English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ F ] / Fast cars

Fast cars Çeviri Türkçe

168 parallel translation
Ma'am, you dig fast cars?
Hızlı arabalardan hoşlanır mısınız, hanımefendi?
He's been thinking of giving up fast cars.
Hızlı arabalardan vaz geçmek istiyordu.
Let's go back to our detective novel, with fast cars and guns and nightclubs.
Yine o macera hikayemize dönelim ; ... hızlı arabalar, gece klüpleri ve silahların içinde geçen hikayemize.
Look, if you really want big houses, fast cars, hot and cold running, servants...
Bak, eğer gerçekten büyük evler, hızlı arabalar, durmadan koşuşturan hizmetçiler istiyorsan...
You want big houses, fast cars.
Büyük evler, hızlı arabalar istiyorsun.
Oh, I've heard that Jim Douglas is only interested in fast cars and easy money.
Oh, duydum ki Jim Douglas sadece hızlı arabalar ve kolay para ile ilgilidir.
Roger, Dave and Lorna will be in reserve with three fast cars in case anything goes wrong.
Herhangi bir sorun olursa Roger, Dave ve Lorna hızlı arabalarla yedekte bekleyecek.
Arthur and Lorna park the three fast cars here in case we have to make a quick getaway.
Kaçmamız gerekirse Arthur ve Lorna hızlı arabaları buraya park etmiş olacaklar.
I've been scouting locations for a down-home movie on fast cars.
Hızlı arabalarla ilgili bir yol filmi çekmek için yer arıyordum.
Interests - girls, freaks... physical fitness... fast cars... and killing.
İlgi alanları, kızlar, uçuk kaçık işler fiziksel terbiye hızlı arabalar ve öldürmek.
To squander on fast cars and faster women?
hızlı arabalara ve hafif kadınlara çarçur etmek için mi?
Fast cars excite me.
Hızlı araçlar beni heyecanlandırıyor.
My hobbies are fast cars and fast women.
Hobilerim hızlı arabalar ve hızlı kadınlar.
Unless you want to know about, uh, fast cars, hot surf boards and, uh, what real women should wear to the beach.
Örneğin hızlı arabalar, havalı sörf tahtaları, ve gerçek bir kadının sahilde ne giymesi gerektiği gibi konularda bilgi edinmek istiyorsan.
It gets into Jack's eye. Jack must do as he's told if he wants his fast cars and his pretty clothes.
Dumanı Jack'in gözlerine kaçıyor.
"and we'll enjoy a life of fast living, fast cars and fast food."
hızlı yaşamla, hızlı yemekle ve hızlı arabalarla hayatı yaşayalım.
The planet I inhabit is full of fast cars, restaurants, holidays in Barbados and fine wines.
Benim yaşadığım gezegende hızlı arabalar restoranlar, Barbados'ta tatiller ve iyi şaraplar var.
Our only child, and he carries illegal weapons, drives fast cars and wears clothes obviously designed by homosexuals.
Tek çocuğumuz yasa dışı silah taşıyor, hızlı araç kullanıyor ve eşcinsellerin tasarladığı kıyafetler giyiyor.
Turn ons : fast cars, walks on the beach and young Rod Stewart.
Onu heyecanlandıranlar : Hızlı arabalar, sahilde yürüyüşler ve genç Rod Stewart.
You require fast cars, young wives to try to stay young yourself in hope of confusing youth with the relevant.
Anlatabildiysem. Anlamadım. - Eminim anladın.
Wilma Slaghoople, I can't give you diamonds, fast cars or fancy houses.
Wilma Yontmataş... sana elmaslar, son model arabalar ya da lüks evler veremem.
You like fast cars?
Hızlı olanları mı?
Fast women, fast cars, fast watches and a scuffle in the men's room over a broad.
Hızlı kadınlar, hızlı arabalar ve pahalı saatler. - Aramızda itişmeye başlamıştık.
I'm mad about fast cars in combination with loud music.
Ben hızlı arabalar ve gürültülü müziğin birleşimine çıldırıyorum.
Fast cars, trendy nightspots beautiful Women.
Hızlı arabalar, moda gece kulupleri güzel kadınlar.
Fancy watches, fast cars, easy money.
Süslü saatler, hızlı arabalar, kolay para.
Apple pie, fast cars and action films?
Elmalı kek, hızlı arabalar ve aksiyon filmleri mi?
Earth, Dad, pizza, sex... cold beer, fast cars, sex, Aeryn... love...
Dünya, Babam, pizza, seks... soğuk bira, hızlı arabalar, seks, Aeryn... aşk...
Fast cars... fancy home and a ton of money never hurt you, did it?
Hızlı arabalar, güzel evler ve bir ton para sana pek zarar vermedi, değil mi?
Let's go see if the intern likes fast cars.
Bakalım stajyerimiz hızlı arabaları seviyor muymuş.
You acquire fast cars and young wives... to try and stay young yourself in the hope of confusing youth with relevance.
Kendini genç gösterebilmek umuduyla hızlı arabalar ve genç karılar istiyorsun.
Fast cars, fast jets.
Hızlı arabalar, hızlı jetler.
Does it involve fast cars?
Hızlı arabalarda içeriyor mu?
Yeah, fast cars, all the good things.
Evet, hızlı arabalar, bütün güzel şeyler.
Why do these super fast girls or super fast cars... Why it doesn't happen with me?
Neden tüm süper arabalar, süper kızlar hep seni buluyor?
Beautiful women, fast cars.
Güzel kadınlar, hızlı arabalar.
Guy liked fast cars.
Adam hızlı arabaları seviyormuş.
I got in one of those cars... and Buzz, one of those kids, he got in the other car... and we had to drive fast... and then jump before the car came to the edge.
O arabalardan birine bindim... ve Buzz, o çocuklardan biri, öteki arabaya bindi. Çok hızlı gidecek... ve uçuruma gelmeden önce arabalardan atlayacaktık.
With two cars? Sergeant, it was a very fast car.
- Motoru büyük silindirliydi, Başçavuşum.
The cars are passing very fast.
Çok hızlı gidiyorlar.
- The cars go really fast.
- Arabalar çok hızlı.
This ain't football. All they're gonna do is just take into his fast balls and dent some cars out in the parkin'lot.
Onun en hızlı toplarını yiyecekler ve park yerindeki bazı arabalar hurdaya dönecek.
I see on TV that you have roads where only cars go, no bicycles, only cars that go very fast.
TV'de gördüm, bisiklet girmeyen, yalnız arabalara ait yollarınız var.
We like our cars fast and our banks closed. Uh -
Arabamızı hızlı, bankalarımızı kapalı severiz.
Where there are cabs, subways, parked cars, fast getaways.
Taksi, metro, park edilmiş araba ve alt geçitlerin olduğu yere.
These large multinational corporations spending 400 billion dollars a year trying to sell us fast food and cars, then of course that has a huge impact on us.
Bu büyük, çok uluslu şirketler her sene bizlere 400 milyar dolarlık fast food ve araba satmak için uğraşıyorlar ve elbette üzerimizde çok çok büyük etkileri var.
I like a car just for itself, not for how fast it goes compared to other cars.
Ben arabayı olduğu gibi severim ; diğerlerine oranla ne kadar hızlı gittiğine göre değil.
Cart wants the cars to go fast, but not too fast. / Right.
CART arabaların hızlı gitmesini istiyor ama çok da hızlı değil.
All the cars drive so fast
" Tüm arabalar hızlı gider...
Bootleggers in prohibition had to have cars fast enough to outrun the Feds...
Yasak zamanı içki kaçakları polisten kaçmak için hızlı arabalar yaptı.
I see fast cars and guns, mindless violence and group sex.
Hızlı arabalar, silahlar, rastgele şiddet ve grup seks görüyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]