Actually it is Çeviri Türkçe
2,755 parallel translation
- Actually it is.
- Aslında öyle.
Actually it is, but we are also a team, and that means that we have to trust that we have each other's back, no matter what.
Aslında davranır ama biz aynı zamanda bir ekibiz bu da demek oluyor ki ne olursa olsun birbirimizin sırtını kollayacağımıza inanmamız gerek.
Is it true you can actually get off by someone kissing you?
- Öpüşürken orgazm olduğun doğru mu?
Well, I actually think that it is not.
- Bence gayet var.
And actually, I put it to you, Mrs Brown, that this strange little girl is in fact Grandad!
- İyi geceler, oğlum. Anne, gitmeden önce Mark'ın sana söylemek istediği bir şey var, değil mi Mark?
It is quite possible that the ancient Egyptians and the ancient Peruvians were indeed connected, that they actually traveled back and forth visiting each other and influencing each other's cultures.
Eski Mısır ve eski Peru'luların bağlantılı olmaları gidiş geliş yaparak birbirlerini ziyaret etmeleri ve birbirlerinin kültürünü etkilemiş olmaları oldukça muhtemel.
is not that they're selling, it's that they're selling bullshit to people who think that they're getting help when they're actually getting hurt because they're not getting the help that they actually need.
onlar insanlara normal bir şey satmıyorlar onlar insanlara saçmalık satıyorlar kim onları acı çekerken onların yardım edebileceğini düşünür ki? Çünkü onlar yardıma ihtiyacı olduğunda yardım alamıyorlar.
I hear this food is actually really good, and my hotel room is... It's pretty nice.
Bu yemeğin iyi olduğunu duydum, ve otel odam güzel sayılır.
But I think what you're trying to say is man to man so you're actually using it in the exact inverse of what you're trying to say.
Ama sanırım erkek erkeğe demek istedin çünkü demek istediğinin tam tersini söyledin.
Essentially this is just a website, where people can upload images and you don't actually give your name, it's just sort of anonymous.
Aslında bu sadece, insanlardın resim yükleyebildikleri bir site ve adınızı vermek zorunda değilsiniz, bir bakıma anonimsiniz ( anonymous ).
Even after watching the video it's like, yeah this is great but, who is actually gonna do it?
Videoyu izledikten sonra bile, tamam, çok güzel, ama Kim yapıcak bunları?
It was like looking a little bit more at his personal life, than at why it is, you leaked the documents and what the documents actually meant.
Kişisel hayatına bakmaktansa biraz daha neden dosyaları sızdırdı ve dosyaların aslından anlamı neydi dediler.
Actually, you're right, it is.
Aslında haklısın, onun.
Actually, it is.
Aslında öyle.
Yeah, actually, it is.
Açıkçası mümkün.
This is actually a good segment. If you give it some time...
Müdürüm yayın içeriği aslında oldukça iyiydi, bize biraz vakit- -
Well, it is my job, actually.
- Bu benim işim aslında. - Tabii.
And what is it you actually think that you'd throw me back into prison for?
Hangi gerekçeyle beni hapse tıkacağını sanıyorsun?
Actually, it is.
Aslında kolay.
But since the city isn't actually putting any money into this endeavor, it seems to me I have no real reason to take orders about who I can or can't hire.
Ama şehir bu girişime hiç para koymuyorken bana iş ve işçi konusunda kimleri alıp kimleri almayacağımı söylemesi biraz tuhaf geliyor.
That is a good question, because, you know, you are assuming it actually exists, which I am starting to believe it probably does not exist.
Bu iyi bir soru, çünkü biliyorsunuz aslında var olduğunu farz ediyoruz, ki ben muhtemelen olmadığına inanmaya başladım.
I realised at some point actually that it is genuinely... I realised I found it genuinely stressful when plots get worse.
Fark ettim ki, gerçekten bir noktada hakikaten grafikler kötüleştiğinde bunu gerçekten stresli bulduğumu fark ettim.
It looks the abrasion we found below the hole is actually just the bottom of a larger wound.
Görünüşe göre, deliğin altında bulduğumuz aşınma, aslında daha büyük bir yaranın alt kısmı.
Oh, actually, you know, it is.
Aslında yasadışı.
The reason is, the latticework of the roots as they cross means it's a very difficult for large predators to manoeuvre and actually get at the smaller fish.
Sebebi, balıklar geçerken köklerin kafes işçiliği büyük yırtıcılar için hareket etmeyi çok zorlaştırıyor aslında küçükleri yakalamalarını çok zorlaştırıyor.
He's actually working for me right now on the Liquid Water litigation, and he's been on it for weeks, and I wish I could do it, but I cannot.
Aslında o şu anda benimle Liquid Su davasında çalışıyor ve haftalardır bu iş üstünde.
Look, I told Leslie because she's my best friend. But if anybody finds out about this and they start jabbering, it's going to make it really hard to know if this is actually anything.
Bak, Leslie'ye söyledim çünkü o benim en iyi arkadaşım, ama bunu başka biri öğrenirse ağızlarına sakız yapacaklar.
I realize that no amount of hoping that there will ever be peace here on Southfork is actually gonna make it happen.
Şunu fark ettim ki Southfork'ta barışın hüküm süreceğine dair olan umut kırıntısı bu sefer gerçekleşecek gibi.
Actually it's sad- - the only other person in my family I ever connected with is sort of trapped too.
Aslında üzücü. Ailemde bağ kurabildiğim tek kişi var.
Was it a mistake to hand you a job that allowed you to actually serve your community? I don't intend any disrespect.
Sana iş verip, kendi insanlarına hizmet etmene yardımcı olmak mı hataydı?
the heat of the cosmic power that Galactus is putting off... It actually is pulling him in.
Galaktus'un yaydığı kozmik gücün ısısı aslında onu içeri çekiyor.
Yeah, imagine the public uproar if it were revealed that Pink Damascus is actually a 30-something-year-old guy living in Kansas, pretending.
Evet, Pembe Şam'ın gerçekte, 30 yaşında Kansas'ta yaşayan bir delikanlı olduğu ve rol yaptığı öğrenilirse halkın tepkisi ne olur hayal edebiliyor musun?
I can't tell you what a relief it is to have someone who actually wants to help. It's funny, isn't it?
Gerçekten yardımcı olmak isteyen birinin olması ne kadar rahatlatıcı sana anlatamam.
Er, I don't think I'm quite cut out for it, actually.
- Aslında bu iş için uygun olduğumu düşünmüyorum.
And although my views have recently made headlines, it is actually an ancient conflict.
Bir hayvan, çevresinin ne kadar farkında ise, o kadar başarılı olur.
And the thing about that is that it's actually... that happens...
Bu Glee'de sıkça yaşanan bir şey.
Is it really possible, as ancient astronaut theorists believe, that the Maya actually received detailed astronomical knowledge from ancient alien visitors'?
Mayalar, antik astronot teorisyenlerinin inandığı gibi uzaylılardan, astronomik bilgiler almış olabilirler mi?
No, actually, it is kind of terrible because if you go on the air and tell everybody that I stole your idea...
Hayır, aslında bu berbar bir fikir, çünkü eğer bunu yapar ve herkese senin fikrini çaldığımı anlatırsan
Actually, I'm not sure what kind of shell it is.
Aslında bunun ne kabuğu olduğunu bilmiyorum.
Actually, I think that it is only fair that I demonstrate for you the difference between acting and real life.
Aslında, size rol yapma ile gerçek hayat arasındaki ince çizgiyi belirtsem çok daha iyi olacak gibi.
I've actually done a lot of market research, and it turns out that Southwestern Ohio is going to be the next Silicon Valley.
Bayaa bi piyasa araştırması yaptım, görülen o ki kuzeybatı Ohio gelecek silikon vadisi olacak.
What it does is, car mounted up on the cannon there, it charges with a huge compressor there - it's actually nitrogen... and it fires the car out over that way, so you get big air.
Yaptığı şey ; araba topun ağzında top bir kompresör yardımıyla besleniyor, aslında nitrojen ile arabayı yol boyunca fırlatıyor, böylece büyük bir hava kütlesi elde ediyorsunuz.
Looks pretty ordinary, but actually nothing can be further from the truth because what it will become is truly extraordinary.
Gayet sıradan gözüküyor, ama aslında hiçbir şey gerçekten uzakta olamaz çünkü halini alacağı şey gerçekten sıradışı.
Is it possible that you're not actually remembering this, but inventing it?
Aslında böyle bir şey olduğunu hatırlamıyor da, uyduruyor olabilir misiniz?
It turns out the nanny, Mai Nguyen, is actually Tuan's mother.
Anlaşılna dadı Mai Nuyen, aslında Tuan'ın annesiymiş.
That's good,'cause that would actually make this more awkward than it already is.
- Güzel. Yoksa durum çok daha tuhaf olurdu.
Hey, so, um, how is it, um, how is it being back? Oh, actually it's-it's kind of hard. - Like, I haven't seen anyone...
Ee, geri geri dönmek nasıl?
I was gonna say it's not every day I get divorced, but actually, it is.
Her gün boşanmıyorum diyecektim ancak aslında her gün öyle.
You know, I've actually heard her do this piece. Funny thing is it's actually pretty long.
Biliyor musunuz, bu şarkıyı çok söylüyor işin komik tarafı ise, şarkı epey uzun.
So it's not the case that technological advancement necessarily is - - comes hand in hand with altruism, and it's possible that an alien civilization could actually be quite dangerous.
Yani teknolojik olarak ileride olan bir medeniyet gelip bizimle sevgiyle el ele tutuşacak diye bir şey yok, üstelik bu dünya dışı medeniyetin çok tehlikeli olabilmesi söz konusu.
It is a random distribution, and you can't actually transmit knowledge this way.
Bu rastgele bir dağılımdır, ve bu şekilde bilgi aktaramazsınız.
it is 11007
it is good 116
it is done 137
it is not okay 24
it is me 119
it is mine 58
it is what it is 220
it isn't 1519
it isn't worth it 21
it isn't real 27
it is good 116
it is done 137
it is not okay 24
it is me 119
it is mine 58
it is what it is 220
it isn't 1519
it isn't worth it 21
it isn't real 27
it is not possible 57
it is beautiful 109
it isn't possible 18
it isn't fair 52
it is okay 59
it isn't working 26
it isn't much 21
it isn't easy 32
it is possible 151
it isn't mine 27
it is beautiful 109
it isn't possible 18
it isn't fair 52
it is okay 59
it isn't working 26
it isn't much 21
it isn't easy 32
it is possible 151
it isn't mine 27