English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ B ] / But there are limits

But there are limits Çeviri Türkçe

46 parallel translation
But there are limits to what a man can bear.
Ama insanın katlanabileceklerinin de bir sınırı var.
Yes, but there are limits.
Evet ama sınırı var.
Yes, but there are limits.
Evet, ama herşeyin bir sınırı var.
Yes, but there are limits.
Evet, ama bunun da bir sınırı var.
I love Kirsten, but there are limits!
Ben Kirsten'i seviyorum. Ama onun bazı sınırları var.
It's like the good, blundering creature that you are to try to comfort me... but there are limits.
Bütün iyiliğinle, budalaca bir şekilde beni rahatlatmaya çalışıyorsun ancak sınırları zorlama!
OK, but there are limits.
Tabii ki, ama aşırıya da kaçmamak gerekir.
But there are limits.
Ama her şeyin sınırı var.
You know, Marcus, when I asked you to keep an eye on Sloane, I meant it, but there are limits.
Marcus, sana Sloane'a göz kulak ol derken ciddiydim. Ama sınırlar vardır.
But there are limits to a piece of paper as there are to your strength
Ama bir kağıt parçasının sınırı vardır. İnsanın sınırlarının olması gibi.
No, but there are limits to how precise the algorithm can be.
Hayır, ama algoritmanın hatasız olabilmesi için limitler vardır.
But there are limits, and we have reached mine.
Ama limitler vardır, ve benimkine ulaştık.
I mean, family is one thing, but there are limits.
- Katılıyorum. Tamam, aile önemlidir ama onun da bir sınırı var.
- I can be open-minded, but there are limits.
Açık fikirli olduğum doğru ama bunun da bir sınırı var.
But there are limits, now reached.
Ama herşeyin sınırı vardır. Artık o sınıra gelindi.
But there are limits to what he can sell those people, and a lynching's not one of them.
Ama o insanlara inandırabileceklerinin de sınırı var ve asılarak infaz onlardan biri değil.
We are sympathetic to your terrible tragedy, and we've tried to be understanding, but there are limits to what our hotel can...
Başınıza gelen korkunç facia için çok üzülüyoruz ve anlayışlı olmaya çalıştık ancak otelimizin yapabileceklerinin de bir sınırı var.
But there are limits.
Ama son haddeye geldi.
But there are limits to what even you can do, Captain.
Senin bile sınırların var, Kaptan.
But there are limits.
Ama bunun sınırları var.
Yeah, but there are limits.
- Evet, ama sınırlar var.
We're willing to help, Captain, but there are limits.
Yardım etmeye gönüllüyüz Kaptan ama bunun sınırları var.
I may be a maid, but there are limits to my servitude.
- Hizmetçi olabilirim ama hizmetlerimin de bir sınırı var.
But there are limits to what we can do under these unusual circumstances.
Ama bu sıradışı şartlar altında yapabileceklerimiz sınırlı.
I offered to help when you were in trouble but there are limits.
Başın derde girdiğinde yardım teklif ettim ama her şeyin bir sınırı var.
I've been saying it's all well and good to be hospitable, but there are limits.
Misafirperver olmak için bunun iyi güzel bir şey olduğunu söylüyordum, fakat sınırlar vardır.
Well, I'm all for pride, but there are limits.
- Ben de gururluyumdur ama her şeyin bir sınırı var.
Until now, I've suffered your comments with a due degree of civility, but there are limits, sir.
Şimdiye dek, yorumlarınıza, yeterli nezaketi göstererek katlandım fakat, her şeyin bir sınırı var, beyefendi.
But there are limits, and boundaries that cannot be crossed.
Fakat sınırlar vardır, Ve sınırları Geçilemez.
I am able to maintain equilibrium in most situations, but there are... there are limits.
Çoğu hallerde dengeyi koruyabilirim ama bunun da... Bunun da bir limiti var.
But, of course, there are limits.
Ama elbette her şeyin sınırı var.
I wish I could help you myself, but you know there are limits to how much each of us can give of ourselves.
Tabi ki sana yardımcı olmak isterdim. Ama bilirsin ki kendimizden verebileceklerimizin de bir sınırı var.
We perceived the maximum speed of the ship to be a factor of warp, but I know now there are no limits.
Bir geminin maksimum hızının warp faktörü olduğunu düşünmüştük, ama artık bir sınırı olmadığını biliyorum.
but, I mean, obviously... there are limits.
- açıkçası sınırlar var.
There are limits to power, but not to the power of suffering.
Gücün sınırları var ama acı çekme gücünün sınırı yok.
Yes, I see where this may seem very real to you, but you should understand there are limits to what we can do based on... this sort of information.
Tabii, bunların size ne kadar gerçekçi göründüğünü anlıyorum. Ama siz de, bu tip bilgiler ışığında yapabileceklerimizin sınırlı olduğunu anlamalısınız.
But if you look at his first paper, when he points out that machines have limits, because there are numbers...
Aynı insanlar gibi, daha çok ya da farklı ama zeki... Fakat ilk notlarına bakarsanız, makinelerin sınırları olduğuna dikkat çektikten sonra çünkü rakamlar vardı...
If this were entirely our decision, we'd be more than happy to keep the entire intelligence community off-limits to congress, but, uh, there are some political realities in play that make that impossible.
Bu karar tamamen bize ait olsaydı İstihbarat Teşkilatını meclis baskısının dışında tutmaktan çok mutlu olurduk ama bunu imkansız hale getiren bazı politik gerçekler var.
Yes, but there are some limits, Laura.
Evet, ama, bazı sınırları olmalı, Laura.
I would guess that there are limits to what we can understand, but old people always think there are limits to what we can understand, it's the young people who push past those limits.
Tahminime göre evreni anlayabilmemizin limitleri var ama zaten yaşlı insanlar, hep limitlerimizin olduğunu düşünürler, o yüzden limitleri zorlayacak olanlar gençler.
But if there are no limits, you're not a real partner,... just another person.
Eğer sınırlamalar olmazsa, gerçek bir eş olmazsın, sadece başka biri olursun.
But I also understand that there are ethical limits.
Ama aynı zamanda ahlaki sınırların da farkındayım.
There's a couple areas that are off limits, but most of the offices are accessible.
Bazı bölümlere erişemiyoruz ama ofislerin büyük çoğunluğuna girilebiliyor.
I am but a physician - there are limits to my knowledge.
Ben bir hekimim, benim de yapabileceklerimin bir sınırı var.
I know there are rules, but there has to be reasonable limits.
Kurallar olduğunu biliyorum, ama makul sınırlar da olmalı.
There are limits on the applause later, but for now, why don't we all give them a big hand?
Alkış için daha sonra kısıtlama olacak,... ama şimdilik neden şimdi onları kocaman alkışlamıyoruz?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]