But tell me Çeviri Türkçe
6,934 parallel translation
But tell me, Sheriff, how are you going to arrest me when... You can't catch me?
Fakat söyle bana, Şefir, beni nası tutuklayacaksın beni yakalayamadığın zaman?
But tell me, Agent Murphy, how do you expect him to win the election if he hides like a scared rabbit behind all this violence?
Ama tekrar söyleyin Ajan Murphy korkak bir ödlek gibi bütün bu şiddetten saklanırken seçimi kazanmasını nasıl bekliyorsunuz?
... a woman as educated as her should not be stopped from speaking her mind but tell me | \ / Ioni in 1979 who wrote that job application for you in that BATA company...?
Onun gibi eğitimli bir kadın aklındakileri söylemeli. Ama söylesene Moni 1979'da, BATA şirketindeki o iş başvurusunu senin için kim yazdı?
Speak quietly, but tell me.
Sessizce konuş ama söyle.
- Or should I...? - But tell me- -
Söyler misin...
But tell me what her boy name is.
Ama bana erkek ismini söyle.
OK, but tell me honestly, am I sounding crazy?
Tamam, bana dürüst ol, deli gibi mi davranıyorum?
♪ But tell me, does she kiss ♪
# Ama söylesene, seni öpüyor mu #
And please believe me when I tell you that we have nothing but the utmost respect for your beliefs.
Ve inançlarınıza çok saygı duyduğumuzu söylediğimde bana inanın lütfen.
I was trying to tell you, but you wouldn't listen to me.
Anlatmaya çalışıyordum,... ama beni dinlemiyordun.
I went to prison, but they wouldn't tell me anything.
Hapishaneye gittim, ama hiçbir şey söylemediler.
There are no courts for me to turn to, but at least have the decency to look me in the face and tell me what you are.
Başvurabileceğim bir mahkeme yok ama en azından yüzüme bakıp ne olduğunu itiraf et.
Listen to me. Listen. I don't have any reason to tell anybody anything but the truth.
Dinleyin, kimseye gerçeğin dışında bir şey söylemek için nedenim yok.
You know, Carrie promised to tell me everything, but when it came to you... nothin'.
Carrie bana her şeyi söylemeye söz verdi ama mevzu sana geldiğinde hiçbir şey anlatmadı.
But no one must see me leave and you must never tell anyone of my going.
Fakat kimse gittiğimi görmemeli ve sen de kimseye söylememelisin.
Look, I'll see you soon and I'll tell you all about it but you are never gonna believe what happened to me.
See you soon alacağımı ve bu konuda söylemek sen tüm alacağımı, bak. Ama olacak bana ne iman asla ediyoruz.
I can't have sex, or tell the people I love what's going on with me, but I can choose not to have a drawer full of fake eyeballs and strangers'tchotchkes.
Biriyle sevişemem veya sevdiğim insanlara bana ne olduğunu anlatamam ama çekmeceyi sahte göz ve insanların eşyalarıyla doldurmamayı seçebilirim.
But I'd like you to tell me how she got to be that way.
- Nasıl o hale geldiğini bilmek istiyorum.
"Tell me but this one thing, whatever magic it is, " and I promise you I shall tell no-one " and that furthermore, I shall put aside magic entirely,
"Sadece hangi büyü olduğunu söyleyin ve size söz veriyorum ki hiç kimseye bahsetmeyeceğim hatta büyü yapmaktan vazgeçip kendime de büyücü demeyeceğim, size dert olmayacağım."
I wanted to tell you, but she'd have fired me.
Sana söylemek istedim ama beni kovardı.
Doubt all you like, but let me tell you this.
Keyfin bilir. Ancak şunu söyleyeyim.
The didn't tell me anything but your address.
Bana adresinle ilgili hiçbir şey söylemediler.
I tried to tell her, but she wouldn't listen to me.
Ona anlatmaya çalıştım ama beni dinlemedi.
I love Bhaskor da,.. or maybe he has already made a plan of coming back as Piku's kid... daughter.. don't mind me saying but I need to tell you something.
Bir dakika buraya gel. Piku'nun çocuğu olarak geri dönme planı yapmıştır belki de. Kızım, dediğime aldırma ama sana bir şey söylemem gerek.
Maybe that's all we are, but let me tell you this, pretty boy.
Belki de öyleyizdir ama sana şunu söyleyeyim tatlı çocuk :
Because I'm not one to kiss and tell, obviously, but I think she likes me.
Aramızda geçenleri böylece anlatmak istemem ama görünen köye kılavuza ne hâcet? Galiba benden hoşlanıyor.
He said he'd tell me where to meet him later, but listen.
Finn şu an nerede? Bilmiyorum, buluşma yerini daha sonra söylerim dedi.
But why didn't you just tell me?
Neden daha önce söylemedin?
Claire, I know there are things you dinna wish to tell me... but I've one thing to ask ye... honesty.
Claire anlatmak istemediğin şeyler olduğunu biliyorum ama senden istediğim tek şey dürüstlük.
But can you at least just tell me how you think it's fair that I'm gonna torpedo my life because I love you?
Ama en azından bana seni sevdiğim için hayatımın altına dinamit döşemenin neresi adil onu söyle.
But please, please tell me you didn't lay a hand on Jillian?
Ancak lütfen bana Jillian'a elini kaldırmadığını söyle?
Oh, that's interesting you fucking tell her about this shit but not about me and you.
Ne kadar ilginç ona bunla yediğim haltı söylüyor ama ikimizi söylemiyorsun demek.
But don't tell me what to do!
Ama bana ne yapacağımı söylemeyin!
I'm not mad at Adam, but if I was, it'd probably be because he's deceitful and because he didn't tell me he was in love with someone else, if that's even a word you two are using.
Adam'a kızgın değilim ama eğer olsaydım, muhtemelen hilekâr olduğu ve başka birine aşık olduğunu bana söylemediği için olurdum ki o aşamaya geçtiniz mi bilmiyorum.
But you can't tell me you wouldn't have liked it, okay? - I can't...
Bu fikri sevmemiş olduğunu söyleme bana.
Feroz, you don't need me to tell you that this is a very dumb idea. It's risky, sir, but it's not a dumb idea.
Ama orası Suudi Al-Dera?... beni anlayabiliyor musun?
That's... that's very bad, but if you tell me where the family is, if... if you give them up now...
Bu... bu baya kötü, fakat bana ailenin nerde olduğunu söylersen, Eğer... Eğer onları şimdi bırakırsan...
I wanted to tell ye, but he made me pledge not to.
Sana anlatmak istedim ama söylemeyeceğime dair söz verdirdi.
I mean, I'm not really a big fan of heights... Let me tell you. But, you know, something inside me said, "you have to do this."
Yüksekten hoslandigim pek söylenemez ama içimden bir ses "bunu yapmak zorundasin" dedi.
I went to the doc to tell you that. But Being back here with you made me realize I'm not in love with you.
Ama burada tekrar seninle birlikte olmak sana aşık olmadığımı anlamamı sağladı.
But it dawned on me that you are the second person in a week to tell me that I am impossible to live with.
Ama sonradan kafama dank etti. Sen bir hafta içinde bana birlikte yaşamak için imkansız biri olduğumu söyleyen ikinci kişisin.
Tell me what you want me to do and I'll do exactly that, but you have to say it.
Ne yapmamı istediğini söyle, isteğini yerine getireyim. Ama söylemek zorundasın.
But if there is something that I-I-I can do, Then - then tell me.
Eğer yapabileceğim herhangi bir şey varsa bana söyle.
But I gotta tell you, standpipes ain't cutting it for me, man.
Denge boruları işimi görmüyor.
All right, you think this kidnapping should fall under cyber division, but you couldn't just call me and tell me all this?
Peki, sence kaçıran kişilerle siber bölüm ilgilenmeli ama nedense bunları beni arayıp telefonda söyleyemedin?
Ace tries to tell me that, like, he's not in a sexual place right now, but one more day of radio silence and he will be knocking at our front door, naked.
Ace şu an bana cinsel açıdan hazır olmadığını söylemeye çalışıyor ama birkaç gün sakinlikten sonra çıplak bir şekilde kapımızı çalacak.
I never wanted Mr. Shue to know because he's like God to me, but now that you know, I feel like I can tell you all this stuff that I've been holding...
Bay Shue'nun bunu bilmesini istememiştim çünkü adam benim için Tanrı gibi ama şimdi, bilirsin, onca zamandır içimde tuttuğum şeyi sana söyleyebilirmişim gibi hissediyorum... Duyuyorum.
And I know that most of you came home just for homecoming and not for me and Kurt, but we can't tell you how grateful we are for your help.
Biliyorum çoğunuz Kurt ve benim için değil mezunlar toplantısı için geldiniz ama yardımlarınız için ne kadar minnettar olduğumu bilmelisiniz.
But I literally need you to tell me I'm not seeing what I'm seeing so that when I am deposed by the defense
Ama gerçekten neyi görüp görmediğini bize söylemen gerekiyor böylece savunmayı halledeyim.
I didn't know how to tell you this, but nobody wants me.
Nasıl söylemem lazım bilmiyorum, ama kimse beni istemiyor.
I kill you, somebody takes your place, but they'll end up back here just like you, and sooner or later, one of you is gonna tell me what I need to know.
Seni öldürürsem birisi yerini alır ama senin gibi yine buraya düşerler. Er ya da geç, içinizden biri bilmek istediğim şeyi söyleyecek.
tell me 9887
tell me about yourself 90
tell me more 252
tell me about it 1085
tell me again 158
tell me something about yourself 16
tell me why 196
tell me you love me 72
tell me everything 270
tell me something i don't know 107
tell me about yourself 90
tell me more 252
tell me about it 1085
tell me again 158
tell me something about yourself 16
tell me why 196
tell me you love me 72
tell me everything 270
tell me something i don't know 107
tell me that you love me 17
tell me your name 121
tell me the truth 559
tell me something 611
tell me what you want 123
tell me what happened 368
tell me where you are 87
tell me i'm wrong 73
tell me what to do 196
tell me what 357
tell me your name 121
tell me the truth 559
tell me something 611
tell me what you want 123
tell me what happened 368
tell me where you are 87
tell me i'm wrong 73
tell me what to do 196
tell me what 357