Blinded Çeviri Türkçe
1,044 parallel translation
For these charges we say that there is no objective evidence... and that Comrade Fiedler is intoxicated by dreams of power... and blinded to rational thought.
Bu suçlamaların hiçbir objektif delili mevcut değildir. Yoldaş Fiedler, iktidar hırsından sarhoş olmuş ve rasyonellikten çok uzaktır.
The observer was blinded.
Gözcünün silahı arızalıymış.
Perhaps the details of a partial reality have blinded you.
Belki de kısmi gerçekliğin detayları seni kör etti.
You'll go there blinded by hate.
Oraya nefretle gideceksin.
Quick, before she's blinded.
- Çabuk, kör olmadan önce.
I shook off the veil of sweat and light that blinded me.
Beni kör eden ışık ve ter örtüsünü başımdan sıyırdım attım.
Are you telling me... that Spock need not have been blinded?
Bana Spock'un, boşu boşuna mı kör olduğunu söylüyorsun?
Jim, you're not going to be blinded to what's going on?
Jim, burada durup olup bitene göz mü yumacaksın?
The secret is to hit them while they're blinded by your radiance.
Parlayıp görmeni engellediklerinde atmak onları vurmanın sırrıdır.
There they blinded me.
Beni orada kör ettiler.
When my brigadier went into action, the natives were so blinded by his boots, they couldn't see to fight.
Tugay komutanım savaşa gittiğinde, yerliler onun çizmelerinin parlaklığından kör olurlardı, neyle savaştıklarını göremezlerdi.
You may be blinded by my beauty.
Asıl benim güzelliğim kör ederdi seni.
I fell among the thorns and didn't die but the thorns pierced my eye and blinded me
ölemedim... Dikenlerin üzerine düşmüşüm. ama dikenler gözlerime batıp beni kör etti
- is blinded for at least a minute and a half.
- en az bir buçuk dakika kör eder.
Get them while they're blinded!
Onları göremez durumda iken halledelim!
I'm practically blinded here.
Neredeyse kör oluyordum.
When it sees the sun, it is blinded
Güneşi gördüğü anda ise kör olur.
I was blinded for three months, and I never spoke for three and a half years.
Üç buçuk yıl boyunca göremedim ve konuşamadım.
Now, these mice are so arranged upon this rack... that when played in the correct order... they will squeak... "Three Blinded White Mice."
Bu fareler bu kutuda öyle bir sırayla dizilmişlerdir ki doğru sırada çaldığımda "Üç Kör Beyaz Fare" şarkısını cırlayacaklardır.
"Three Blinded White Mice."
"Üç Kör Beyaz Fare".
My treachery was discovered and my eyes were blinded with boiling water.
Sonraları ihanetim farkedildi.. Ceza olarak kaynar suyu gözlerime döktüler.
They're blinded.
Gözleri görmüyor.
I see that love has blinded you.
Görüyorum ki aşk senin gözünü kör etmiş.
The diamond ring he wears is as big as a date It almost blinded me
Parmağındaki elmas yüzük güneş kadar büyüktü nerdeyse kör olacaktım!
You've been blinded by money
Para gözünü kör mü etti?
I dare not gaze fully upon thy countenance... as I'd be blinded by thy beauty.
Çehrenize bakmaya cüret edemem güzelliğinizle kör olabilirim.
- And I was blinded.
- Sarhoştum.
Blinded?
Sarhoş mu?
He was blinded, Mr Devlin, to improve his vision of events.
Kör olmuştu, Bay Devlin, olayların gerçek yüzünü göremiyordu.
Hitler was blinded with Estalingrado.
Hitler'in Stalingrad takıntısı devam ediyordu.
He hired a whole floor of the Muhlbach Hotel, he just blinded me with excitement.
Muhlbach Oteli'nin koskoca bir katını kiraladı, ve heyecandan gözümü kör etti.
He was not able to read or write he says because the whiteness of the paper blinded him.
Okuyup yazamıyordum, diyor çünkü kağıdın beyazlığı gözümü alıyordu.
An owl flew into the arena, which had bean blinded by the sunlight.
Gün ışığından gözleri kör olmuş bir baykuş uçarak alana girmiş.
You've blinded them so they can't communicate?
İletişim kuramasınlar diye onları kör mü ettin?
'Yes, but if you don't go back, your computer will be blinded.
Evet, ama geri dönmezseniz, sizin bilgisayarlarınız da kör olacak.
He died because you blinded his computer.
O öldü, çünkü sen onun bilgisayarını kör ettin.
You blinded the mother ship so that a new brain could not be made!
Ana gemiyi, yeni bir beyin yapılamasın diye kör ettin.
He blinded six horses with a metal spike.
Altı atı, sivri uçlu bir demirle kör etmiş.
- Blinded?
- Kör etmek mi?
Do not be blinded by love.
Aşk gözünüzü kör etmesin.
You've blinded him by the way you talk to him, appeal to his vanity.
Bir şekilde konuşmalarınla onun gözünü kör ettin, kibirini cezbettin.
He won't stay blinded long.
Uzun süre gözü kör kalmaz.
Looks like the salesman who had... his eyes blinded 3 years ago.
bu üç yıl önce kör edilen... seyyar satıcıya benziyor!
Your personal love has blinded you from righteousness Grandpa Although you've fallen in love with him, but with time... you'll forget him
Aşk gözünü kör etmiş, doğruyu göremiyorsun büyükbaba ona aşık olmuşsan bile, zamanla... onu unutacaksın hayır, onu unutmayacağım, çünkü...
Father is blinded with hostility.
Düşmanlık içini, yüreğini, gözlerini kararttı.
It's extremely important that we don't allow ourselves to become blinded to the needs of our government no matter how strong the temptation.
Ne kadar bastan çikarici b ¡ r ¡ stek olursa olsun... hükümet ¡ m ¡ z ¡ n ¡ ht ¡ yaçlarina duyarsiz kalmamak... çok öneml ¡ d ¡ r.
- I was blinded for a while, that's all.
- Bir süre gözüm körleşti.
So instead of being blinded by the light, we can see everything it has to show us.
Yani ışık yüzünden kör olmak yerine onun bize gösterebileceği her şeyi görebiliriz.
Blinded with tears the child sovereign put his beautiful small hands together.
Küçük hükümdar da gözündeki yaşlarla küçük ellerini kavuşturdu.
Loss of loved ones the legions of the burned and blinded and mutilated the absence of medical care disease, plague long-lived radiation poisoning of the soil and the water.
Yanmış bir kalabalık ve kör ve sakat tıbbi bakım yokluğu hastalıklar, veba toprak ve suyun uzun ömürlü radyasyon zehirlenmesi.
And I was blinded by the ambers of memory and a million thoughts about the most beautiful girl in town.
Kentin en güzel kızının hatıraları ve aklımdaki milyonlarca düşünce ile körelmiştim.