Don't believe me Çeviri Türkçe
4,535 parallel translation
I don't care what tricks or nonsense you have in your scrapbook, Martha Stewart, but there's no way you're gonna get me to believe there's some outside force controlling my destiny.
- Bak. Karalama defterinde ne numaralar veya saçmalıklar var, umurumda değil Martha Stewart ama dışarıdan bir gücün, benim kaderimi kontrol ettiğine beni inandıramazsın.
- You believe me, don't you?
- İnanmıyorsunuz, değil mi?
"if you don't believe me, you can ask anyone."
Eğer inanmıyorsan, istediğine sorabilirsin.
Don't you believe me?
Bana inanmıyor musun?
You don't believe me I'm being followed, heh, heh.
İzlendiğime inanmıyorsun.
What, you don't believe me?
Bana inanmıyor musun?
Have a look if you don't believe me.
Bana inanmıyorsan, mesajlara bak.
To show people when they don't believe me.
Bana inanmadıklarında göstereceğim.
Again, I don't believe in names, but feel free to call me "Roger" if it helps you.
Yine söylüyorum. İsimlere inanmam ama canınız isterse bana Roger diyebilirsiniz.
If you don't believe me, talk to the Vet.
Bana inanmıyorsanız veterinerle konuşun.
Why don't you believe me? John.
Neden inanmıyorsunuz bana?
If you don't believe me, do a something search on it.
Bana inanmıyorsanız gidip araştırın.
Forgive me if I don't believe her.
Ona inanmıyorsam kusuruma bakma.
Yeah, well, I'm worried you're asking me to sell them something that I don't even believe in.
Evet, korkarım onlara kendim bile inanmadığım şeyler söylememi istiyorsun.
- Really? I can't believe you still don't believe me.
Bana hâlâ inanmadığına inanamıyorum.
While i believe i understand your subtle metaphor, what i don't understand is why you feel the need to tell me.
İnce mecazını anladığımı sanıyorum ama asıl anlamadığım neden bana anlatma ihtiyacı duyduğun.
You don't believe me?
İnanmıyor musun?
If you don't believe me, Ask him.
Bana inanmıyorsanız kendisine sorun.
So you don't believe me?
Bana inanmıyor musunuz?
Don't believe me?
Bana inanmıyor musun?
I see a lot of things that, believe me, you don't wanna see.
Görmek istemeyeceğin birçok şey görüyorum.
'Cause believe me, it's not like I don't want to.
Çünkü inan bana, yapmak istemediğimden değil.
And you don't want to, believe me.
Ve siz bunu istemezsiniz, inanın bana.
Believe me, you don't want to be trapped in a room with that.
inan bana, bir odada sıkışıp kalmak istemezsin bu şekilde.
I don't care if you don't believe me, but I'm telling you the truth, I'm not enjoying this one bit.
Bana inanıp inanmaman umurumda değil fakat sana gerçeği söylüyorum. Bundan bir nebze bile zevk almıyorum.
You don't believe me.
Bana inanmıyorsun.
You don't believe me?
Bana inanmıyor musun?
You don't have to believe me yet, just watch.
Bana inanman gerekmez, izlesen yeter.
Because you can tell me all you want how much you don't get angry, or don't bring the job home with you, but you're lying to yourself if you believe that.
Çünkü bana istediğiniz kadar kızmadığınızı söyleyebilirsiniz. Ya da eve iş götürmüyorum diyebilirsiniz. Ama buna inanıyorsanız kendinize yalan söylüyorsunuz demektir.
You don't believe me. Ask your husband.
Bana inanmıyorsan kocana sor.
You don't have to believe me.
İnanmak zorunda değilsin.
I don't want to do this, believe me.
İnan bana bunu yapmayı ben de istemiyorum.
You don't believe me, Google, "lilith fair, stoned, muddy, flasher."
İnanmıyorsanız, Google'a, "Lilith Fair sarhoş, amaçsız, meme gösteren" diye aratın.
There's an outstanding warrant for this woman. Check for yourself, if you don't believe me.
Hakkında yakalama kararı var, inanmıyorsan kendin kontrol et.
But believe me, you don't want to be in here.
Ama inan bana, burada olmak istemezsin.
But until the law happens to you, believe me, you don't know which way you're going to go.
Ama hukuk size uygulanınca emin olun ki eliniz ayağınız birbirine dolaşıyor.
You say you don't believe me and yet your mind is spinning at the possibility.
Bana inanmadığını söylüyorsun ama kafan bu ihtimal hakkındaki düşüncelerle çalkalanıyor.
I know you don't believe me, but it is the truth.
Bana inanmadığınızı biliyorum ama gerçek bu.
You don't believe me.
- Bana inanmıyorsun.
And if you don't believe me i'll prove it.
Bana inanmıyorsanız, size kanıtlayayım.
I don't believe anything you say to me.
Söylediğin hiçbir şeye inanmıyorum.
Because you don't believe me.
Bana inanmıyorsun.
I wasn't there, and you believe me, don't you?
Orada ben yoktum, sen de bana inanıyorsun, değil mi?
You really don't believe me.
Bana gerçekten inanmıyorsun.
You either don't care about my son or you don't believe me.
Ya oğlumu umursamıyorsunuz ya da bana inanmıyorsunuz.
But you don't believe me.
- Ama bana inanmıyorsunuz.
I didn't kill my wife, and you believe me, don't you?
Eşimi ben öldürmedim, bana inanıyorsun değil mi?
Go talk to him if you don't believe me.
Bana inanmıyorsanız onunla konuşun.
They don't believe me, Macca.
Bana inanmıyorlar, Macca.
If you don't believe me, that's your problem.
Bana inanmıyorsan bu senin sorunun.
I mean, I hope I don't have a cat because, believe me, that poor fucker's dead.
Yani, umarım kedim yoktur çünkü o zavallı mahlukat ölmüştür çoktan.