Ecstatic Çeviri Türkçe
353 parallel translation
She was ecstatic.
Mest olmuştu.
Fernando will be ecstatic.
Fernando çok mutlu olacak.
- Ecstatic.
- Şimdi mutlu musun? - Uçuyorum.
That explanation will have Sylvia Lester absolutely ecstatic.
Bu açıklama Sylvia Lester'i mutlaka kendinden geçirecek.
I'm ecstatic.
Mest oldum.
It's strange. I... I thought she would be ecstatic.
Bu garip, duyunca şok oldu diye düşündüm.
You and your wife must be ecstatic.
Ne başarı! Desenize, çok memnun olmalısınız ve karınız da öyle olmalı.
- Who is this ecstatic bright-eyed child?
- Bu parlak gözlü çocuk da kimdir?
They were ecstatic about the view, but they confessed they were shocked at the squalor and filth of the street.
Manzarayı görünce kendilerinden geçtiler ama sokakların bakımsızlığının ve pisliğinin, onları çok şaşırttığını itiraf ettiler.
" They thought she was ecstatic And so damned aristocratic
" Baktılar bizim kız zarif bir kişilik Hem pek bir aristokratik
They were ecstatic when met by the winners.
Onlar kazananları karşıladı.
Inezillia is ecstatic, aren't you, Inezillia?
Çok güzel, değil mi Inezillia?
- We're not ecstatic about it. - Why?
- Buna çok hayran olduğumuz da söylenemez.
All ecstatic!
Hepsi çok mutlu!
Unfortunately, I enjoyed him but for a brief but very ecstatic period.
Ne yazık ki ilişkimiz uzun değildi, ama baş döndürücüydü.
But, Paulette... life will be ecstatic together.
Ama Paulet, hayat birlikte mükemmel olacak!
If we're to die anyway, make it an ecstatic death for me.
Eğer zaten öleceksek ölümümü hayranlık verici şekilde gerçekleştir.
You haven't had any ecstatic visions, have you?
Kendinden geçmene yol açacak hayaller görmedin, değil mi?
and I was rushing up the stairs, ecstatic.
Hızla merdivenden çıktım, heyecan içindeydim.
From a corner of the room, the old ecstatic gaucho threw him a naked dagger which landed at his feet.
Kendinden geçmiş bir kovboy, odanın bir köşesinden ayağının dibine isabet eden çıplak bir hançer fırlattı.
Are you capable, you rotten louse, of serving the needs of the species by taking the one basic position for an ecstatic flight to the target like an arrow or a vigorously hurled spear?
Belli başlı bir tutum sergileyerek kendinden geçmiş bir şekilde hedefe doğru uçan bir ok ya da kuvvetlice fırlatılmış bir mızrak gibi insanlığın ihtiyaçlarına hizmet edebilir misin seni kokuşmuş adi?
and everyone of your senses has been heightened to a level that in a human being might only be described as ecstatic.
Bütün duyularınızın, ancak mutluluk verici olarak tarif edilebilecek bir noktaya ulaştırıldığını düşünün.
I'm absolutely ecstatic
Kesinlikle kendimden geçmiş durumdayım.
It's a crazy, ecstatic... expulsive blow to the ego.
Ben'e yönelik çılgınca ekstatik... ağır darbe.
If the truth were known, I'm really not all that ecstatic about going out there with you, Morgan, you know.
İşin doğrusu, senle oraya gitmekten hiçte mutlu değilim.
And I promise you, I will be properly ecstatic if it works.
ve size Söz veriyorum, işe yararsa kendimden geçeceğim.
Try to imagine all the businesses, industries, technologies, transformations of the way we live that have their beginnings in that ecstatic moment in Michael Faraday's laboratory.
Michael Faraday'in laboratuvarındaki o sevinç dolu anda filizlenen tüm o iş kollarını, endüstrileri, teknolojileri ve yaşam biçimlerimizi hayal etmeye çalışın.
And in a presumably ecstatic moment... Egermann consummates the sexual act with the dead girl.
Ve herhalde kendinden geçmiş olduğu bir anda Egermann cinsel eylemi ölü kızla tamamlar.
Everybody is just ecstatic that you're here this weekend. The turnout is tremendous.
Herkes çok heyecanlı, yaptıklarınız muhteşem.
You were ecstatic.
sen kendinden geçtin.
We should be ecstatic or miserable.
Ortası yoktur.
- l'm ecstatic. Goodbye.
- O ne demek, mest olmuş durumdayım.Görüşürüz.
I'm ecstatic.
Zevkten uçuyorum.
- Ecstatic.
- Sence beni mutlu mu ettiler?
Ecstatic.
Kendinden geçmiş.
How is it that scrubbing cars could make a son of mine look so ecstatic?
Araba fırçalamak nasıl oluyor da oğlumu mest eden bir şey oluyor?
They were ecstatic.
Sevinçten kendilerinden geçmişlerdi.
So is he. - Ecstatic.
- Mutluluktan coşuyor.
You see, Adso the step between ecstatic vision and sinful frenzy is all too brief.
İşte, Adso esriyerek hayal görme ile günahkar delilik arasındaki adım çok kısa.
They are ecstatic.
Hepsi kendinden geçmiş.
Yeah, you look ecstatic.
Evet, kesinlikle kendinden geçmiş görünüyorsun.
- I'm ecstatic.
- Kendimden geçtim.
The ecstatic mode.
Bir vecit hali.
- We're ecstatic.
Havalara uçtuk.
Well, I got to say I'm really ecstatic to be here.
Şunu söylemeliyim ki burada olmaktan gerçekten çok mutluyum.
Well, Chuck, when I first saw Robin, I was ecstatic.
Elbette, Chuck. Robin'i ilk gördüğümde çok mutlu olmuştum.
It made me feel really ecstatic, Chuck.
O şey beni gerçekten çok memnun etti, Chuck.
Well, I got to be honest, Chuck. I wasn't too ecstatic.
Dürüst olmak gerekirse Chuck, pek de memnun değildim.
Hey, "ecstatic." E - X-K-l-T.
Hey, "memnuniyet." M-E-Y-M-U-N-E-T
- No, I'm ecstatic.
- Yok, mutluluktan uçuyorum.
It makes me ecstatic and makes merry. It makes me feel like dance. It makes me feel like sing.
Parayı görünce kendimi cennette sanıyorum. o zaman benden daha mutlu bir insan olamaz..