Altered Çeviri Türkçe
1,460 parallel translation
Marge Satterfield, bus driver of a gamblers'special, 50 altered at the scene.
Marge Satterfield. Kumarbazları taşıyan otobüsün şoförü. Emniyet kemeri takılıymış 50 yaşında.
GCS 13, slightly altered.
Koma skorlaması 13, yavaş yavaş düşüyor.
She was so altered when she came in.
Kız geldiğinde bir şey almıştı.
- She was altered when she came in.
- Kız geldiğinde bir şey almıştı.
His temp's down, but he's altered.
Bir forklifte ihtiyacım var.
The vaccine contained millions of genetically altered microbes.
Aşı genetik olarak değiştirilmiş milyonlarca mikrobu içeriyordu.
They must have tested your DNA figured out you haven't been genetically altered.
DNA'nızı test etmiş olmalılar. Genetik olarak geliştirilseydiniz anlarlardı.
Captain. The Vulcan ship we were headed for, it's no doubt detected we've altered course.
Kaptan bizim için yollanan şu Vulcan gemisi şüphesiz bizim rota değiştirdiğimizi buldu.
- We've altered course!
- Rotamız değişti!
Hundreds of our agents were surgically altered... and sent to infiltrate the most criminal factions of Agaron society.
Yüzlerce ajanımız cerahi müdahale ile değiştirilerek... Agaron'un en belalı grublarının içine gönderildiler.
Before he was sent to Agaron... the dorsal lobes of his ears were surgically altered.
Agaron'a gönderilmeden önce... kulak arkası lobları ameliyatla alınmıştı.
And altered history to change the outcome of the war.
Ve savaşın sonucunu değiştirmek için tarihi değiştirdiler.
AII your states are altered and you see God.
Birden bambaşka biri oluveriyorsun ve Tanrı'yı görüyorsun.
We altered a purple chiffon caftan I had in the closet from the'70s.
Dolapta 70'lerden kalma mor şifondan bir kaftan vardı, onu bedenine uydurduk.
Touching the device could have altered our bodies'electrical field enough to cause the bleed - through effect.
Alete dokunmak vücutlarımızın elektrik alanını değiştirerek bu etkiye neden olmuş olabilir.
- Genetically altered humans.
Genetiği değiştirilmiş insanlar.
- Programmed cellular death, genetically altered to a high degree of precision.
Genetik olarak yüksek derecede hassaslıkla değiştirilmiş ve programlanmış hücresel ölüm.
The instant you touch these mutateous waters... Your DNA will be forever altered... Turning you into horrible mutants like us!
Mutasyon geçirten suya bir kere dokundunuz mu DNA'larınız sonsuza dek bizim gibi korkunç mutantlara dönüşecek!
Though the process has altered your consciousness you remain irrevocably human.
ışlem bilincini değiştirdiği halde hâlâ insan olarak kalıyorsun.
It's been digitally altered.
Gözü dijital olarak değiştirilmiş.
Within a week of her death, during an emergency session of Parliament, the government altered the constitution of the Republic of Ireland to allow the high court to freeze the assets of suspected drug barons.
Ölümünden bir hafta sonra parlamento acil olarak toplandı. Hükümet İrlanda Cumhuriyeti anayasasını değiştirdi. Yüksek mahkemenin uyuşturucu zanlılarının mallarına el koymasına izin verildi.
She's altered course towards us, sir.
Yönünü bize doğru çevirdi, efendim.
But you could always have it altered.
Ama tadilat yaptırabilirsin.
You've been altered.
Değiştirildiniz.
Yes, but reconstruction always leaves artefacts, mismatched acoustical signatures or altered cadences.
Evet, ama bu hep iz bırakır, uymayan akustik imzalar veya değişik ritmler gibi. Bu tip izler bulmadık.
We thought about rotoscoping you out of surveillance. But if they slow down the rate, they'd know it was altered.
Başka bir kameradan alınmış görüntünü kullanayım dedim ama ağır çekimde bakarlarsa sahte olduğunu anlarlar.
The patient's genetic code is altered to reshape their physical attributes.
Hastanın genetik şifresi yeni fiziksel özelliklere göre değiştiriliyor.
According to Sloane's intel, Lange has surgically altered his appearance to hide from The Covenant.
Sloane'un verdiği bilgiye göre Lange, Mutabakat'tan saklanmak için ameliyatla görünüşünü değiştirdi.
I ran it through analysis. The woman's voice has been altered.
Analizden geçirdim ama kadının sesi dijital olarak değiştirilmiş.
No, it was altered at the source.
Hayır. Kaynaktan değiştirilmiş.
We've altered its targeting and firing mechanisms to fit the parameters you gave us.
Berdiğiniz menzillere uygun olarak nişan alma ve ateşleme mekanizmalarını değiştirdik.
Electronic imprint on your invitation's been altered.
Davetiyenizdeki elektronik damga değiştirilmiş.
The mystical forces surrounding the chosen line have become irrevocably altered, become unstable, vulnerable.
Seçilmişler soyunu koruyan mistik güçler geri dönülmez bir biçimde hasar gördü ; kararsız ve kırılgan hale geldi.
Well, Mr. Compliance did in fact get the safe stuff originally, but he altered it with things like acetone, propane, other ingredients, if you get my drift.
Ama sonradan aseton, propan vesaire kullanarak o malzemeyi değiştirmiş.
He altered reality to eliminate me and get Phoebe back.
Bana ortadan kaldırmak ve Phoebe geri almak için gerçek değişmiş.
You know, I feel my current reality is altered enough.
Şu anki gerçekliğimin yeterince değiştiğini hissediyor.
About seven years ago, I was involved in a near-fatal car accident, and the trauma altered my brain chemistry.
Yedi yıl kadar önce neredeyse ölümcül bir kaza geçirdim. Travma beynimin kimyasını değiştirdi.
Altered after a fall from the top bunk of a bunk bed.
Üst ranzadan düşme sonrası bilinç değişikliği.
- Altered mental status.
- Değişken ruhsal durum.
Morris has an LOL with abdominal pain and altered mental status.
Morris, karnı ağrıyan ve bilinci gelip giden yaşlı bir kadına bakıyor.
- No LOC, but he's altered.
- Bilinç kaybı yok, ama durumu değişken.
Seems altered.
Bana farklı gözüktü.
Yeah. She'd be altered, not just weird.
Evet, sadece garip davranmaz, ruh hali tümüyle değişirdi.
Wilma Rasmussen, 94 years old with altered mental status.
Wilma Rasmussen, 94 yaşında, akli dengesi değişken.
She's altered.
Bilinci gelip gidiyor.
He got altered and his sats drifted down.
Satürasyonu düştü.
Circumstances have altered our plans.
Şartlar planlarımızı değiştirmiştir.
We're being altered by some kind of...
Bir çeşit değişime uğruy...
You've been surgically altered.
Cerrahi müdehale görmüşsünüz.
Let's bring him in, get him altered. I'll check into it tomorrow, ok?
- Yarın ilgilenirim, oldu mu?
Femur fractures, head trauma with altered mental status.
Bilinç gelip gidiyor.