English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ B ] / But he's gone

But he's gone Çeviri Türkçe

654 parallel translation
No, but he's gone into town.
Hayır ama şehre gitti.
But he's gone.
Çoktan gitti bile.
- Yeah, but he's gone. I'm here.
- Evet ama o gitti. Ben buradayım.
He has no experience but having gone through much hardship we are together again
Hiçbir tecrübesi yoktu ama böyle zorlukları atlatmış olduktan sonra tekrar beraberiz.
He'll be very glad to see you, but... he's gone out to the golf course on business.
Sizi gördüğüne çok sevinir fakat iş için golf sahasına kadar gitti.
But he's completely disappeared, he's vanished, gone without leaving a trace.
Fakat kaybolup gitti, yok oldu, hiçbir iz bırakmadan gitti.
I'm frightfully sorry but you've won't find my son in he's gone to Washington.
Çok üzgünüm, oğlumu göremeyeceksiniz, Washington'a gitti.
But in Reims, the Resistance had identified them both and if Stéphane had gone to the Café du Commerce it's possible he may not have come out alive.
Lakin, Reims'ta Direniş ikisini de teşhis etti eğer Stéphane Café du Commerce'e gitmiş olsaydı muhtemel ki, dışarı sağ çıkamayabilirdi.
But he's gone already.
Ama gitmiş.
But every time he's low-down, he's gone to Peg. He's not gonna feel so high after this fight.
Bu dövüşten sonra kendini o kadar iyi hissetmeyecek.
You've both been so very kind to me, but I'm not really a member of the family, except for marrying your son, and now he's gone.
İkiniz de bana karşı çok iyi yürekliydiniz ama oğlunuzla evlenmek dışında, ki o da artık yok ailenin bir üyesi değilim.
But by the time he gets there, she's gone.
Ancak oraya vardığında Alathea gitmiştir.
But he's just gone...
Ama gitti.
He's probably gone by now, but he'll be easy to trail.
ªimdiye kadar çoktan gitmiºtir ama takip etmesi kolay.
All but Metellus Cimber, and he's gone to seek you at your house.
Hepsi orada, Metellus Cimber'den başka. O da seni evinde aramaya gitti.
His psychiatric tests showed no abnormalities, but he's gone too far.
Psikiyatri testlerinde herhangi bir anormallik göstermedi... ama çok ileri gitti.
But he's gone away
Fakat o uzaklara gitti.
But tonight he will decide what he will do... for he's gone to the lodge of the medicine man alone.
Ama bu akşam ne yapacağına karar verecek... Büyücünün çadırına tek başına girmiş.
Sure hate to see that skunk get away... but sure looks like he's gone for good.
O alçak herifin kaçmış olmasından nefret ediyorum ama yemek bulmak için gitmiş gibi görünüyor.
I only had it put in to please Oscar, but now that he's gone there's no need for it.
Oscar'ı memnun etmek için koydurmuştum ama şimdi o gitti, buna da ihtiyaç yok.
Daddy-O, let me tell you about an outsider I know who is out of this world, on the highest cloud. He's gone, but gone.
Babalık, izin ver de sana tanıdığım bu dünyanın dışında, bulutların en yükseğindeki birinden söz edeyim.
He was here last night, but now he's gone.
O dün gece buradaydı, ama şimdi gitti.
But he caught me looking at it and it's gone now.
Ama bir kez, bakarken bana yakalandı ve o zamandan beri bir daha görmedim.
But he's gone...
Ama o gitmiş...
But Atticus, he's gone and drowned his dinner in syrup... and now he's pourin'it all over.
Ama Atticus yemeğini şurupla doldurdu... şimdi de şurubu her tarafa döküyor.
- Oh, but he's gone.
- Oh, adam gitmiş.
His name's here, but he's gone.
Adı var, ama kendi yok.
Montgomery Brown, of course i do or i used to, but he's been gone a long time now.
Elbette tanıyorum! Ama o geri dönmedi yüzbaşım!
I never left his side, but he's gone.
Yanından hiç ayrılmadım, yine de gitmiş.
Our fuel supply all but gone, and he stays out of reach.
Yakıtımız tamamen tükendi ve hedef mesafemizin dışında kalıyor.
Yes, but now he's gone.
- Elbette, ama ortadan kayboldu.
There was a man with her, but he's gone.
Yanında bir erkek vardı ama gitti.
But now that he's gone, I don't think there's much chance of that.
Vermişti ; ama bu konuda o öldüğüne göre pek fazla şansım yok.
But I'm quite sure he's gone away now.
Ama eminim çoktan gitmiştir.
But now he's gone off to sound an alarm, stir up the whole countryside.
Ama şimdi alarm verecek, herkesi ayaklandıracak.
But he's gone now.
Neden? Fanjgold yok ki!
He's gone, but his manager's there...
O gitmiştir ama müdürü oradadır...
He set it up to look like an accident as if your father had gone in the ring to kill a bull, but it was murder all the way.
Bir kazaymış gibi görünmesini sağladı, sanki baban bir boğayı öldürmek için arenaya çıkmış gibi gösterdi, fakat tam bir cinayetti.
Ladies have a biological edge but most males over 40 make up for it in the emotional department. He's gone.
Hanımlardaki değişiklik biyolojik ama 40'ın üstündeki erkekler bunu duygusal planda yaşıyor.
Paolo's watch and his internal sense of time show that he has been gone from his friends for only a few minutes. But from their point of view, he has been away for many decades.
Paolo'nun kol saati ve kendi iç zaman akışına göre arkadaşlarından sadece birkaç dakikalığına uzaklaştı,... ama arkadaşlarının bakış açısından onlarca yıl geçmiş oldu.
– But he's just gone.
Yok oldu. Kayıplara karıştı.
- Really. But he's all gone now, champ, see?
Ama artık gitmiş delikanlı.
He even brings me presents sometimes, hoping that the presents will make her come back but she can't, she's gone.
Bazen bana hediye bile getirir, bu hediyelerin o kızı geri getireceğini umar... ama geri gelemez, o kız gitti artık.
- He was here, but he's gone.
- Buradaydı, ama gitti.
I'm rich, but he's gone.
Zenginim ama kocam öldü.
But my lover He's gone to hell!
Ama erkeğim yok artık!
But if he's gone?
Ama gittiyse?
But he's had his fun, so he's gone.
Ama o alacağını aldı ve işi bitirdi.
Yes, he's gone... but everything is screwed up!
Evet gitti ama her şeyin de içine etti.
0K, he was a drug-crazed transvestite, but at least we could have gone dancing.
Tamam, ilaç kullanmaktan çıldırmış bir travestiydi Ama en azından dansa gidebilirdik.
He was here but he's gone.
Buradaymış ama gitmiş.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]