Ans Çeviri Türkçe
960 parallel translation
Then, one winter dawn a stranger came.
Sonra, bir kış ansızın bir yabancı çıkageldi.
And then the next night when your wife was killed, and you had that terrific alibi, it suddenly hit me.
Ve sonra ertesi gece karınız öldürüldüğünde, ve sizin şu müthiş tanığınız gündeme geldiğinde, ansızın içime doğdu.
Hearing the call of the dispenser of justice, hearts united suddenly, and poor mud-caked bodies moved toward him like tanks.
Adaletin çağrısını duyan kalpler ansızın birleşti ve zavallı, çamur kaplı vücutlar onun etrafına toplandı.
The weather changed abruptly.
Hava ansızın değişivermişti.
20 years. 20 years, mademoiselle.
Plus que vingt ans. Yirmi yıl, matmazel.
We were sailing along in clear weather when all of a sudden a terrible storm came up.
Açık bir havada gemi yolculuğumuza başlamıştık ki, ansızın korkunç bir fırtına çıka-geldi.
I had a pretty bad night but suddenly I feel like a new man.
Kötü bir gece geçirdim ama ansızın yeni bir adam gibi hissediyorum.
You've thrown your career away on a long shot and gambled away our happiness.
Minicik bir ºans için meslegini çöpe atip mutlulugumuzla kumar oynadin.
He died suddenly of cirrhosis of the liver.
Karaciğer sirozundan ansızın öldü.
Shall we wake up suddenly and find it untrue?
Ansızın uyanacağız, bir de bakacağız rüyaymış!
It was dark down here, and Mrs. Reed coming in unexpectedly frightened me.
Burası karanlıktı, Bayan Reed de ansızın gelince korktum.
Supposing it all came back to you suddenly... and it was awfully grand, with all sorts of wonderful people?
Ya hepsi bir gün ansızın geri gelse... ve çok büyük bir hayatın olsaymış, mükemmel kişilerle dolu?
After three years of complete silence... he suddenly comes back from the grave with this cock-and-bull story... and at the very moment when the will is to be read.
Üç sene tam bir sessizlikten sonra... Ansızın mezardan çıkıp geliyor, kargaları güldürecek bir açıklamayla... Tam da vasiyetnamenin okunacağı günde.
But what is going to be his attitude when a strange woman appears... and suddenly claims to be his wife?
Ama yabancı bir kadın ansızın ortaya çıkıp karısı olduğunu söylerse... tutumu ne olacaktır acaba?
And suddenly? Suddenly you're startled by the sound of your own voice.
Ansızın, kendi sesinizle irkilirsiniz :
Then I heard nothing for a long time, until suddenly a letter came from the POW camp.
Sonra uzun bir süre hiçbir haber almadım. Ta ki ansızın bir esir kampından mektup gelene kadar.
And then, suddenly I felt a great joy.
Sonra, ansızın bir sevinç kapladı içimi.
And then all of a sudden, she seemed to lose interest in them...
Sonra ansızın onlara karşı tüm ilgisini kaybetmiş gibi göründü...
To have this thing come out of the blue tonight. There, there, there.
- Bununla ansızın karşılaşmak...
I suddenly realized what I was doing.
Ansızın ne yapmakta olduğumun farkına varmıştım.
Suddenly the sun went away.
Ansızın güneş gitti.
Just luck, plain luck.
ªans, sadece ºans.
I said, I wish you luck.
Sana ºans diledigimi söyledim.
It woke me up all of a sudden.
Ansızın uyandırdı.
I don't know exactly, but all of a sudden it was alive and coming at me.
Anlamadım, ansızın canlandı ve üzerime doğru geldi.
And behold, the cage and the nightingale disappeared.
Ansızın kafes ve bülbül ortadan kaybolmuş.
Well, all of a sudden, about 25... Maybe it was 50.
Şey, ansızın yaklaşık 25 belki 50 kişi.
Don't you dare, with Junior popping in and out, and your wife's house only a few blocks away.
- Sakın ha geleyim deme. Junior ansızın gelip gidiyor. Hem karının evi altı üstü birkaç blok ötede.
And I feel free all of a sudden.
Ansızın kendimi özgür de hissettim.
It was really pretty wonderful, and then... all of a sudden I realized that this girl was almost literally insane about me.
Her şey mükemmeldi taa ki... ansızın kızın benim için deli olduğunu hissettiğim ana kadar.
Mohei... People's fate takes such strange turns, doesn't it?
Mohei, insanların hayatları nasıl da ansızın değişiyor?
There was a captain who came here a lot and he was suddenly transferred.
Buraya sık sık gelen bir yüzbaşı vardı ve ansızın gönderildi.
That's the way things used to happen here, suddenly.
Olaylar hep öyle geliştiği için bu ad verilmiş. Ansızın. Anladım.
And those kids, when they came into my class, a little of your momentum carried over, and all of a sudden, I wanted to get through to them too.
Ve o çocuklar benim sınıfıma geldiğinde senden bir şeyler kalmıştı. Ansızın ben de onlara ulaşmak istedim.
" The attack will be launched in two waves and without warning.
Saldırı iki koldan ve ansızın gerçekleşecek.
Cold turkey?
Ansızın bırakmak.
You could wish me luck.
Bana ºans dileyebilirsin.
I wished you luck the night before Shiloh.
Shiloh'tan önce de sana ºans dilemiºtim.
Across the Bosphorus one night... a quick, short, sharp raid.
Boğaziçi'ni geçip bir gece... ansızın, kısa, keskin bir hücum.
A whale can jump up like an earthquake... and come down on you like a mountain that's somehow put to sea.
Bir balina bir deprem gibi ansızın çıkabilir ve bir dağ gibi üstüne çullanabilir.
And suddenly I heard myself say :
Ansızın şunları dediğimi duydum :
And he started following her around, and she got him so nervous... he bust right out with the shingles.
Kızın peşinden ayrılmıyordu, o kadar strese girmişti ki ansızın zona hastalığına yakalandı.
And then I look up again, and all of a sudden... there's a herd of white buffalo stampeding across the sky!
Bir de baktım, ansızın bir beyaz buffalo sürüsü, gökyüzünde çılgın gibi koşturuyordu!
One day, he was standing around with a lot of other boys... and suddenly he shot over to me and he kissed me hard... right on the mouth.
Bir gün, bir sürü çocukla beraberdiler... Ansızın fırlayıp geldi ve olanca kuvvetiyle beni dudaklarımdan öptü.
The door will open and Paul will be back.
Dinle bak. Ansızın kapı açılacak Paul geri dönecek.
But after my first disappointment, I realized suddenly that fate had placed the solution in my hands.
Fakat ilk hayal kırıklığımdan sonra, ansızın anladım ki, kader çözümü ellerime verdi.
" Suddenly Sylvia's head was icy and she fell to the floor.
" Ansızın Sylvia'nın başı döndü ve yere düstü.
It's just that I don't like things to happen to me suddenly, that's all.
Başıma ansızın bir şeyler gelmesinden hoşlanmam, hepsi bu.
Why did you suddenly ask a thing like that?
Niçin ansızın böyle bir şey sordun?
Suddenly I thought,
Ansızın aklıma geldi.
I understand it is fashionable to introduce television plays from a library.
Anşıyorum ki, televizyon oyunlarını kütüphaneden sunmak moda.
answer 536
answers 108
answer me 1429
answer the question 474
answer him 69
answer my question 103
anson 85
answer the phone 120
answer your phone 51
answer it 300
answers 108
answer me 1429
answer the question 474
answer him 69
answer my question 103
anson 85
answer the phone 120
answer your phone 51
answer it 300
answer her 25
answer the door 38
answering machine 24
answerphone 16
answer that 36
answer me this 70
anselmo 53
ansel 45
anshel 43
answer the door 38
answering machine 24
answerphone 16
answer that 36
answer me this 70
anselmo 53
ansel 45
anshel 43