Can you see me Çeviri Türkçe
3,794 parallel translation
Kid, can you see me?
Beni görebiliyor musun ufaklık?
Can you see me, Paul?
Beni görebiliyor musun, Paul?
Can you see me?
Beni görebiliyor musun?
Cos if you want me to pretend I can see the cat, I can.
Eğer kediyi görebiliyor gibi davranmamı istersen, yapabilirim.
I can't wait to see what you get me for my birthday.
Yaş günü hediyemi görmek için can atıyorum.
Yeah, see, that's the thing is that you can't go with me because then I'll have to explain who you are, how I know you, that my life's in danger.
İsin asli su ki öyle yaparsak senin kim oldugunu, seni nereden tanidigimi ve hayatimin tehlikede oldugunu anlatmak zorunda kalirim.
Why don't you wait and let me see if I can get you a shelter?
Biraz bekle de sana kalacak bir yer ayarlamaya çalışayım.
Do you see me as someone you can trust?
Beni güvenebileceğin biri olarak görüyor musun?
To see if you can relax with me a hundred kilometers from home.
Bakalım evden kilometrelerce uzakta benimle rahat mısın, değil misin diye.
- Can't you see what you lured me into?
- Beni ne duruma soktuğunu göremiyor musun?
- You can see me?
- Beni görebiliyor musun?
You're the only one who can see me.
Beni sadece sen görüyorsun.
I can ride in your car like this... so you don't have to be afraid someone's gonna see me.
Arabana bu şekilde binebilirim böylece birisinin beni görmesinden korkmana gerek kalmaz.
Just tell me, and you can see him.
Bunu söyle, onu görebilirsin.
You can come and see me.
Yanıma gelip beni görebilirsin.
Melanie, you can't come see me anymore.
Melanie, bir daha beni görmeye gelme.
We're going to look, we're going to feel, we're going to see, we're going to learn, until you can show me what fine art is, all right?
Biz ise bakacağız, hissedeceğiz göreceğiz, öğreneceğiz. Ta ki siz bana güzel sanatların ne olduğunu gösterene kadar tamam mı?
Well, if you see her, can you call me?
Eğer onu görürsen, beni arar mısın?
♪ How could you leave me, can't you see my tears?
♪ Beni nasıl terkedersin, göz yaşlarımı görmüyor musun?
Why don't you let me see Joe again, see if I can get him to talk?
Joe'yla tekrar görüşmeme izin ver. Belki onu konuşturabilirim.
It's about if you can see me or not.
Bu beni görüp göremediğinle alakalı.
No, he's not giving me trouble, as you can see.
Hayır, gördüğünüz üzere beni rahatsız etmiyor.
And then tell me if you can see anything new.
Ve bana söyleyebileceğin yeni bir şey varsa söyle.
Well, do you want me to have a look around and see if I can find out anything more?
Etrafı kolaçan edip başka bir şey bulup bulamayacağıma bakmamı ister misiniz?
And I can see that you don't like me like that.
Benden o anlamda hoşlanmayan seni de görebiliyorum.
Please tell me you can see that.
Lütfen bunu görebildiğini söyle.
Get me that tape, and I will not only see to it that your son is not swallowed by the system, but I will also do everything in my power to secure your freedom, so you can be with him again.
Bana o kasedi getirirsen oğlunun sistem tarafından yutulmasına engel olmakla kalmayacağım ayrıca tekrar onunla olabilmen için tekrar özgür olabilmen için tüm yetkilerimi kullanacağım.
Everyone can see you're challenging me, rummy.
Herkes bana karşı geldiğini görüyor, garip oğlan.
You need something people can see, visual stimulation, and believe me, there is nothing more stimulating than crazy people.
İnsanların görebileceği, onları görsel olarak uyarabileceğiniz şeylere ihtiyacınız var ve güvenin bana, dünyada delilerden daha uyarıcı bir şey yoktur.
You don't think I'm going to make the grade anyhow! I can see you all looking down your big, shiny schnozes at me.
Sen not alacağımı bile sanmıyorsun niye sana bu egoyu tattırayım ki?
You can see - it was not addressed to me.
Bana gönderilmediğini görebilirsiniz.
Nick, can you tell me where you are or what you see?
Nick, nerde olduğunu ya da ne gördüğünü söyleyebilir misin?
Can you tell me what you see?
Ne gördüğünü söyleyebilir misin?
I can see it with my own eyes, and until you admit it, or give me a damn good reason why not, no one is getting off this boat!
Bunu görebiliyorum. Siz itiraf edene kadar ya da tersi için iyi bir sebep verene kadar, kimse tekneden ayrılmıyor.
I can't see inside your head, but if you want to say something, then you can't be mad at me if you don't tell me.
Ne düşünüyorsun bilemiyorum, ama bir şeyler söyleyebilirsin. Bana söylemeyecek isen, sinirlenemezsin de.
You can't show me something I can't see!
Göremeyeceğim bir şeyi gösteremezsin!
Why don't you let me see what I can swing here, and I'll just...
Bir şey ayarlayabilir miyim diye bakacağım.
You just can't stand to see me happy.
Mutlu olduğumu görmeye dayanamıyorsun.
If this case has taught me anything, it's that... when you put something out there, anyone can see it, from a future job interviewer to an Internet creep.
Eğer bu dava bana bir şey gösterdiyse o da internette bir şeyler paylaştığında bunu herkes görebilir gelecekteki iş görüşmendeki kişiden internet sapığına kadar.
Erica, it really concerns me you can't see that.
Erica, bunları göremiyor olman beni cidden endişelendiriyor.
I can see you're disappointed in me, but it was your job to judge me when you were my teacher.
Sizi hayal kırıklığına uğrattığımın farkındayım ama beni yargılamak hocamken sizin görevinizdi.
Nice to see your memory's still intact, dearie, but this time, I'm afraid I'm gonna have to disappoint you. It wasn't me.
Olayları hatırlayabilmene sevindim canım ama ne yazık ki bu sefer biraz hayal kırıklığına uğratacağım seni çünkü ben yapmadım.
I can't wait for you to see me after, Succubus.
Beni sonrasında görmen için sabırsızlanıyorum, Succubus.
But, you know, if I don't see something that tells me that some day, maybe, we can have a loving relationship, then, you know...
Ama bir gün bana bir şey söylediğini göremezsem... Belki sevgi dolu bir ilişkimiz olabilir. Sonra...
At 5 o'clock. Can't you see there's a timetable? Leave me alone.
Sefer saatleri orada yazıyor, git kendin bak.
Can you tell me what you see here?
Burada ne gördüğünüzü söyleyebilir misiniz?
You can see from the photo, she's all over me.
Fotoğrafta görebiliyorsunuz benim üzerime düştü.
♪ I can see you right before me ♪ ♪ but it feels like you're miles away ♪ ♪ I can touch your body, baby ♪
d Hemen önümde olduğunu görebiliyorum d d ama aklın başka yerdeymiş gibi hissediyorum d d Sana dokunabilirim, bebeğim d d ama sana söyleyecek sözüm yok... d
Do you want to yell stuff at me and see if I can intubate under pressure?
Baskı altında entübe edebildiğimi görmek için bana bağırmak ister misin?
You can move, let me see'em.
Hareket ettirebilirsin, göster şunları.
Let me see if I can get you out of this.
Kurtarabilecek miyim bakalım seni.
can you speak english 16
can you swim 39
can you hear me 3134
can you 2490
can you tell me your name 66
can you do me a favor 162
can you talk 121
can you help me 410
can you see 147
can you keep a secret 141
can you swim 39
can you hear me 3134
can you 2490
can you tell me your name 66
can you do me a favor 162
can you talk 121
can you help me 410
can you see 147
can you keep a secret 141