Everything is wrong Çeviri Türkçe
327 parallel translation
- Everything is wrong.
- Her şey kötü gidiyor.
That's why everything is wrong.
İşte bu yüzden her şey ters gidiyor.
Everything is wrong.
Her şey yanlış.
Everything is wrong. And it'll get worse.
Her şey yanlış işliyor ve daha da kötüye gidecek.
Everything is wrong!
Her şey yanlış!
When everything is right, everything is wrong.
Her şey tamam ve doğru olduğunda, her şey yanlıştır.
Everything is wrong.
- Her şey ters.
"Sometimes everything is wrong"
Sometimes everything is wrong
Sometimes everything is wrong
Sometimes everything is wrong
Everything is wrong.
Hepsi yanlış.
Everything is wrong here.
Göz yanılması, patron.
Everything is wrong. Nothing seems right.
Her şey yanlış, doğru gibi gözüken tek nokta yok.
Now that everything is going so right... before something goes wrong, you ought to take a little time off.
Her şey yoluna girdiğine göre... bir sorun çıkmadan, biraz ara vermelisiniz.
Everything I do or say is wrong about anything Jewish.
Yaptığım, söylediğim her şey Yahudiler için hatalı oluyor.
Everything turns cold inside me. Is it wrong to feel the way I do?
- Böyle hissetmem yanlış mı?
No, if they're right, everything I've done is wrong.
Hayır, eğer haklılarsa yaptığım her şey yanlış.
Everything you do is wrong.
Yaptığın her şey yanlıştır.
Everything she does is right, and everything I do is wrong.
Onun yaptığı her şey doğru, benim yaptıklarım yanlış.
Everything that goes wrong on this wretched planet is my fault!
Bu sefil gezegende yanlış giden her şey benim hatam oluyor.
Everything I do is wrong, all wrong
# Her yaptığım yanlış. # Hepsi yanlış
Everything I do or say is wrong.
Söylediğim ve yaptığım her şey yanlış.
Everything I do is wrong, including getting tired.
Yorulmak dahil yaptığım her şey hata.
The ones who say, everything is wrong here.
"Bas kahkahayı gitsin!" diyenler.
Everything is all wrong.
Her şey çok yanlış.
Everything about her is wrong.
Kız hakkındaki her şey yanlış.
Everything is right or wrong or good or bad.
Herşey doğru ya da yanlış, veya iyi ya da kötüdür.
Everything about it is all wrong.
Burada ki herşey yanlış gibi.
Look, you're wrong to take the attitude that everything is so desperate and serious now.
Her şeye bu kadar umutsuz ve ciddi gözle bakmakla hata ediyorsun.
Everything else is wrong.
Bunun dışında her şey yanlış.
Everything my people have done is wrong!
Her şeyi yanlış yapmışız.
I'll make a list of everything that is wrong with these cars.
Bu arabalardaki yanlış olan herşeyin bir listesini yapacağım.
ya can't spent my entire life telling me everything that's wrong with Newport and then just expect I'm gonna go back, you can't do that the new season of The O.C is coming on a new night Thursday November 4th at 8 only on Fox
Gelmek ister misin? Bir iki yumruk etkili olabilir. Caleb'i son gördüğümde bana çok kızgındı.
Officer, is something wrong? Everything's fine, Doctor.
Memur bey, bir sorun mu var?
To me, this represents everything that is wrong and everything that is vile with this profession.
Bana göre, bu tasvir baştan aşağı yanlış ve bu meslekte de her şey iğrenç.
Everything I do is wrong.
Yaptığım her şey sarpa sarar benim.
That everything the Honorable Elijah Muhammad teaches is wrong.
Elijah Muhammed'in öğretilerinin yanlış olduğunu söylüyorlar.
The right answers are what you decide are the right answers. Maybe everything I'm telling you is wrong. It could perfectly well be.
Totaliter toplumlarda diktatör savaş ilan ettiğinde herkes uygun adıma geçer.
I've come to know everything. If your daughter is hating you then she's not doing anything wrong.
Eğer kızın senden nefret ediyorsa, sonuna kadar haklı!
As if nothing's wrong, as if everything is okay.
Hiç sorun yokmuş gibi, her şey yolundaymışçasına.
Everything I think and everything I do is wrong.
Düşündüğüm ve yaptığım her şey yanlış.
Everything is going wrong!
Her şey kötüye gidiyor!
Everything that goes wrong here is your fault.
Burada aksayan her şey senin hatan.
Everything I say is wrong. I'm not starting.
Başladığım yok.
Everything he knows is wrong.
Bildiği her şey yanlıştı.
They may unlock the secret to ancient mysteries... Powers so strong that it is within the interest of all decent people to do everything they can to keep it out of the wrong hands.
Eski gizemlerin sırrının kilitini açabilirler... güçleri çok kuvvetli, bu da... ilgisini çeken bütün terbiyeli insanlar... bunu yanlış ellerden uzak tutmak için herşeyi yapabilirler.
I feel like everything I do is wrong. Doesn't matter what I say.
Ne söylesem söyleyeyim yaptığım her şey yanlışmış gibi hissediyorum.
To prove Him wrong... would undo reality and everything that is.
Onun yanıldığını ispatlamak herşeyi bozacaktır.
Come on. Everything I say is wrong, all right?
Haydi ama, ağzımdan çıkan her şey yanlış.
My mother always says, "Everything that's wrong with you is in your head."
Annem her zaman der ki, "Seninle ilgili yanlış olan ne varsa hepsi kafanın içindedir."
Here, one wrong move means that everything is positioned slightly out of frame.
Burada, bir yanlış hareketin anlamı kare dışında kalmaktır.
Andie, everything that I've worked for, everything that you've helped me to become, is somebody who believes in himself and his instincts and every instinct in me tells me that what that man did in that classroom was wrong.
Andie, uğruna çabaladğım her şey böyle biri olmasına yardım ettiğin kişi,... kendine ve içgüdülerine inanan biri. Ve bütün içgüdülerim o adamın... sınıfta yaptığının yanlış olduğunu söylüyor.
everything is fine 327
everything is awesome 16
everything is good 35
everything is possible 23
everything is perfect 26
everything is ok 38
everything is great 31
everything is alright 24
everything is okay 87
everything is gonna be okay 39
everything is awesome 16
everything is good 35
everything is possible 23
everything is perfect 26
everything is ok 38
everything is great 31
everything is alright 24
everything is okay 87
everything is gonna be okay 39