Bark Çeviri Türkçe
1,476 parallel translation
She has such an original and deceiving bark.
Kendine özgü aldatıcı bir havlaması vardır.
/ Come on, let's bark and dig some holes /
Gelin hadi, havlayalım ve çukurlar kazalım
The twilight bark.
Alacakaranlık uluması
Leonard, the twilight bark... Is that free worldwide long-distance server... through which dogs all over the world... have been communicating since the dawn of time.
Leonard, alacakaranlık uluması... bütün dünyadaki köpeklerin... şafak vaktinden itibaren iletişim kurmalarını sağlayan uzaklardaki özgür hizmet sunucudur.
Garfield. Do I have to bark like Lassie?
Lassie gibi havlamam mı gerekiyor?
Bark twice if you're in Milwaukee.
Baxter, Milwaukee'deysen iki kez havla.
With your trees full of bark
Havlamayla dolu ağaçların ile
Father, we know that you created the birds that fly and gave the dogs the voice to bark.
Tanrım, kuşlara kanat ve köpeklere ses... ... veren sensin, biliyoruz.
- You recognize his bark?
- Havlayışını tanıyor musun?
is that a distress bark?
Bu acı çeken bir hayvan sesi miydi?
That bark shot right through me.
Yiyemem. Patlamak üzereyim.
Andrew spent four months in Papua New Guinea studying the bark of a yam tree.
Andrew Papua Yeni Gine'de Papua New Guinea ağaç kabukları üzerine 4 ay eğitim aldı.
Hmm, that's like telling a dog not to bark.
Köpeğe "havlama" demek gibi bir şey bu.
I mean she's in the rainforest... and around people who worship trees... and eat bark and frogs and that sort of stuff.
Demek istediğim, yağmur ormanlarında... ve etrafında ağaçlara tapan insanlar var... ve ağaç kabuğu, kurbağa gibi şeyler yiyiyorlar.
He cannot bark, nor pee nor poop... no matter what.
Ne olursa olsun, haylayamaz, çiş ve kaka yapamaz.
"When the dogs bark at night, they telephone the police..."
"Ne zaman köpekler havlasa, polise telefon ederler..."
Elm bark and yeast?
"elm bark" ve maya mı?
- I thought the elm bark would help dry it out.
Sanırım "elm bark" onu kuru tutmaya yardımcı olur.
Colonel Melchett's bark is much worse than his bite.
Albay'in sesi biraz yüksektir ama iyi insandir.
You always bark at me, don't you?
Sen beni görünce hep havlıyorsun, öyle değil mi? Şimdi de havla... havla!
The next time you bark, you're going to disappear.
Bir daha havlarsan seni ortalıktan silerim. Beni anladın mı?
He used to always bark at me But this time, he said, Papa...
Ama bu sefer, ben gitmek istiyorum dedi.
Do you have to bark at anyone passing by here?
Sen köpek misin, buradan geçen herkese havlıyorsun? Gir içeri.
It comes from the powdered bark of a tree growing in Cameroon.
Kamerun'da yetişen bir ağacın tozundan yapılıyor.
The Bwiti consume the powdered bark as part of an initiation ceremony.
Bwiti'ler, toz hâlindeki kabuğu bir tür kabul töreninde alır.
- Well, her bark was worse than her bite.
Havlaması, ısırığından betermiş.
He's just lethargic as can be and his bark is like...
Aşırı halsiz, hadım edilmiş gibi...
How about the tree bark behind the fucking playing card targets, huh?
Ya iskambil kağıdından hedeflerin arkasındaki ağaç kabukları?
Hell, yeah, we'll sell the fucking bark.
Evet ya, ağaç kabuklarını da satacağız.
Y-yeah, they - - they bark and growl at each other.
Evet. Birbirlerine havlıyorlar, hırlıyorlar.
"I have fur." "I like to bark."
"Tüylerim var." "Havlamayı severim."
I was at the corner of Bark and Cheese today.
Bugün Hav ve Peynir'in köşesindeydim.
He has a two-bark minimum for delivery guys... three for everybody else, but the best thing... is he doesn't do any of the standard "sit" and "lie down" commands.
Teslimatçılar için en az iki, başkası için üç kere havlar. Ama en iyi yanı, standart "otur" ve "yat" gibi komutlara uymaması.
I didn't bark at him.
Ona havlamadım.
His bark's a lot worse than his bite.
Genelde ısırdığından daha çok havlar.
I, I identified the bark.
Gövdesinden anladım.
In the end, you're all bark and no bite.
O kadar havladın ama ısıramadın.
You give a bitch a rock like that, she will get on all fours for you... -... and bark like a dog.
Bir kadına böyle bir taş verirsen köpek gibi havlamaya başlar.
My mom's already transferred her 401k. It's too late, bart.
Artık çok geç, Bark.
But all trees have bark. Except for poplar, ash and maple.
Ama tüm ağaçların, kavak, akçaağaç ve dişbudak dahil, kabukları vardır.
It turns out the dog's bark is bigger than his bite.
Köpeğin havlaması ısırmasından daha büyükmüş herhalde.
Okay, let's hear your bark, Butters.
Tamam, bir de havlamanı görelim, Butters.
At the vet's office, you need to stay down on all fours and bark a lot.
Ofiste dibimizde duracaksın ve çok havlayacaksın.
it's not very considerate to bark during mommy's quiet time, Schotzie.
Anneciğin sessizlik zamanlarında havlamak uygun değil, Schotzie.
From shift commanders down to sector sergeants, not one of them... will have any rank at all if we hear so much as a bark out of you.
Vardiya amirlerinden bölge çavuşlarına kadar bir tek şeridi bile olan herkesi mahvederim, senden bir kez ses duyar duymaz.
Don't worry about her bark.
Bağırmasından endişelenme.
It don't matter how many dogs you got here if they don't have enough courage to bark when they're by themselves.
Cesaret toplamak için biraraya gelip ne kadar havlasanız da nafile, bunun hiçbir önemi olmaz.
I'm certain that cur Will bark itself to death "
Eminim ki, o it Havlayarak öldürecek kendini "
Come on, it won't bark back
Hadi, zararı olmaz.
Seven years ago, me and Mr. Hayes were working our passage on a Norwegian bark. We picked up a castaway. We found him in the water.
Yedi yıl önce, ben ve Bay Hayes bir Norveç yelkenlisi ile yolumuzu bulmaya çalışırken suda bulduğumuz bir kazazedeyi gemiye aldık.
Bark and Cheese?
- Hav ve Peynir mi? Sahi mi?