Commissioner Çeviri Türkçe
3,441 parallel translation
Oh thank you Commissioner,
Teşekkürler.
Listen, Garrett, we're doing this campaign with the commissioner's input or without.
Dinle. Emniyet müdürünün fikri olsun ya da olmasın bu kampanya yapılacak. Eğer fikirlerinin duyulmasını istiyorsa konuşsun.
I don't suppose I could just turn the camera on the commissioner?
Emniyet müdürünü çekmemin imkânı yoktur herhalde değil mi?
Commissioner got a call from the Wheeler family.
Şube müdürü Wheeler ailesinden bir telefon almış.
He's the police commissioner.
O emniyet müdürü.
It's Detective Baker in the commissioner's office.
Emniyet müdürünün ofisinden Dedektif Baker.
The commissioner has left the building.
Müdür binadan ayrılmış.
When I became police commissioner, I had to resign from the NYPD.
Emniyet müdürü olduğumda NYPD'den istifa etmek zorunda kalmıştım.
You lost your wife, you lost being a cop, to become commissioner, then you lost your son.
Karını kaybetmişsin. Emniyet müdürü olmak için polisliği kaybetmişsin. Oğlunu kaybetmişsin.
Good Morning, Commissioner. Thank you, Jonathan.
- Teşekkürler Jonathan.
Commissioner, thank you for joining us.
- Katıldığınız için teşekkürler.
Okay, so when God talks to you, does He extend professional courtesy by calling you "Commissioner"? No.
Peki.Tanrı seninle konuştuğu zaman emniyet müdürü deme kibarlığını gösteriyor mu?
I would like to know what you think, Commissioner.
Ne düşündüğünüzü bilmek istiyorum.
I think we already know where the commissioner stands.
Bence müdürün fikrinin ne olduğunu biliyoruz.
We're cleaning up the guano left behind by Pittman, and the commissioner noticed several inconsistencies.
Pittman'ın geride bıraktığı pisliği temizlemeye çalışıyoruz. Birbirini tutmayan şeyler bulundu.
You're not exactly marrying the commissioner.
Sen de bir komiserle evlenmiyorsun ya!
A criminal's sister will only marry another criminal, not the commissioner.
Bir suçlunun kız kardeşi ancak bir suçluyla evlenir, komiserle değil.
Chief went to see police commissioner.
Şef, polis komiserini görmeye gitti.
Well, I just got off the phone with the commissioner's office, and they're about to step in and seize all of it.
Komisyon ofisini aradım, devreye girip, her şeye el koymak üzereler.
- The commissioner, when he asked me if I believed in God, which I thought was a strange question coming from a basketball commissioner, but then he went on to say, because it would take a miracle to stop this seizure from going down.
- Komisyon üyesi bana Tanrı'ya inanıp inanmadığımı sorduğunda bunun basketbol komisyon üyesinden gelen tuhaf bir soru olduğunu düşünmüştüm ama sonra konuşmaya devam etti, ve bu batış devam ederken el konulmadan vazgeçilmesinin bir mucize olacağını söyledi.
"Police commissioner resigns"
"Polis Komiseri İstifa Etti."
Jeremy, I have the state highway commissioner on line one.
Jeremy, karayolları genel müdürlüğü hat birde şu an.
Can I speak Commissioner Sup?
- Şef Sup'la konuşabilir miyim?
- Commissioner Suup heads the investigation.
- Soruşturmanın başındaki Suup.
Suup Commissioner wants you to stop by.
Şef Suup gelmenizi istiyor.
Annika Bengtzon for the Commissioner.
- Annika Bengtzon, Şef'e gelmiştim.
Annika Bengtzon's here for Commissioner Suup.
Annika Bengtzon, Şef Suup'a geldi.
Tell Commissioner Suup.
Şef Suup'a anlatın.
- Commissioner Suup.
- Şef Suup.
Annika Bengtzon for the Commissioner.
- Annika Bengtzon Şef'i arıyor.
Deputy Commissioner Walters is overseeing the panel.
Görüşmeyi Başkan Yardımcısı Waters denetliyor.
What about? Guv thinks one of us talked to the Deputy Commissioner about the Fitzpatrick case.
Şef içimizden birinin Başkan Yardımcısı ile Fitzpatrick davası hakkında konuştuğumuzu düşünüyor.
Deputy Commissioner Walters wants a press release ASAP.
Başkan Yardımcısı Walters hemen basın duyurusu yayınlamak istiyor.
Oh, Deputy Commissioner!
- Sayın Başkan Yardımcısı!
Signed by the land ownership commissioner from the Polish National Liberation Committee.
Polonya Ulusal Kurtuluş Komitesi toprak mülkiyeti yetkilisi tarafından imzalanmış.
- Commissioner.
- Rahat.
Commissioner's on his way in.
Müdür geliyor.
Commissioner, what can you tell us about the alleged perpetrator, Donald Washington?
Amirim, şüpheli Donald Washington hakkında ne diyebilirsiniz?
And how has this affected you personally, Commissioner?
Bu sizi kişisel olarak nasıl etkiledi?
There's barely room to swing a heritage commissioner in it.
Bir miras komisyoncusunu sallandırmaya kalksan zar zor sığar.
Miss Delaine, may I introduce Commander Stern, soon to be Deputy Commissioner.
- Bayan Delaine, size Komutan Stern'ü tanıştırayım, müstakbel emniyet müdürü.
May I introduce Commander Stern, soon to be Deputy Commissioner.
Size Komutan Stern'ü tanıştırayım, müstakbel emniyet müdürü.
After all, I hear you are earmarked for Commissioner.
Neticede, komisyon üyesi olarak belirlendiğiniz kulağıma çalındı.
They're going to make me Deputy Commissioner.
Beni Emniyet Müdür Yardımcısı yapacaklar.
Put me through to the Commissioner.
- Beni Emniyet Müdürüne bağla.
Now I also note, in this second photograph, I believe that's the Metropolitan Police Commissioner Laurence Stern.
Şimdi ayrıca belirtmek gerekirse bu ikinci fotoğraftaki kişi sanıyorum Metropol Polis Komiseri Laurence Stern.
'The Commissioner of Police often visits.
"Emniyet Müdürü sık sık ziyaret eder."
Commissioner Reagan?
- Bay Reagan?
Commissioner, His Excellency is here.
Amirim, ekselansları geldi. - Terry, bu ne sürpriz.
Yeah, give me Commissioner Hardy.
Alo, Şef Hardy'yi bağlayın.
Commissioner.
Müdürüm.