Eat your food Çeviri Türkçe
352 parallel translation
Just eat your food!
Sadece yemeğini ye.
I don't eat your food.
Yemeğinizden yemem.
You give me water, I eat your food.
Bana su verdiniz, azığınızdan yedim.
Go on, now. Eat your food.
Haydi şimdi.
Then don't eat your food!
O zaman yemeğini yiyemezsin!
Sit down and eat your food.
Otur ve yemeğini ye.
Hey, you didn't eat your food!
Sonra görüşürüz.
Now eat your food, Mr. Cricket.
Şimdi, yemeğini ye. Bay çekirge.
Eat your food.
Yemeğini ye.
Did you eat your food?
Yemeğini yedin mi?
Eat your food.
Ye lan yemeğini!
Eat your food.
Sen yemeğini ye.
If you eat your food, you know what'll happen to you?
Eğer yemeğini yersen, ne olur, biliyor musun?
All right, eat your food.
Pekala, yemeğini ye bakalım.
- Eat your food, dear.
- Yemeğini ye, tatlım.
Eat your food, Mark.
Yemeğini ye Mark.
Eat your food, will ya?
Yemeğini ye, olur mu?
Have pity on the master, he can't eat your food.
Zavallı efendin, senin yemeğini yiyemez.
Well, you must eat your food.
O zaman, yemelisin.
Why don't you eat your food?
Sen niye yemiyorsun?
Well, eat your food then!
Hadi yemeğini ye!
Now, hurry up and eat your food, or you ´ ll be late for school.
- Hemen kahvaltını yap yoksa okula geç kalacaksın.
You didn't eat your food.
Yemeğini yememişsin.
If you don't eat your food, Mr Doyle, I'm gonna be very upset.
Bay Doyle, yemeğinizi yemezseniz çok üzülürüm.
Eat your food...
Yemeğini ye.
They're going to eat your food, drink your booze... and do whatever they already decided to.
Yemeklerini yiyip, içkilerini içecekler ve aldıkları karar neyse onu uygulayacaklar.
People eat your food, drink your booze... and do what they're gonna do anyway.
İnsanlar yemeklerini yer ve içer. Sonunda yapacaklarını yaparlar.
Alexander, eat your food.
Alexander, yemeğini ye.
Eat your food.
Yemeğini ye!
Eat your food, please.
Lütfen yemeğini ye.
You're a pig. Your job is to stay here and eat your food.
Senin işin burada kalıp yemeğini yemek.
I wanted to eat your food!
Yemeklerinizi özledim.
And your mother meant you to eat the food
Ve annen de yemeği yemeni isterdi
Will you tell it to yourself, Mama, when you're fixing food in somebody's kitchen that your own family can't even afford to eat?
Peki, birilerinin mutfağında kendi ailenin yemeğe bile gücü yetmediği yemekleri yaparken kendine söyleyebilecek misin?
Now go sit down and eat your food.
Hemen yerinize geçip yemeğinizi yiyin.
And so then... When I was little, he taught me you have to eat at 11 in the morning before the sun burns your head, and at 4 in the afternoon, otherwise food's like poison that gets into your blood.
- Sonra... ben küçükken bana şunu öğretti, güneş kafanı yakmadan önce, saat 11'de ve öğleden sonra da saat 4'te yemek yiyeceksin, yoksa yemekler kanında zehire dönüşürler.
You know, if you go to the Buddhist Meditation Center... they make you taste each bite of your food... so it takes two hours - it's horrible - to eat your lunch.
Eğer Budist Meditasyon Merkezi'ne gidersen yediğin her lokmanın tadına baktırıyorlar öğle yemeğini yemen iki saat sürüyor, kâbus gibi.
Oh, Randy, don't play with your food, eat it!
Randy, nimetle oyun olmaz, ye onu!
Then I'll eat all your food.
Birazdan bütün yemeğinizi yiyeceğim.
crash into your garage, eat all your food, dig up your yard?
Garaja mı? Sen, beni takip et.
With my powers of deduction, I walk into your restaurant look at you and realize regardless of the food, Mac's not here to eat. He's in love.
Kafamı kullanarak restoranına geldim sana baktım, anladım ki Mac buraya yemeğe değil, sana aşık olduğu için geliyor.
Listen, if you want to earn money for your food... you can clear all the tables you see in here... you'll work a little and then you'll eat.
Dinle, yemek için para kazanmak istiyorsan... burada gördüğün tabakaları yıkayabilirsin... biraz çalışır ve sonra yemek yersin.
Let your mother eat her food in peace.
Bırak da annen rahatça yemeğini yesin.
If I do this crazy thing your mother's talkin'about we'll end up livin'on cat food. Eat hearty.
Kocaman ısır.
The kind of food you eat, the kind of air you breathe can change your mental state.
Yediğin yemek aldığın her nefes zihinsel durumunu değiştirir.
It's fun to eat supper with your family - especially when there is good food on the table.
Özellikle de masada güzel yemekler varken.
If you ever return, the water you drink will poison you, the food you eat will fester inside you, the air you breathe will rot your lungs.
Eğer geri dönersen, içtiğin su seni zehirleyecek. Yediğin yemek içinde çürüyecek. Aldığın nefes ciğerlerini yırtacak.
Dear God, bless this food we are about to eat, and bless the harvest of the grapes you have given us in your wisdom and grace, amen.
Tanrı'm, yediğimiz yemekler için sana minnettarız, hasatımızı koruduğun ve verdiğin üzümler, hikmetin ve zerafetin için de. Amin. - Amin.
You'll have to get more food for your children to eat.
Çocuklarınıza daha çok besin sağlamalısınız.
We couldn't really afford to be depressed about relationships. All it does is make Asuka angry. You should be glad your parents are alive and you have food to eat.
Hepsi Asuka'yı kızdırdı.
You should be glad your parents are alive and you have food to eat. I don't know why she gets so mad.
Niye sinirleniyor ki acaba?