Barn Çeviri Türkçe
3,918 parallel translation
How did you know she was in the barn?
- Ahırda olduğunu nereden biliyordun?
They were in the barn together?
- Ahırda birlikteler miydi?
And then he burnt the barn to destroy the evidence.
Ve sonra ahırı yakıp, delilleri yok etti.
I think he burnt the barn, to destroy the evidence!
Bence kanıtları yok etmek için samanlığı yaktı!
You know he was in the barn.
Onun samanlıkta olduğunu biliyordun.
Why do you think she was in the barn that evening?
Sence o akşam neden samanlıktaydı?
You met her in the barn. Suddenly it's burning down and she's dead.
Onunla samanlıkta buluştun, aniden yangın çıktı ve öldü.
I didn't burn the barn.
Samanlığı ben yakmadım.
An old barn that burned down in the war.
Savaş yıllarında yanmış eski bir samanlık.
You just set fire to the barn while she was sleeping?
O uyurken de samanlığı ateşe mi verdin?
To see if they agree you could have set fire to the barn.
Samanlığı senin ateşe verdiğini anlayacaklar.
She fell asleep in the hay barn and it burnt down.
Samanlıkta uyuya kaldı ve yangının ortasında kaldı.
And now Harry has it and... he thinks that I hated her and could have set fire to the barn.
Mektup şimdi Harry'de ve ondan nefret ettiğim için samanlığı benim yaktığımı düşünüyor.
If only... If only I'd known she was in the barn.
Keşke onun samanlıkta olduğunu bilseydim.
I set fire to the barn.
Samanlığı ben ateşe verdim.
She fell asleep in the hay barn... and it caught fire.
Samanlıkta uykuya daldı ve yangının ortasında kaldı.
I didn't send it and now Harry has it, and he thinks that I hated her and could have set fire to the barn.
Göndermedim ve şimdi Harry'de. Ondan nefret ettiğim için samanlığı benim yaktığımı düşünüyor.
Albert saw him leave the barn.
Albert onu samanlıktan ayrılırken görmüş.
'I heard voices coming from the barn.'
Samanlıktan gelen sesleri duydum.
'So, I came back to the barn to meet Pip.'
Pip'le buluşmak için samanlığa döndüm.
And as I came to the barn I saw you.
Samanlığa vardığımda seni gördüm.
'And then the barn started burning.'
Sonra samanlık yanmaya başladı.
'I was on my way home... when I saw Lucy go into the barn.'
Eve dönerken Lucy'nin samanlığa girdiğini gördüm.
Then why is there a light on in the barn?
O zaman neden ahırın lambası yanıyor?
Yet, instead of going to a hospital, he was hanging out in a barn?
Doğru. hatta, bir barınakta takılması yerine bir hastaneye gidemez miydi?
Benji was gonna give your dad the money, so you followed him to the barn.
Benji babana parayı verecekti sen onu ahıra kadar takip ettin.
Once she made a stained glass window... And put it in the barn to make the cows happier.
Bir defasında vitray bir pencere yapıp inekleri mutlu etmek için ahıra koymuştu.
This kind of thing made sense when we had council in a barn and there were 80 people in the town, but now this is nuts.
Böyle bir şey konsey bir ahırdayken ve şehrin nüfusu 80 iken mantıklı olabilir, ama artık bu delice.
There's a water pipe, in the barn.
Ahırda bir tulumba var.
They're fetching tables and chairs from the barn.
Ambardan masa ve sandalye getiriyorlar.
Wrote down where we gathered, here at Perkins's barn.
Perkins'in ahırında toplandığımızı yazdım.
Heard you knocked the stuffing out of Joe Gans back of a barn.
Bir çiftliğin arkasında Joe Gans'ın canına okuduğunu duydum.
I saw what he did to that sniper at the barn.
Onun ahırda keskin nişancıya ne yaptığını gördüm.
Now, Gainey is holding my Burt Reynolds hostage- - probably in his barn- - and what we need is a plan to break him out.
Gainey benim Burt Reynolds'ımı rehin tutuyor muhtemelen kendi ahırında, ve bizim ihtiyacımız olan, onu kaçırmak için bir plan.
He will find the barn key, give it to you and you head over to Gainey's and... voila.
Ahırın anahtarını bulacak, sana verecek sen de Gainey'nin evine gideceksin ve, işte bu kadar.
Police caught him with a shovel in his hand and the bodies partly buried in his barn.
Polis onu bir kürekle ve ahırda gömülmüş cesetlerle yakaladı.
Then he gets caught burying bodies out in the barn and everything screeches to a halt.
Sonra ambara ceset gömerken yakalandı ve her şey bir anda alt üst oldu.
Eight days later, I found that the ground had been disturbed in the barn.
Sekiz gün sonra, ahırdaki zeminin bozulduğunu gördüm.
They used the satellites to watch you go in the barn, then they tipped off the cops.
Ahıra girerken seni uydudan izlediler ve polisi aradılar.
Who were the men in my barn?
Çiftliğimdeki adamlar kimdi?
I'm gonna pull down the barn and plant an orchard.
Ahırı yıkıp bir meyve bahçesi yapacağım.
What, do you live in a barn? !
Ahırda mı yaşıyorsunuz?
If I go into that barn when the Hunter meteor storm hits, troubles disappear.
Eğer Avcı Meteor Fırtınası Haven'ı vurduğu zaman o ahıra girersem sorunlar yok olacak.
The Guard wants Audrey in the barn tomorrow.
Muhafızlar Audrey'nin yarın ahıra girmesini istiyor.
She's troubled, connected to the barn somehow.
Ahırla bir şekilde bağlantısı var.
Nathan wanted to know every detail about the voices I heard from the barn.
Nathan ahırdan duyduğum her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlatmamı istedi.
Besides, the barn got destroyed.
Hem ahır yok oldu.
Time moved differently in the barn.
Ahırda zaman farklı işliyor.
You know, what seemed like seconds for me was like six months of the same song on barn radio for you.
Bana saniyeler gibi gelen şey sana radyoda aynı şarkıyı defalarca dinlemek gibi geldi.
When the barn takes her away, where does she go?
Ahır onu götürdüğü zaman nereye gidiyor?
That won't work on the barn.
- Bu, ahırda işe yaramaz.