English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ E ] / Everything you know

Everything you know Çeviri Türkçe

9,008 parallel translation
-'If you would kindly tell me'everything you know, I promise I'll kill you quick.'
- Evet. Bana bildiğin her şeyi nazikçe anlatırsan söz veriyorum seni çabucak öldüreceğim.
We could do this all day, unless you wanna tell me everything you know about Amelia.
Bunu bütün gün yapabiliriz eğer Amelia ile ilgili tüm bildiklerini söylemezsen.
You're going to forget everything you know about your real family.
Gerçek ailenle ilgili her şeyi unutacaksın.
And then you're gonna give me everything you know about Paul Jenks.
Sonra sen de bana Paul Jenks hakkında bildiğin her şeyi vereceksin.
And everything you know about her... her ambition, her drive... it's all been an attempt to fill that void.
Herşey, onu bilirsin... hırsı, tezcanlılığı...
Tell me everything you know of her.
Onun hakkında bildiğin her şeyi anlat bana.
Everything you know is here.
- Bildiğin her şey burada.
Just tell me everything you know about Lucky Luciano.
"Lucky" Luciano hakkında bildiğin her şeyi anlat yeter.
- Look, as much as we all love crypto-terrorist talk, we need to know everything you know about The Calling.
- Her ne kadar şifreli terörist konuşmalarını sevsek de Çağrı hakkındaki her şeyi bilmemiz gerek.
Cassandra, I know how much you love getting lost in the math of something so deep that you forget about how unfair your tumor, about how unfair the universe is, and just for one moment, everything makes sense.
Cassandra, matematiğin içinde kaybolmayı o kadar seviyorsun ki bazen tümörünün ve dünyanın ne kadar acımasız olduğunu unutuyorsun. Bir anlığına her şey anlam kazanıyor.
You know, with everything that's happened since you arrived,
Biliyor musun, sen doğduğundan beri herşey benim için çok güzel oldu.
Uh, it's in French and everything so you know it's real.
Belge Fransızca işte, gerçek yani.
Having been married before you know everything.
Çok biliyorsun çünkü. Daha önce evlendin ya.
You will tell me everything that you know.
Bildiğin her şeyi derhal anlatacaksın.
Now, I can't tell you everything about the Stitchers program, but when we are done, you will look back and know that you were part of something very important.
İlmekçiler programının her şeyini anlatamam ama işimiz bittiği zaman arkana bakacak ve oldukça mühim bir şeyin parçası olduğunu bileceksin.
You know, I've been gone less than a year, and it seems like everything's changed.
Gideli bir yıl bile olmadı ama her şey değişmiş gibi görünüyor.
Before I call Parsons, I need to know everything that you guys and my dad did to get me out. Right.
Pekala.
Hyeong, I know. If I wanna go to heaven, I will prepare enough food and everything for all of you.
Ölüp gitsem dahi sana iyi bakıldığından emin olacağım.
I told you everything I know.
Bildiğim her şeyi anlattım zaten.
I know everything about you.
Hakkındaki her şeyi biliyorum.
I need to be able to reach you, I need to know everything my ghost does.
Sana ulaşabilmem lazım, hayaletimin yaptığı her şeyi bilmem gerekiyor.
I'm not sure why I'm here. I've told you everything I know.
Neden burada olduğumdan emin değilim.
SECOND MAN ON TV :'I've told you everything I know.'
Sana bildiğim her şeyi söyledim.
You know the way back and everything?
- Hayır, git sen. - Dönüş yolunu biliyor musun?
You know, before today, I would have said I had seen everything.
Bilirsin, bugünden önce, her şeyi gördüğümü söyleyebilirdim.
You know those very happy, cheerful people who have everything and when the fact that they have everything comes up, they act very humble, and they say, "I'm just so blessed."
Mutlu, neşeli, her şeye sahip olan insanlar vardır ya? İstedikleri her şeye sahip olduklarından bahsedildiği zaman alçakgönüllü bir şekilde "Tanrı'nın sevgili kuluyum galiba" derler.
You spend enough time on this thing, you can learn everything you need to know from the first picture.
Bu şeyin başında yeterince vakit harcarsan ilk resmi gördüğün anda bilmen gerekenleri anlayabilirsin.
You both dated me, which means you should know everything about me, so I'm gonna ask you some questions about myself, and whoever answers them right lives.
İkiniz de benle çıktınız yani hakkımda her şeyi biliyorsunuz. Size hakkımda sorular soracağım doğru cevaplayan hayatta kalır.
Because Jimmy's friend says not only did you pretty much know everything the residents were up to, but that you'd told him you'd seen Jimmy servicing a male client down an alley behind a Hampstead "queer pub".
Çünkü Jimmy'nin arkadaşı sadece yurtta kalanların her yediği naneyi bildiğini söylemedi. Bir de onu Hampstead'da "Nonoş Bar" diye bir yerde kendisini bir erkek müşteriye sunarken gördüğünü söylemişsin.
You know, after everything, and I understand that. I do.
Olan onca şeyden sonra onu daha iyi anlıyorum.
I know you risked everything for me.
Benim için her şeyi riske attığını biliyorum.
The identity of my scientist, everything you need to know to take care of the problem.
Bilim adamımın kimliği sorunu çözmen için gereken her şey.
Well, you've been aboard long enough to know that everything we do has a procedure.
Yaptığımız her şeyin bir prosedürü olduğunu bilecek kadar bu gemide kaldınız.
Uh, happy hour was about to end, and I didn't know what you liked, so I just got everything.
- Eğlence saati bitmek üzereydi neyi sevdiğini bilemedim o yüzden her şeyden aldım.
You know, it's my everything, and, you know, just been a little...
Müzik benim herşeyim. Ama son zamanlarda biraz yoğunum.
Sure you got everything? I know.
- Her şeyi aldın mı?
I will tell you everything you need to know.
Bilmen gereken her şeyi anlatacağım.
I told you everything I know.
Bildiğim her şeyi anlattım.
You know, like when they kick a cripple out when everything's set up for handicaps, ramps and whatnot.
Eğer sakat birisini evinden atarsan her şey sana engel olur.
that you will learn everything you need to know in order to complete the journey that you are on.
Üzerinde bulunduğunuz bu yolculuğu tamamlamak için bilmeniz gereken her şeyi öğreneceksiniz.
This shift, for me, post-L.A., and, you know, with everything that we've learned in the meantime, is big.
Los Angeles'tan sonra harcadığımız bu mesai... bu süreçte öğrendiklerimiz, benim için çok büyük.
Everything's determined by who you know.
Her şeye kimin karar verdiğini biliyorsun.
You know nothing about them, they will know everything about you.
Sen onlar hakkında hiçbir şey bilmiyorsun ama onlar senin hakkında her şeyi bilir.
I need to know everything you saw.
Gördüğün her şeyi öğrenmek istiyorum.
And we're bringing you everything we know so far About the series of earthquakes That have struck the greater Los Angeles area this afternoon,
I herkes Los Angeles'ta deprem tüm haberler biliyorum söyleyecektir.
We need to know that you're prepared for everything you might face out there.
Dışarıda karşı karşıya kalacağın her şeye hazır olduğundan emin olmamız gerek.
Everything you need to know about Connors is in there.
Connors hakkında bilmeniz gereken herşey, burada.
You know, when I was down there, I just.. I kept thinking, if we could just make it out if we could just survive, and get out and come back home'then everything was gonna be alright.'
Aşağıdayken düşünüp duruyordum hayatta kalıp çıkarsak, eve dönersek her şey yoluna girecek sanıyordum.
Honey, I don't know everything that happened to you.. ... during those three weeks.
Hayatım üç hafta boyunca neler yaşadığını hala tam olarak bilmiyorum.
I'll tell you everything I know!
Bildiğim her şeyi anlatacağım!
I'll tell you everything I know about Tenebrae if you tell me who exactly you are.
Tam olarak kim olduğunu söylersen ben de Tenebrae hakkında bildiklerimi söylerim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]