Explain that Çeviri Türkçe
6,192 parallel translation
Somebody explain that one.
Biri bana bunu açıklasın.
If I could just get you on the phone with the CEO of Claxon-Brant, and he'll explain that they're phasing out the animal testing.
Eğer sizi Claxon-Brant'in CEO'suyla telefonda görüştürebilirsem,... hayvan deneylerine kademe kademe son verdiklerini anlatacaktır.
It's the perfect time to explain that this is not going to affect the group.
Bunun grubumuzu etkilemeyeceğini anlatmanın tam vakti.
- Could explain that for us?
- Nedenini bize açıklayabilir misin?
Well, actually, I should explain that by "go out with", you know, I mean sexual intercourse, no strings attached.
Aslında "çıkma" derken cinsel ilişkiyi kastediyorum, bir bağlanma olmadan.
I'm gonna let you explain that to Georgey.
Bunu George'a sen açıklarsın.
Let's stop this spending and you return to Rome... and explain that the fun is over.
Artık buna bir son vererek Roma'ya dönelim ve eğlencenin bittiğini anlatalım.
I-I have to get ahold of every person who ever went to that clinic, get them to stop drinking this stuff, and I'm gonna need you to explain that prion thing to a whole bunch of city officials.
Be.. Ben kliniğe şimdiye kadar gitmiş olan insanlara içmeyi kesmelerini söylemeliyim. ve seninde prion şeyini şehir yetkililerine açıklaman gerekiyor.
Well, you're gonna have to explain that one to me, because I seem to remember that plan not working so well last time, and by "not well," I mean it was a colossal shit show.
O planı bana açıklamak durumundasın çünkü en son hatırladığım kadarıyla o plan "hiç de iyi" gitmemişti, "hiç de iyi" derken bildiğin boka batmıştı.
I tried to explain that you were unavailable.
Bunu kullanamayacağını açıklamaya çalıştım.
Try to explain her that if she stays underground the police will be against her.
Yani eğer yeraltında kalırsa Polis ona karşı olacaktır.
That I cannot explain.
Ben de bilmiyorum.
That doesn't explain why she took care to cryogenically preserve the victim.
Bu, maktulü neden dondurup sakladığını açıklamıyor.
* Written in these walls are the stories that I can't explain *
* Bu duvarlarda açıklayamayacağım anılar yer alıyor *
That would explain why there's no sexual assault on the victims.
Kurbanların üzerinde tecavüz izi olmamasını açıklıyor.
If I'm that pathetic, Rachel, and you are so, so good... explain to me that night in Philadelphia.
Eğer o kadar acınası bir haldeysem, Rachel, ve sen de bu kadar iyiysen Philadelphia'daki o akşamı açıkla bana.
So explain to me how every single bit of that... doesn't fall squarely on your shoulders.
Bu yüzden bana açık ve dürüst bir şekilde bu olanların yükünün senin omuzlarında olmadığını açıkla.
Well, that might explain these. What are those?
- Bunları açıklayabilir.
Well, that would explain the pesticide.
Bu da böcek ilacını açıklar. Tamam.
Uh, Mr. Polmar and I have taken the liberty to explain in depth any questions that you might have about his prosecutions with the Cooke County State's Attorney's Office.
Bay Polmar ve ben, Cook Bölgesi Eyalet Savcılığındaki kovuşturmaları hakkında soracağınız her türlü soruyu derinlemesine açıklamak cesaretinde bulunacağız.
- What I'm trying to explain is that... if the idea that you were ever a pure person, it just makes everything else so much worse.
- Ne hakkında? - Açıklamaya çalıştığım şey tertemiz insanmışsınız düşüncesi her şeyi daha kötü yaparsa.
I should explain... that I've no influence over who goes where.
Açıkça söylemeliyim ki kimin nereye gittiği konusunda hiçbir etkim yok.
Explain her memory loss. And the fact that she hasn't aged in decades.
O zaman hafıza kaybını ve on yıllarca yaşlanmamış olmasını açıklığa kavuştur.
You've just got to explain to people that it wasn't entirely...
Bunun tamamiyle benim hatam olmadığını insanlara açıklamalısın.
The mannequin only appear stabbed, but he was poisoned with carbon monoxide somewhere else, that would explain the oxygenated blood.
Manken bıçaklanmış görünüyor fakat başka bir yerde karbon monoksitle zehirlenmiş bu da oksijenli kanı açıklıyor.
Explain to me again how hacking into his computer is gonna to do that.
Adamın bilgisayarına girerek bunu nasıl başaracağımızı tekrar anlatsana.
That would explain all the broken-up watermelons
Bu çöpteki parçalanmış tüm karpuzları...
And when that happens, I mean, we have to have something real to give to the police to explain why Alison lied and why we backed her up.
Alison'ın niye yalan söylediğini, bizim niye arka çıktığımızı açıklayan gerçek bir şey vermemiz gerek polise.
Second, you need to know that every time you try to explain it, you just make it worse.
İkinci olarak, bunu açıklamaya her çalıştığında durumu daha da kötü hale getirdiğini bilmelisin.
That one... is difficult to explain, it's a kind of...
Açıklaması zor. Sanki biraz...
That is why I want to try to explain.
İşte bu yüzden açıklama yapmayı denemek istedim.
That would explain the floating cars.
Bu uçan arabaları da açıklıyor.
That would explain the map of Spain he sent next.
Bu, sonra yolladığı İspanya haritasını açıklar.
That still doesn't explain dent.
Ama bu hâlâ Dent konusunu açıklamıyor.
Jonathan, can you explain why, if Marcella Brewster was cremated, she was removed from her home by a company that freezes bodies?
Jonathan, Marcella Brewster'ın cesedi madem yakılacaktı neden cesetleri donduran bir şirket tarafından götürüldü, açıklayabilir misin?
Yeah, but that's not nearly enough to explain this.
Evet ama bu olanları açıklamak için yeterli değil.
That could explain what he was doing at the barn that night.
Bu o gece çiftlikte ne yaptığını açıklıyor görünüyor.
That would explain your interest in me.
Çünkü bu bana olan ilgini açıklardı.
It's just a bit of paper but in some way, you feel that you might, in a peculiar way you can't quite explain, be hurting some fluffy kitten somehow, somewhere.
Bu sadece bir kağıt parçası aslında. Ama, açıklayamayacağınız tuhaf bir biçimde bir yerlerdeki yavru bir kediye zarar vereceğinizi hissetmeniz çok mümkün.
That was just some story he told to his daughter to explain a sudden windfall and early retirement.
Sadece parayı ve erken emekliliği açıklamak için kızına anlattığı bir hikayeydi.
How am I gonna explain to them... that I'm the reason she...
Onlara nasıl açıklayacağım kızlarının- -
I wish that I could, like, explain it.
Keşke bunu açıklamanın bir yolu olsaydı.
That would explain why the anti-psychotics didn't help.
Bu da anti-psikotiklerin neden işe yaramadığını açıklar.
That could explain the false-positive.
Yanlış teşhisi açıklar.
Look, can you... explain the assault charge that Christa filed against you?
Bakın, acaba Christa'nın size karşı açtığı davayı açıklayabilir misiniz?
Now, you can stand there and just say that I'm crazy, but later, you'll have to explain to Walt how you could have caught the guy who shot me, but you just...
Sen orada durabilir ve benim deli olduğumu düşünebilirsin, ama sonra, beni vuran adamı nasıl... yakaladığını veya serbest kalmasına sebep olduğunu,
All that was left was to explain what happened to the body.
Cesede ne olduğunu açıklamak kalmıştı.
That would explain why you brought your lover back From the other side without so much as a thought of me.
Öbür taraftan aşkını dünyaya getirmenden beni ne kadar özlediğin belli oluyor.
That could explain the dossier.
Bu, dosyayı açıklayabilir.
But an equally powerful theory, quantum mechanics, says that Einstein's theory cannot explain what gravity is made of.
Ama aynı değerdeki kuantum mekaniği Einstein'in teorisinin yerçekiminin nedenini açıklayamadığını söylüyor.
That would explain the castle.
Bu kale açıklıyor.
explain that to me 36
that 10639
that's nice 2129
that's gross 203
that's enough 4716
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that 10639
that's nice 2129
that's gross 203
that's enough 4716
that's it 18340
that's good 7000
that's great 6151
that's right 20311
that's all 8171
that's 10531
that's my boy 361
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's good to hear 161
that's cool 1334
that all started with a big bang 89
that's great work 19
that's my best friend 28
that's my boy 361
that's my girl 410
that's all i got 169
that's awesome 830
that's good to hear 161
that's cool 1334
that all started with a big bang 89
that's great work 19
that's my best friend 28
that'll be it 25
that's my sister 96
that's good to know 269
that's for sure 889
that doesn't seem fair 27
that's my baby 48
that's me 2273
that's my man 51
that is 2872
that's my line 54
that's my sister 96
that's good to know 269
that's for sure 889
that doesn't seem fair 27
that's my baby 48
that's me 2273
that's my man 51
that is 2872
that's my line 54