A worm Çeviri Türkçe
911 parallel translation
Even a worm will turn.
Solucan bile döner.
Even a worm couldn't get through.
Bir solucan bile geçemez.
I'm a worm to treat you like this after all you've been through.
Beni tedavi ettikten sonra bütün bunları atlatacağız.
A worm's-eye view is so often the true one.
En doğru değerlendirmeleri parasız olanlar yaparlar.
- Putting a worm on the hook.
- Oltaya solucan takıyorum.
I guess not, and I hope she gets a worm in her Adam's apple.
Sanırım öyle. Umarım Adem elmasında kurt çıkar.
I'm just a worm.
Tam bir korkağım.
I'm a worm!
Ben bir sürüngenim!
I'm a dog... a worm!
Ben bir köpeğim... bir sürüngenim!
This year I've been a worm.
Bu yıl bir solucandım.
My ode to a worm.
Solucana methiyemin.
A worm smiling at the sun!
Güneşe gülümseyen bir solucan.
- A worm can't smile.
- Solucan gülümsemez ki.
- I ate a worm once, but I was very young then.
- Ben de solucan yedim, ama o zaman çok küçüktüm.
It will mean a worm pound in winter, a light in every stall, hutch and roost.
Yani kışın ağıllarımız ısınabilecek, her ahırda, kümeste ve tünekte ışık olacak.
Oh, let me tell you, colonel when you kill a worm, you're killing a friend.
Şöyle diyeyim albayım kurtu oldürdün, dostunu öldürdün.
A worm of the earth.
Dünyanın kurduyum.
Any kind of a creature will fight under certain circumstances, a saint, a worm or...
Hangi yaratık olursa olsun, belli koşullarda dövüşecektir. Aziz de olsa, bir solucan vb. de olsa.
A man who accepts to live like this is a finished man, he's nothing but a worm!
Böyle yaşayan bir erkeğin işi bitmiştir, solucandan farkı yoktur!
Like a worm.
Bir solucan gibi.
I feel like I'm just a worm to her, and she's right.
Onun gözünde bir solucan olduğumu hissediyorum, ve haklı.
One of these days, I'm going to cut you to pieces just like a worm, Ichi.
Şu günlerden birinde, seni bir solucanı keser gibi dilimleyeceğim, Ichi.
You, Senor Lampredi... you laugh at this poor pig... while you are small and insignificant... no more than a worm.
Siz, bay Lampredi bu zavallı domuza gülüyorsunuz... Oysa ki bir solucandan daha büyük ya da mühim değilsiniz.
Can you be a worm, Lampredi?
Solucan olabilir misin Lampredi?
This apple has a worm in it!
Yaklaşın. Elmanın içinde kurt var!
Or I'll crush him like a worm.
Yoksa onu sinek gibi ezerim.
It was a worm.
Bir tırtıl.
It's a worm that can grow infinitely.
Sonsuza kadar büyüyen bir kurttur.
One of the dominant organisms was what we call a tube worm and these were 6, 8 feet tall, and they had human-like blood.
En baskın organizmalardan biri tüp solucanlarıydı Ve bunlar 6 ila 8 fit boyundaydı, Ve insanınkine benzer bir kanları vardı.
Leave for Worms, Blaodel, to invite the royal brothers of my wife as guests to our court!
Blaodel, Worm'a git ve karımın asil kardeşlerini misafirim olarak sarayımıza davet et!
How, after half a year, Siegfried's gift to his bride, the Nibelungen Treasure, arrives in Worms and how the two queens quarrel with each other.
Yarım yıl sonra, Siegfried'in geline hediyesi Nibelungen Hazinesi Worm'a nasıl geldi ve iki kraliçe birbiriyle nasıl tartıştı?
In a moment I shall lift my foot and crush you... insect, beetle, worm that you are!
Birazdan ayağımı kaldırıp seni ezeceğim... böcek, haşere, solucan olan seni!
He's got a nice, fat worm for you.
Sana kocaman bir solucan verecek.
I'm a cad, a rat and a worm.
Ben adi, hain ve pısırık biriyim.
- A worm?
- Solucan mı?
A man may fish with the worm that hath eat of a king, and eat of the fish that hath fed of that worm.
İnsan, pekâlâ kral eti yemiş bir kurdu yeme takıp, balık avlayabileceği gibi o kurtla beslenmiş balığı da yiyebilir.
Said the worm to the stone... "I'll bore a hole through you yet."
Suyun taşı aşındırması gibi!
It's just a matter of time. As the worm said to the stone... "I'll bore a hole through you yet."
Şimdi iş zamana bakıyor tıpkı suyun taşı aşındırması gibi.
"I'll bore a hole through you yet," said the worm to the stone.
Tıpkı suyun taşı aşındırması gibi.
I wanted to be a writer ; now my manuscripts are worm eaten
Yazar olmak isedim.Şimdi yazdıklarımı kurtlar yiyor.
Do you know the story about the worm who loved a star?
Bir yıldıza aşık olan solucanın öyküsünü biliyor musun?
Here is a girl, living in a moldy apartment, decaying walls worm-ridden furniture, surrounded by filth.
Küflü bir evde, çürüyen duvarlar, pislik içinde ve kurtlanmış mobilya arasında yaşayan bir kız.
But I got a hunch you're just stalling around here so you can run back to Barberosa and worm out.
Fakat içimde öyle bir his var ki, burada sadece eğleniyorsun. Böylece buradan Barberosa'ya koşup, laf taşıyacaksın.
Don't you see that you offer me the life of a spineless worm?
Beni sefil bir hayata sürüklüyorsun.
- There is a trace of worm.
- Tahtakurusu izi var.
I must find a she-worm who'll put up with me.
Bana katlanacak bir dişi solucan bulmalıyım.
You are a book worm.
Sen bir kitap solucanısın.
The worm was identified as... a larva of a butterfly called
Tırtıl kelebeğin larvasına verilen addır.
A humble worm ; nothing is demanded of me.
benden hiçbir şey beklenmez.
I'll swallow this worm for half a krone.
Yarım krona bu solucanı yutarım.
I'm sure you've always had plenty of admirers, and I'm just a lowly worm, ugly, filthy and revolting.
Ben yaşlı bir adamım, siz ise bir tanrıça kadar güzelsiniz. Kim bilir kaç erkek sizin için deli divane oluyordur. Onlarla kıyaslayınca ben yaşlı, çirkin ve yoksulum.
worm 104
worms 74
wormwood 17
a word to the wise 16
a word 471
a word of advice 85
a word with you 29
a world 42
worms 74
wormwood 17
a word to the wise 16
a word 471
a word of advice 85
a word with you 29
a world 42