Down on the floor Çeviri Türkçe
736 parallel translation
Down on the floor!
Herkes yere yatsın!
- Leopold, get down on the floor.
- Leopold yere yat.
Everybody down on the floor and brace yourselves.
Herkes yere yatıp kendisini çarpmaya hazırlasın.
You two, face-down on the floor.
Siz ikiniz, yüz üstü yere yatın.
She's lying down on the floor, on the tiles, all curled-up and she starts peeling the label on the brandy bottle.
Yerde, fayansların üzerinde uzanmıştı, dizlerini karnına doğru çekmişti konyak şişesinin etiketini sıyırmaya başladı.
Quiet, gentlemen, he's down on the floor.
Susun, beyler, o yere düştü.
Put the mike stands down on the floor. Cover all the equipment.
Lütfen mikrofon uçlarını yere koyun, cihazların üstünü örtün.
So the thing to do is to get some cloth And some bits of old paper Put it down on the floor and shoot everybody.
Yapılacak şey, biraz bez ve eski gazete parçaları almak yere sermek ve herkesi vurmaktır.
Get down on the floor where you belong, you no-good, dirty, nigger bitch.
Yere yat, ait olduğun yere, seni işe yaramaz, pis, zenci fahişe!
Now, sit down on the floor of the car.
Şimdi, arabanın tabanına otur.
Tell'em to sit down on the floor in front of the desk.
Sıranın önüne geçip yere oturmalarını söyle.
Please sit down on the floor.
Lütfen yere oturun.
You've angered me... I knock you down on the floor... and you get impaled on a spike... sticking up out of the floor.
Beni kızdırdın... seni yere devirdim... ve sen, döşemedenı fırlamış... bir çivinin üstüne düştün.
Down on the floor mat!
Yere yat!
- Down on the floor!
Yere yatın!
Do you mind if I lie down on the floor? It's the only thing that helps.
Yere uzansam senin için sakıncası var mı, ancak bu şekilde rahat ediyorum.
Go ahead. Put it down on the floor.
Yere koyabilirsin onu.
All you tellers, down on the floor.
Bütün veznedarlar yere yatsın.
Get back. Get down on the floor!
Geri çekilin, yere yatın!
Get down on the floor.
Yere yatın.
Everyone, down on the floor!
Herkes yere yatsın!
Or if Chiquita would suddenly get a little tension in her neck... well, he'd immediately have her down on the floor, he'd be walking up and down on her back... doing these unbelievable massages, you know.
Veya Chiquita'nın boynu birden gerilecek olursa onu hemen yere yatırıyor, sırtında aşağı yukarı yürüyordu müthiş masaj yapıyordu, biliyor musun?
Put him down on the floor.
Yere indirin onu.
I'll tell you what, Cliff, put the ax down on the floor.
Bak ne diyeceğim, Cliff, baltayı yere koy.
Killer dragged Dragon down on the floor
Killer, Dragon'u yere yuvarlıyor.
To escape the madness, he reached for the door, but fell limp and lifeless down on the floor.
Delilikten kaçmak için istedi kapıya uzanma, gücü ve kuvveti kalmadığından yere düştü ama.
So over geological time, you keep on adding that up and you have this tremendous flow of the Pacific Ocean floor down back into the mantle.
Böylece jeolojik zamanlar boyunca, eklenerek devam ediyor ve elimizde bu Pasifik Okyanus tabanın, mantoya doğru bu muazzam akımı oluyordu.
Go to the offices on the first floor, then down through the ceiling.
Birinci kattan ofise gir, sonra da aşağı in.
When I looked down- - ages afterwards, it seemed- - she was lying on the floor.
Yere baktığımda - sonradan asırlar sürmüş gibi gelmişti - öylece yatıyordu.
Jane, I offered to let George in on the ground floor in plastics, and he turned me down cold.
- Korkarım buradan ayrılamam. - Hala çok çalışıyorsun.
Walk down the hall and turn left, on the floor below.
Alt katta, koridorun sonunda sola dönün.
It was set for two persons and is complete, down to the morning paper, which was lying on the floor.
İki kişilikti ve sağlamdı, ta ki yerde duran sabah gazetesi gelene kadar.
You can find it down there under the lock, I think, on the floor.
Onu orada kilidin altında yerde bulabilirsiniz, sanırım,
Saw the body on the floor, I bent down to have a look and someone hit me on the head from behind.
Yerdeki cesedi görünce eğildim ve baktım o sırada arkamdan sinsice gelen biri başıma vurdu.
Each is an electronic eye that sends a ray down to these receptacles on the floor.
Her biri yerdeki yuvalara ışın gönderen elektronik gözdür.
You lay down on the floor.
Yere yattın.
It'll disconnect at the first floor on the way down.
Aşağıya inerken birinci katta bağlantı kesilecek.
Found Johanson and his wife on the kitchen floor, gunned down dead!
Johanson ve karısını mutfakta yerde buldum... vurulmuştular,... ölmüşlerdi!
I mean, just as soon as they actually sit on the chairs... or spill ashes down the john... or leave wet footprints on the bathroom floor.
Yani koltuğa oturdukları, tuvalete külleri... boşalttıkları ya da banyoda ıslak ayak izleri... bıraktıkları anda gitmek zorundalar.
Small, dark, furry things increased severely on the floor Whilst rude jellies wobbled up and down And bounced against rising thighs
Ufak siyah tüylü şeylerin hacmi arttı jöleler bıngıldayarak yükselen kalçalara çarptı ve öğle ortasına kadar ülkenin her yanına yayıldı.
I got down on my knees in O.R. And I scraped plaster off the floor.
- Bu sorun, katmerli olarak, benim başımda.
The day you left, she fell down on the kitchen floor and pounded it and screamed.
Gittiğin gün, mutfakta düşüp yeri yumruklamaya ve çığlıklar atmaya başladı.
On the next floor down are the bodyguards ex-paratroopers or foreign legionnaires.
Aşağıdaki katta da korumalar... eski paraşütçüler ve lejyonerler var.
I spilled all the sugar on the letters on the floor... and I lay down again... and waited.
Yerdeki mektupların üzerine bütün şekeri döktüm ve tekrar uzandım ve bekledim.
Listen. I've already got an ambulance coming, but you better think about getting those people upstairs down on the ground floor.
Dinle, ben zaten ambulans çağırdım,... ama yukarıdaki insanları zemin kata indirmen gerek.
And my knees would start to shake... coming down on the ninth floor of Mr. Beale's office.
Bay Beale'in dokuzuncu kattaki ofisine giderken dizlerim titremeye başlardı.
You may sneer all you like, but I marked a Zodiac on the floor of the hen-house and a chicken came down and rested on your birth sign.
Sen istediğin gibi alay edebilirsin ama ben tavuk kümesinin zeminine burçların işaretini çizmiştim bir tavuk gelip, senin burcunun üzerine tünemişti.
- Get down on the goddamn floor!
- Lanet yere yatın!
Get down on the goddamn floor!
Lanet yere yat!
A less allegorical symbol is down here, on the floor.
Daha az sembolik bir çizim aşağıda zeminde yer alıyor.
It's down there on the floor.
Aşağıda, yerde.
down on your knees 79
down on the ground 130
on the floor 300
the floor is yours 27
the floor 53
down the street 38
down the hall 119
down low 42
down the stairs 50
down the road 38
down on the ground 130
on the floor 300
the floor is yours 27
the floor 53
down the street 38
down the hall 119
down low 42
down the stairs 50
down the road 38
down the line 26
down there 402
down the hatch 65
down below 33
down the drain 18
down you go 36
down here 450
down to business 31
down now 22
down in one 23
down there 402
down the hatch 65
down below 33
down the drain 18
down you go 36
down here 450
down to business 31
down now 22
down in one 23