English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ D ] / Dead meat

Dead meat Çeviri Türkçe

477 parallel translation
Do they really like this dead meat?
Gerçekten ölü eti severmisiniz?
If you're lying, you're dead meat.
Yalan söylüyorsan, öldün demektir.
- Move and you're dead meat!
- Kımıldamayın! Nalları dikersiniz.
Uglich's dead meat!
Uglich'in ölü eti!
If anyone dare moves, he's gonna be dead meat!
Kimse kıpırdamasın yoksa o ölür!
It's a chance of a lifetime. You either grab it or you're dead meat.
Ya şansı yakalarsın, ya da başarısız olursun.
Kill me? You're dead meat, sucker!
Sen öldün, enayi!
You're scary! You're dead meat, sucker!
Seni korkak!
Dead meat, Beddoe.
Sen öldün, Beddoe.
Dead meat.
Sen öldün.
When Hung Hua Society's men come... they will be dead meat.
Hung Hua Cemiyeti geldiğinde... hepsini parçalarına ayıracağım, diye
The boy here is right, I am dead meat.
Adamın çok haklı.
You're dead meat!
Sen ölüsün.
Dead meat.
Ölüsün.
I get out of here, you're dead meat, man!
Buradan çıktığımda öleceksin ahbap!
Dead meat!
Öleceksin!
You're dead meat, buddy.
Sen artık ölüsün, dostum!
What meal would be complete without a little dead meat?
Ölmüş etin olmadığı bir yemek, yemek sayılmaz.
Whatever it is, now it's dead meat!
Her ne idiyse şu an bir leşten ibaret!
You lose concentration in a fight and you're dead meat!
Dövüşte konsantrasyonu kaybedersen ölüsün!
Points or no points you're dead meat.
Puan olsun olmasın... sen ölüsün.
The heinies catch a flash of those headlights, you guys are dead meat.
Biracılar bu farların ışığını görürlerse, ölürsünüz.
You're dead meat, Barnes.
Sen artık öldün Barnes!
Only dead meat waits for the stew pot.
Yalnızca cortlayanlar kurda kuşa yem olur.
Anybody moves, and they're dead meat!
Kim kımıldarsa, cansız ete dönüşür!
I think we're all dead meat!
Sanırım, hepimiz cansız et olacağız!
We're dead meat!
Hepimiz de cansız etiz!
Ricardo's dead meat.
Ricardo'yu geberteceğim.
Oh, the kid's dead meat!
Umarım kaza yapmaz.
You're a dead man, dead meat.
Sen ölüsün, öldün sen.
You're dead meat.
Sen ölüsün.
You're dead meat, pilgrim.
Kendini ölmüş bil, mezarcı.
If I'd have gotten ahold of him, he'd be dead meat.
Onu elime geçirseydim ölü bir et olacaktı.
You were like dead meat.
Sen ölü et gibiydin.
You're dead meat!
İkinizde öldünüz!
- You're dead meat, pal.
- Sen bittin arkadaş.
Go Ahead And Laugh, But If I Ever Find The Bastards That Did This, They're Dead Meat.
Gülün bakalım, ama bunu yapan pislikleri bir elime geçireyim geberteceğim.
The Moment Any One Of Us Go Out There, We're Dead Meat, Yesterday's News.
Hangimiz dışarı çıkarsa çıksın anında ölür, tahtalı köyü boylar.
- I think we're dead meat.
- Bence hapı yuttuk.
Real dead meat.
Gerçekten hapı yuttuk.
If I screw this up, this town is dead meat.
- Bu işi elime yüzüme bulaştırırsam, bu kasaba biter.
When the Swede gets out of the brig, this sucker is dead meat!
İsveçli diskodan çıkınca, bu herifi olacak kıyma!
Down! Fucking move, and you're dead meat!
Kımıldarsanız geberirsiniz!
You're dead meat, copper!
Seni öldüreceğim aynasız!
Loose it and you're dead meat.
Kaybederseniz ölü etsiniz.
You're dead meat, Marty.
Sen kokmuş etsin, Marty.
But when this is over, you two guys are dead meat.
Ama bu iş bittiğinde siz ikiniz ölü et olacaksınız.
- Dickstein is dead meat.
- Dickstein ayvayı yedi.
We're dead meat now, skank!
Şimdi ölüyüz, Skank!
When you're dead, you're meat for the worms.
Öldüğünde kurtlara yem olursun, hepsi bu kadar.
You're dead meat, MacGyver!
- Sen ölüsün, MacGyver.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]