cara dele.
Yanındaki masanın üstü dağınık ve olduğu tarafı kapının yüzüne bakıyor, kapının altından tacizcisinin adımlarının gölgelerini görmek için.
Vê a mesa, toda ocupada. De cara para a porta. Para vigiar alguma sombra... dos pés do perseguidor, que se podia ver pelo vão.
Annenin yüzüne mi söyledi? O sırada kavgalıydılar bu yüzden hizmetçiye söylettirdi.
- Eles não se falavam na altura, então ele pediu ao criado para dizer.
İhbar hattı otçuları ve delileri su yüzüne çıkarıyor.
As linhas de informação revelam sempre os ganzados e os doidos.
- Şimşek'in yüzüne bakabilmişler mi?
Conseguiram ver bem a cara do Clarão? Tu também?
İyi tarafı yeniden acıkmış durumda. Ben gidip ona bir sürü berbat yiyecek alacağım ve yüzüne kendim yedireceğim.
Pelo lado bom, ele está esfomeado outra vez, então vou buscar um saco enorme de porcarias e enfiá-las pela goela abaixo dele.
Gianopolous'u ondan aldığımda gidip yüzüne çarptım ve insanların kin tuttuklarını söyledim ve ben Fortsman ile olan husumetinizi biliyor olmalı bu yüzden ona gitmiş onun için...
Quando lhe cortei o Gionopoulos, esfreguei-lhe na cara, disse-lhe que as pessoas guardam rancor, e eu... Ele devia conhecer o teu passado com o Forstman, e por isso foi ter com ele.
Yüzüne çarpmak zorundaydın.
Tinhas de lhe esfregar na cara.
Yiğitlik gösterisini eline yüzüne bulaştırdı.
- E o espetáculo, a carnificina?
Yüzüne ne olmuş senin?
E a tua cara?
Yüzüne ne oldu?
Que te aconteceu à cara?
Yüzüne ne oldu?
O que se passou com a tua cara?