Associated Çeviri Türkçe
1,396 parallel translation
We would see certainly the US intervention, despite all the lessons and the problems that have been associated with Iraq.
Irak'ta yaşanılan onca soruna, alınan onca derse rağmen, Amerika kesinlikle müdahil olacaktır.
Like genes associated with a particular trait.
Belirgin kişisel özelliklerle ilgili genler gibi mesela.
Mrs. Price, your son Justin was associated with a group of boys at school known as the "Dark Matter Guild."
Bayan Price, oğlunuz "Kara Madde Birliği" adıyla bilinen bir gruba üye olmuş.
We need the files of everyone associated with the DMG.
KMB ile ilgisi olan herkesin dosyasını istiyoruz.
No tears in the associated tissue.
Çevresindeki dokularda hasar yok.
This plant is associated with love. It's widely know as... The reed.
Herkesçe bilinen adıysa saz.
Knows the victim, associated with the hospital, and that sticker.
Kurbanı tanıyor, hastaneden biri ve o çıkartma var.
It's associated with rapid aging.
Hızlı yaşlanmakla ilgili
What's even worse is that Asahina-san's name and mine had become associated with hers.
Bundan daha kötüsü Asahina-san ile isimlerimizin yan yana anılması olurdu.
So these stains are not associated with the attack.
Demek ki bu izlerin saldırıyla bir ilgisi yok.
Associated hyper-viscosity syndrome gummed up the blood vessels in your lungs.
İlik uruna eşlik eden hiperviskozite sendromu ciğerlerdeki damarları tıkıyor.
Takahashi is a name associated with the prefecture of tokyo.
Takahashi aslında Tokyo vilayetinde çok aşina bir soyad.
Because, that's a very definite feeling associated with that. It's not "in an hour", it's not, you know, "it's in the future",
"Umarım bir gün o arabayı alabilirim." veya "Bir gün o araba benim olacak." değil, çünkü siz "şu an" ile ilgili bir his içindesinizdir, bir saat sonrası veya gelecekle ilgili değil.
Initially, I assumed it was associated with a crushing trauma.
Bence bu travma ezilme ile ilgili olabilir mi?
I get the concept of random clusters, I do, but road rage is associated with certain factors, none of which are present in any of these cases.
Rastgele öbek kavramını anlıyorum ama yollardaki cinayetler belli etmenlerle alakalı, ve bunların hiçbiri bu davada yok.
There are over 300,000 deaths caused each year by medical mistakes and hospital-associated infections. I'll come in for tests.
Her yıl 300,000'i aşkın ölüm, tıbbi hatalar ve hastane kaynaklı enfeksiyondan oluyor.
Those frequencies are associated with near-comatose patients.
Şu frekanslar komaya yakın hastalarda olur.
This got bought by the AP.
Bu Associated Press tarafından alınmış.
They're associated.
İlişkililer.
Well, he's associated peripherally with all the victims, and he certainly has the right skills.
Tüm kurbanlarla da bir şekilde bağlantısı var, ve kesinlikle gerekli yeteneğe de sahip.
Then just look for something in the area... that has the number 8 associated with it.
O halde sadece etrafa bir bakın, 8 rakamı ile ilgili birşeyler arayın.
I don't want my place associated with drugs.
Mekanımın, uyuşturucuyla ilişkilendirilmesini istemedim.
So, you relocated to avoid the social stigma associated with a teenage pregnancy.
Küçük yaşta bir kızın hamile kalmasının yaratacağı sosyal çalkantıdan kurtulmak istediniz.
Keeping in mind the description you just heard, tell me if anyone associated with these groups could be the man we're looking for.
Duyduklarınızı da aklınızda tutarak,.. ... bu gruplarla bağlantılı birinin aradığımız adam olup olmadığını söyleyebilir misiniz?
I welcome you to the planet Earth and its associated moon.
Yeryüzüne ve uydusu Ay'a hoş geldiniz diyorum.
I am so honored to be here, associated with such a worthy and important cause.
Burada bulunmaktan, böylesine değerli ve önemli bir davaya ortak olmaktan şeref duyuyorum.
I'm not sure we want to be associated With a magazine run by a cross-Dresser.
Kadın kılıklı bir erkeğin yönettiği dergiyle anılmak isteyeceğimizden emin değilim.
I can't afford to be associated With the whole he / she element.
Kadın-erkek meselesine bulaşmayı göze alamam.
You see, "mode" doesn't need to be associated with bigots.
Mode'un senin gibi bağnazlarla iş yapmaya ihtiyacı yok.
There are reports of her involvement with contractor-associated cases...
Raporda, yükleniciyle alâkalı bir madde görünüyor.
Those are all things associated with them :
Diğerleri, bu sayılarla ilgili notlar :
One month ago... she did a two-week course of high-dose prednisone for URI-associated bronchospasm.
Bir ay önce üst solunum yolları enfeksiyonu yüzünden iki hafta yüksek dozda Prednizon kullanmış.
They are preserved in extremely fine volcanic ash and, for the first time, we can see distinct impressions of feathers associated with their delicate bones, confirming to us that non-flying dinosaurs were the first feathered creatures on Earth.
Bunlar son derece ince volkanik kül koruyor ve, ilk defa olarak, Bize farklı izlenimler göstere bilir uçan dinozorların yeryüzünde ilk tüylü yaratıklar olduğunu bize onaylayan, hassas kemikleri ile ilgili.
In my mind, they are... associated with sickness.
Bilinçaltımda burası hastalıklarla işbirliği yapan bir yer.
Associated with occasional joint pains and fevers.
Arada sırada görülen eklem ağrıları ve ateş de var.
But what about all the crime and violence associated with marijuana?
Bütün suçların ve şiddetin marijuanayla ilişkilendirilmesi niye peki?
The Romans associated this distant world with ostility and unrest, because of its blood-like colour, and because of its distinctive movement in the sky.
Romalılar bu uzak dünyayı düşmanlık ve kargaşayla ilişkilendirdi. Buna sebep kana benzeyen rengi ve gökyüzündeki kendine has hareket tarzıdır.
The kind of chemistry that went on in those globules, is associated with life on Earth.
Dünya'daki yaşamla o globüllerde gerçekleşmiş kimyasal tepkimeler arasında bir bağlantı var.
The formation of Jupiter is the greatest mystery associated with the planet.
Jüpiter'in oluşumu, gezegenle ilgili en büyük gizemdir.
What? Mcnamara / troy cannot be associated with this kind of schlock, my friend.
McNamara / Troy böyle bir rezaletle beraber anılamaz dostum.
It can pinpoint the neuropathways associated with specific experiences and time periods.
Belirli olay ve zaman aralıklarını birleştiren sinir yollarının yerini belirleyebilir.
At Sterling Cooper, we've been pioneering the burgeoning field of research, and our analysis shows that the health risks associated with your product is not the end of the world.
Biz Sterling Cooper'da, yeni araştırma biçimlerinin önderliğini yapıyoruz. Ve analizlerimiz, ürününüzle ilgili sağlık risklerinin dünyanın sonu olmadığını gösteriyor.
Do you know anyone who was associated with it?
Onunla ilişkili olabilecek birini tanıyor musun?
There's a juvenile police record associated with her name.
Adıyla bağdaşan genç bir polis raporu var.
It's often associated with excessive alcohol use.
Genelde aşırı alkol tüketimiyle bağdaştırılır.
Yeah, the number 888 is associated with Christ, it's arrived at by adding up the numerical values of the Greek alphabet letters that spell "Jesus", and their numeric equivalents.
Evet, 888 sayısı İsa ile ilişkilidir. Yunan alfabesindeki harflerle "İsa" hecelenir ve harflerin nümerik değerlerinin toplamı sayıyı verir.
You said that the number 888 was associated with Christ.
Sen 888 sayısının İsa ile ilişkili olduğunu söylemiştin.
I want to be associated with credible stuff
Daha ciddi işlerle uğraşmak istiyorum.
Most children are abducted by somebody who's associated with the family.
Pek çok çocuk, aileyle bağlantısı olan biri tarafından kaçırılır.
There's got to be more. Well, if there are, then there may not be any associated DNA in the system.
Eğer fazlası varsa, o zaman sistemde kayıtlı DNA ile ilişkilendirilmemiş olabilir.
Part in the BBC's jewel in the crown, Dr Who no Really, I don't care I don't want to be associated with this sort of staff
Umrumda değil.