Distract me Çeviri Türkçe
458 parallel translation
Please be so good as to stop pacing Watson, you distract me.
Lütfen dolaşmayı bırakır mısın, Dr. Watson? Dikkatimi dağıtıyorsun.
But such trifles, of course, did not for a moment distract me from my purpose.
Ama bu ıvır zıvırlar beni amacımdan bir an bile saptıramadı.
Now and then, when the storm inside me gets too loud... I take a glass too much to distract me.
Arasıra içimdeki fırtına çok şiddetlendiğinde aklımı dağıtması için bir bardak daha fazla içiyorum.
Distract me!
Dikkatimi dağıtın!
- You're really trying to distract me.
- Besbelli dikkatimi dağıtmak niyetindesin.
You're trying to distract me. That's a lousy thing to do.
Sen birini dışarıda tutmuyorsun!
What's wrong? - Oh, don't distract me, please.
- Dikkatimi dağıtma, lütfen.
'-'Don't distract me.'
- Dikkatimi dağıtmayın.
So you were just kissing me to distract me yesterday!
Demek dikkatimi başka yöne çekmek için beni öpüyordun!
So you won't talk to me and distract me I will explain the tide phenomenon.
Ben, gel-git olgusunu açıklarken benimle konuşmayacak,.. ... dikkatimi dağıtmayacaksın.
She'd distract me from what I want to do.
Yaptığım işe odaklanmamı engeller.
You've almost dropped me. To distract me in doing my solo.
beni az daha küçük düşürüyordun kendi hareketlerimi yaparken dikkatimi dağıttın.
It's an attempt to distract me.
Aklımı çelme kalkışması.
Look, I don't mean to be rude, but this is not as easy as it looks, so I'd appreciate it if you wouldn't distract me.
Bak. Kabalaşmak istemem, ancak göründüğü kadar kolay değil bu yüzden de dikkatimi dağıtmazsan minnettar olurum.
Your stories distract me.
Senin hikayelerin beni şaşırtıyor.
I was in the tower when he used you to distract me.
Beni başka tarafa çekmek için seni kullandığı sırada ben kuledeydim.
Don't distract me.
Aklımı çelme.
Anyway, they continued circling me to distract me from their nests.
Her neyse, etrafımı kuşatıp yuvalarından dikkatimi dağıtmaya devam ettiler.
Work will distract me
Çalışmak kafamı dağıtacaktır.
Don't distract me.
Dikkatimi dağıtma.
To listen to the gentlemen would distract me from my work.
Beyefendileri dinlemek işimi yapmama mani olabilir.
Noises or sounds distract me... even music.
Sesler dikkatimi dağıtıyor... Hatta müzik bile.
Tell me something to distract me.
Beni rahatlatacak bir şeyler anlat.
The shopkeeper has offered you his daughter "to distract me from his trial."
Mağaza sahibi "dikkatimi davasından uzaklaştırmak için" bana kızını teklif etti.
I don't believe a word you're saying, so you can stop trying to distract me now and start answering questions.
Söylediğin hiçbir söze inanmıyorum, bu yüzden beni kışkırtmayı bırak da, sorularımı cevaplamaya başla.
Didn't distract me at all.
Hiç de rahatsız olmadım.
Don't distract me.
Benim dikkatimi dağıtma.
You'll not distract me from my paper.
Beni gazete okumaktan alıkoyamazsın.
You don't want to change your magazine, but you don't want to look like a bad guy and reject my ideas, so you distract me with the beautiful office, the free shoes.
Dergini değiştirmek istemiyordun ama aynı zamanda benim fikirlerimi geri çevirip kötü adam da olmak istemiyordun. O yüzden güzel ofisle, bedava ayakkabılarla dikkatimi başka yöne çektin. Ne?
Don't try to distract me, Mom.
Dikkatimi dağıtmaya çalışma anne.
Okay, did they, like, tell you to say that to distract me from the file?
Bu da onu seçili alanında çalışmaktan alıkoyuyor.
- All that was meant to distract me?
Yani o Dax konuşması dikkatimi dağıtmak için miydi?
His calls are almost continuous and much lower pitched, because he wants to be located, so that he can distract me away from her, and even unsettle me.
Sesi devamlı ve düşük perdeli, çünkü bulunmasını istiyor. Bu sayede dikkatimi dağıtabilir ve hatta beni tedirgin edebilir.
Don't distract me, I'll loose the ideas.
Zihnimi dağıtma, yoksa unuturum.
You're trying to distract me now with this "wrinkle."
Muhtemelen şu anda kırışıklık sorunlarıyla beni oyalamaya çalışıyorsundur.
- You're just trying to distract me.
- Sadece benim dikkatimi dağıtmaya çalışıyorsun.
But you need to distract Paul for me.
Ama benim için Paul'un dikkatini dağıtmalısın.
It seems to me there's a judicial custom - to start from the trivial, from the very outside matters, to distract the interrogatee, to put him off his guard,
Bana öyle görünüyor ki burada adli özel bir durum var - başlamak saçma, çok uzak meseleler, dikkati dağıtmak için sorgulamalı, onu gafil avlamalı..
Just because he may distract other students, they told me not to come.
Diğer öğrencilerin dikkatini dağıtabileceği nedeniyle, onlar gelmememi söyledi.
Once, when I complained about my pains keeping me up nights you suggested that I read to distract myself.
Bir keresinde geceleri beni uyutmayan ağrılarımdan yakındığımda dikkatimin dağılması için bir şeyler okumamı önermiştiniz.
You allowed me to distract you!
Dikkatini dağıtmama izin verdin!
Some people, you know, they they can distract themselves with ambitions and motivation to work, you know, but it's not for me.
Bazı insanlar vardır hırsları ve çalışma konusundaki motivasyonlarıyla kendilerini oyalayabilirler. Ama bu bana göre değil.
You lied to me and used me to distract those monks. So that you could steal the pearl.
O keşişlerden inciyi çalabilmek için... bana yalan söyledin!
Yes. When they saw your interest in me they thought I could distract you.
Bana olan ilgini gördüklerinde, dikkatini dağıtabileceğimi düşündüler.
Distract the guard for me.
Benim için korumayı meşgul et.
I think it was Niki's plan for me to distract you, so I'll do my best.
Sanırım Niki'nin planı senin dikkatini dağıtmak. Ben de elimden geleni yapıyım...
This is all very amusing, but nothing you can do is going to distract me!
Bu çok eğlenceli ama yapacağınız hiçbir şey dikkatimi dağıtamaz.
So promise me that you won't have a ring bearer... or a flower girl, because those kids always just misbehave... and then they distract from the bride.
O yüzden söz ver, yüzük ya da çiçek taşıyan çocuklar olmasın, çünkü hep birşeyler yapıp insanların dikkatini dağıtırlar.
Don't distract the other students with gossip. D'you hear me?
Dedikodularla, diğer öğrencilerin de dikkatini dağıtmayın, anladınız mı?
Tell me... to distract youself, What would you say about coming to the castle?
Söyle bana... Biraz değişiklik olsun diye kaleme | gelmek ister misin?
WHY DON'T YOU LET ME DISTRACT HER?
Neden dikkatini ben dağıtmıyorum?