English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ B ] / But whatever it was

But whatever it was Çeviri Türkçe

301 parallel translation
So do I, but whatever it was, you was lyin'about it.
Ama her ne konuşuyorsak, sen yalan söylüyordun.
But whatever it was, he must be all right now.
Ama her neyse iyile § mi § olmall.
But whatever it was, we can't risk letting it happen again.
Ama her ne ise, bunun bir daha olmasına göz yumamayız.
But whatever it was he had, it worked out all right with women.
Ama onda ne varsa, kadınlar üzerinde çok etkiliydi.
Now, I don't know what you did, but whatever it was, that's a miracle.
Şimdi, ne yaptığını bilmiyorum, fakat ne olduysa, bir mucize.
But whatever it was... I don't know who you are.
Ama ne olursa olsun... seni tanımıyorum.
No, but whatever it was you should have showered first.
Hayır ama keşke bir düş alsaydın.
What caused this hearing loss, we'll never know for sure, but whatever it was, it's certainly not anything serious.
Bu işitme kaybına ise neyin sebep olduğunu asla bilemeyeceğiz. Ama sebebi her neyse, ciddi bir şey olmadığına eminiz.
You must have been through something terrible, but whatever it was is behind you.
Bazı kötü şeyleri atlatmış olmalısın, Fat o herneyse senin arkanda kaldı.
It wasn't love, but whatever it was... we needed it.
Aşk değildi, ama her ne idiyse ona ihtiyacımız vardı.
I don't know what you did with my rig but whatever it was, I want you to stop it.
Platformuma ne yaptığını bilmiyorum... ama her ne yaptıysan durdurmanı istiyorum.
another quick look ; but whatever it was, has gone.
Başka bir kontrol daha, ama her neyse gitti.
I don't know, but whatever it was, it must've been incredible.
Bilmiyorum, ama her neyse, inanılmaz bir şey olmalı.
But whatever it was, it could not have been as unbearable... as a woman waiting'with no end in sight, wondering'if she's remembered or forgotten by the man she loves.
Ama her neyse, sonunu göremeyen bir kadının yaşadıklarından... sevdiği adam tarafından hatırlanıp hatırlanmadığını, merak etmekten daha dayanılmaz olamaz.
I don't know, but whatever it was, it must've been pretty powerful, because Anton had to triple mine.
Bilmiyorum ama her neyse oldukça güçlü olmalı çünkü Anton benimkini üçe katlamak zorundaydı.
I don't know, but whatever it was, it tore a plating section off the outer hull.
Bilmiyorum, ama her neyse, dış kaplamaya ait kopan bir parça olmalı.
But whatever it was, it scared her and she wants to be with her daddy.
Ancak her ne ise, onu korkutmuş ve babasıyla olmak istiyor.
I don't know, but whatever it was hurt.
Bilmiyorum, ama ne ise canımı yaktı.
But whatever it was, you saw it here. Live.
Ama her ne olduysa canlı olarak izlediniz.
But whatever it was, it led to this.
Ama her ne ise, beni buna götürdü.
I don't know what I did to you but whatever it was, I'm glad.
Sana ne yaptığımı bilmiyorum, ama her ne ise, çok mutluyum.
Well, I don't know what happened or what you said, but whatever it was, it worked.
- Neler olduğunu ya da ne söylediğini bilmiyorum, ama işe yaradı.
I'M NOT QUITE SURE, BUT WHATEVER IT WAS, MY HEAD FEELS LIKE THE DANCE FLOOR AT BABYLON.
Emin değilim ama her ne olduysa, kafam Babylon'un dans pisti gibi...
Well, I don't know what kind of crap your ex-husband used to pull... but whatever it was, Bob doesn't have it in him.
Pekala, eski kocan nasıl karizmatik biriydi bilmiyorum ama... Bob'da bundan yoktur.
I don't know what the hell your fool ass was trying to prove... but whatever it was, you proved it.
Burada neyi kanıtlamak istediğini bilmiyorum ama... bu herneyse, kanıtladın.
But there's a natural strong rivalry between sisters... and ever since that incident, whatever it was... it's grown more and more bitter in her until now it's... abnormal.
Kardeşler arasında doğadan gelen bir rekabet vardır. Artık her ne olduysa, o olaydan beri ondaki rekabet duygusu gittikçe büyüyerek anormal bir hal almış.
It was in the cards or it was fate or a jinx or whatever you want to call it, but right from the start...
Ya alın yazısı, ya kaderdi ya büyüydü ya da ne derseniz oydu. Fakat en başından beri buydu.
Whatever it was destroyed everything that was living, but the planet is dead, totally dead.
Burada yaşayan her şeyi her ne yok etmişse bu gezegen ölmüş, tamamen ölmüş.
Whatever it was is gone now but let's ease on over in that direction.
Her neydiyse gitti ama bu yöne dikkat edin.
- I don't know... but whatever the hell it was, it was doing 125.
- Bilmiyorum ama her neyse o şey 190 yapıyordu.
I'm telling you this because I think you're in a simmilar position like I was long ago but my friend, you're not that young as I was back than you're old enough to know better, pull yourself together confess it and I swear whatever you tell me, will remain within these 4 walls...
Bunu sana söylüyorum çünkü şu an benim yıllar önce içinde bulunduğum durumdasın. Ama dostum, sen benim o sıralar olduğum gibi genç değilsin. Durumu daha iyi kavrayıp, akıllı davranacak kadar yaşın var.
Dear Mr. Vernon. We accept the fact that we had to sacrifice a whole Saturday in detention for whatever it was we did wrong but we think you're crazy to make us write an essay telling you who we think we are.
Sevgili Bay Vernon hatamız yüzünden Cumartesiyi feda ettiğimizi kabul ediyoruz.
Not to what people told me, which naturally was of no interest... but to whatever it was they were trying to hide.
Tabii ki insanların söyledikleri tekdüze şeyleri değil... aslında ne saklamaya çalıştıklarını gözlemlemek için.
Like "rip-off," or whatever, I would have left the gallery... but because it was positive, it said, "Yes"...
Mesela "toz ol" yazsaydı, galeriyi hemen terk ederdim. Çünkü olumlu bir şeydi. "Evet" yazıyordu.
Βecause it was during the war and there was a lot of... I don't know whether it was pressure or just fear or whatever, but the studios would not finance a film about the Vietnam War.
Çünkü savaş zamanıydı ve çok sayıda... baskı mıydı ya da sadece korku muydu bilmiyorum.
Now, listen, I appreciate whatever it was that you were doing but the station wants a show with me and the girls. And I'm really having fun.
Yaptığın her neyse çok takdir ediyorum, ama kanal kızlarla benim olduğumuz bir program istiyor ve ben çok eğleniyorum.
Whatever happened today, it was horrible, but it doesn't stop us.
Bugün yaşananlar korkunçtu.
But whatever this thing is, they talk about it like it was sacred. from what I can gather, it played a pivotal role in helping the Wraith win their war against the Ancients.
Ama bu her ne ise, ondan sanki kutsal bir yer gibi bahsediyorlar.Öğrendiğim kadarıyla, Wraith'e Kadim'lerle olan savaşlarında çok büyük yardımı dokunmuş.
It was just... she needed me, I mean, not me, but somebody, anybody. And I just happened to be there, and we just, so, we just hung out... or whatever, I mean, it could have been anyone.
Bu sadece bana ihtiyacı vardı.Yani, bana değil herhangi birine, kim olursa ve ben oradaydım biz sadece sadece takıldık ya da her neyse bu herkesle olabilirdi.
But logic suggests that since we survived whatever it was that others must have survived it as well.
Ama mantık diyor ki, eğer biz kurtulduysak, durum ne olursa olsun... başkalarının da aynı şekilde kurtulmaları gerekiyor.
More than anything I wanted to believe what he was saying but the truth is I was just as scared in the hospital as I'd been when we went for the generator so scared that all I could think about was doing whatever it took to stay alive.
Söylediklerine inanmayı öyle istedim ki oysa gerçekte olan, hastanede de en az jeneratöre gittiğimdeki kadar korktuğum ve hayatta kalmak için ne gerekiyorsa yapmaya çalıştığımdı.
Look, Tom, I really appreciate what you did- - what you were willing to do for me- - but as far as I'm concerned, I was under the influence of some weird Vulcan chemical imbalance and whatever I did, whatever I said- - it wasn't me.
Bak Tom, gerçekten yaptığın şey için minnettarım- - gönüllü olarak benim için yaptıklarına- - ama bir çeşit Vulkan kimyasal dengesizliği altında olduğumu göz önünde bulundurduğumda sana ne dediysem ve ne yaptıysam, o kişi... ben değildim.
San Francisco in the middle'60s... was a very special time and place to be a part of... - but no explanation... no mix of words or music or memories... can touch that sense of knowing that you were there and alive... in that corner of time in the world, whatever it meant.
San Fransisko, atmışlı yılların ortası... çok özel bir yer ve zamandı... ama hiç bir açıklama... hiç bir kelime, müzik, ve hatıra karışımı... zamanın o köşesinde hala hayatta olduğunuzu bilmenin... verdiği duyguyu veremez.
- But I have to tell you Dawson, as complicated our friendship was, it doesn't even compare to how complicated whatever you and I have here is bound to be.
- Ama sana şunu söylemeliyim Dawson, arkadaşlığımız bu kadar karmaşık oldukça, ama bu bizim bağlılığımızın karmaşıklığıyla karşılaştırılamaz bile.
But whoever or whatever it was ; It ’ s gone now.
Ama o her ne idiyse şimdi gitmiş.
I can't speak for my partner, but I think that whatever it was... that killed Donald Pankow also got to Mr. Derwood Spinks.
Ortağım adına konuşamam ama bence Donald Pankow'u her ne öldürdü ise... Bay Derwood Spinks'i de aynı şey öldürdü.
But I had to have whatever it was I just felt.
Ama hissettiğim duygu için değerdi.
Not that I was good at this, whatever this whole thing was... but at least it was familiar to me.
Bunda da iyi değildim, tüm bu şeyler fakat en azından buna aşinaydım.
Even if it was the wrong kind, or too heavy, or whatever... But I also enjoyed it some of the time,
Yanlış veya çok aşırı bir şekilde yaşanmış olsa da aynı zamanda çok zevk aldığımı da söylemeliyim.
But as I was lookin'at the place, whatever it's called... I had an epiphany.
- Bu ite bi tala, iki kuvurabiliriz.
Whatever, but I'm sure it was a satellite.
Her neyse, uydu olduğuna eminim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]