Crest Çeviri Türkçe
651 parallel translation
Marie also noticed something odd about the crest of the ridge, a feature which looks suspiciously like evidence for Wegener's unfashionable ideas.
Marie, ayrıca dağ sırasının kabuğuyla ilgili tuhaf bir şey farketmişti ; şüphe çekici biçimde Wegener'in tutulmayan fikirlerine kanıt teşkil edebilecek gibi olan bir özellik.
Also, running down the centre of the basins was a continuous mountain range, and along the crest was a continuous rift valley.
Ayrıca, çanakların merkezine doğru inen süregiden bir dağ sırası ve kabuk boyunca süregiden bir çatlak vadisi oluşturuyorlar.
We caught him and found that he had this silver with your crest on it.
Yakaladığımızda onu, sizin armanızın olduğu gümüşlerle bulduk.
It was very gracious of you to elevate me to that lofty station and I hope Your Highness won't be too insulted but I have definitely made up my mind to remove the crest from my stationery my lingerie, and my life.
Beni o âli yere yükseltmekle çok nezaket gösterdiniz ama Kont hazretlerine çok hakaret etmiş olmam değil mi? Kırtasiyemden iç çamaşırlarımdan ve hayatımdan bu başlıkları kaldırmaya kesinlikle karar verdiysem?
Haven't I seen this crest before?
Bunu daha önce de görmüştüm.
She had a crest of her own before she married him.
Onunla evlenmeden önce zirvedeydi.
" Crest :
" Arma :
Every good soldier needs a crest for his cap.
Her iyi askerin, şapkası için bir ibiğe ihtiyacı vardır.
There mustn't be anything mercenary about this soldier's crest.
Bu askerin ibiği yanında paranın lafı olmaz.
Every good soldier needs a crest for his hat.
Her iyi askerin, şapkası için bir ibiğe ihtiyacı vardır.
Wait until they've reached the crest of the hill.
Tepenin zirvesine varmalarını bekle.
The Dracula crest.
- Dracula'nın arması.
The Dracula crest.
- Drakula arması.
Dracula's crest.
- Drakula'nın arması.
Is this Crestview 5-1733?
- Orası 51 733 Crest View mu?
But all my friends said I deserved one, so I invented that crest.
Ailem yok. Ama bütün dostlarım bir aile hak ettiğimi söyledi. Ben de bu armayı yarattım.
Then why didn't you tell me about the crest, about Fabian, about everything?
O zaman neden bana aile armasını, Fabian'ı, her şeyi anlatmadın?
From the crest of that ridge as far as your eye can see to the west, to beyond Old Baldy.
Şu sırttaki tepeden gözünün görebildiği kadar batıya, ve Old Baldy'nin ötesine.
From the crest of that ridge north, around to the west...
Şu sırttaki tepenin kuzeyinden ta batıya kadar...
There's not a scullion in all Britain doesn't know the crest of Sir Gawain.
Tüm britanya da sır Gawein'i tanımayan tek bir kişi bile yoktur.
Park Crest Hotel, 322 French Street. Code Three.
Park Crest Hotel, Fransız Caddesi 322 Numara. 3. kod.
Observatory Drive and Crest Place.
Gözlemevi Yolu ile Crest'in orada.
I waited for him in the draw over the crest of that hill, but he never did show up.
Bir süre tepede durup, gelir diye bekledim ama gelmedi, Yüzbaşım.
Enlargements of the photos give us quite a lot of details along the crest, at least 12 passenger thrown out on impact and four bodies visible in the tail section.
Fotoğrafların büyütülmesi bize zirvenin ayrıntılarını gösterdi, çarpışma ile en az 12 yolcunun dışarı savrulduğunu ve kuyruk bölümünde de dört cesedin olduğu seçiliyor.
Our family crest was a crane in a circle, and that crest was emblazoned -
Aile armamız çember içinde bir turnaydı ve armanın süsleri -
Outside the formal curtains emblazoned with that crest stood five horses -
O armayla süslenmiş resmi perdelerin dışında beş at dururdu -
With your crest and everything.
Arman filan da var.
The crescent is the Akizuki crest!
Hilal, Akizuki sembolüdür!
The Akizuki crest!
Akizuki sembolü!
The Baskerville crest, engraved on the hilt.
Baskerville arması, sapına kazınmış.
As long as the Reds hold the crest of the hill, they're in charge.
Tepenin üzerini tuttukları sürece kontrol onlarda.
While you go over the crest of the hill, I'll push through the trenches with every man I can find.
Sen tepeye ilerlerken, ben bulabildiğim her adamla siperleri yaracağım.
We've taken the crest of the hill and the whole trench system.
Biraz evvel tepeyi ele geçirdik.
Haul their dead to the crest of the hill.
Cesedi tepenin üst kısmına taşı.
For an additional 500 Marks I will include the family crest.
500 mark daha verebilirseniz size aile armamı da verebilirim.
Paint this crest on a car. How long will it take?
Bu armayı arabanın kapısına çizmeni istiyorum.
- And here's the family crest.
Ve bu da aile arması.
I think that Dan Cole is riding on the crest of a wave.
Bence Dan Cole yakaladığı olumlu havayla gelişiyor.
This is our neighbor, Bill Crest.
Bu, komşumuz Bill Crest.
The Coarsegold strike is on the crest of the Sierras.
Coarse Gold madeni Sierra'ların yamaçlarında.
While I ride this board over the crest of the inferno all the way to freedom!
Cehennem dalgasının üzerinde, bu tahtayla özgürlüğe doğru süzüleceğim.
In this case, "Kado" means a diamond-shaped crest.
Bu durumda, "Kado" elmas biçimli sorguç anlamına da gelebilir.
- Yeah, the Starcrest trailer park.
Evet, Star Crest karavan parkı.
But it's even more exciting to know that there in her brain beneath the crest of terror looks filament of hope.
Orada beyninde olduğunu bilmek bile daha heyecan verici! Lambanın ince teli bile bir umut olur.
Get your bastards up onto the crest.
Seninkileri zirveye götür.
Here the Sinyukhina Crest starts to rise.
Burada Sinyuhina Tepesi yükselmeye başlıyor.
On the other side of the crest there's another lake.
Tepenin diğer tarafında başka bir göl daha var.
The Germans have only one way through : By the crest between the two lakes.
Almanların geçebilecekleri tek yer iki göl arasındaki tepe.
You said that the crest is the only way for them to approach the railroad.
Demir yoluna erişmek için tek yollarının tepe olduğunu söylediniz.
We've got to stop them coming along the crest and force them to go around.
Tepeye varmalarına engel olarak etrafından dolanmaya zorlamalıyız.
I saw the body from the top of the crest and naturally came down. It's fantastic!
Bunlar uydurma!