Fast forward Çeviri Türkçe
432 parallel translation
There's fast forward, dual control, overheat...
Bu ileri sarma, bu ikili kontrol. Bu elle çalıştırma.Bu geri sarma.
No, that's fast forward.
Hayır, o hızlı sarma.
Fast forward.
İleri sar.
Fast forward a little bit.
Biraz ileri sar.
We put it in fast forward, and here we go.
Hızla ilerleyelim, haydi bakalım.
- Somebody hit fast forward?
- Biri ileri tuşuna mı bastı?
Fast forward the tape.
İleri alsana.
Because you kind of... tend to fast forward if anyone's dressed.
Çünkü giyinik birine hemen saldırma eğiliminde olmazsın.
Can we fast forward through the chicken dance, please? Unless this turned you on.
Tavuk dansını hızlı geçebilir miyiz lütfen?
OK, fast forward.
İleri saralım.
So, fast forward, the Big Idea.
İleri sarıp, asıl konuya gelelim.
I'll fast forward through this bit.
Bu kısmı hızlı geçeyim.
Get it in, get it out, get it back, get it forward, get it fast, get it slow.
Girin, çıkın, verin, iletin, hızlı alın, çabuk alın.
To forward everything more fast possible it is a moral responsibility that it says respect to all.
Bu nedenle savaşı, olabildiğinde çabuk bitirmek herkesin hassasiyet gösterdiği ahlâki bir sorumluluktur.
Now, let's run fast-forward through a billion nights.
şimdi, bir milyar gece ileri saralım.
Now fast-forward until there.
Şimdi ileri sar, ta ki işte.
- Prepare to fast-forward.
- Hızlı ileri sarmaya hazırla.
- Preparing to fast-forward.
- Hazırlanıyor.
- Fast-forward!
- Hızlı ileri sar!
I'll fast-forward it.
Ben hızlı öne edeceğiz.
Fast-forward eats the tape.
Hızlı ileri bant yiyor.
Let me fast-forward to the part where he blows away his camera.
Kamerasına ateş ettiğini bölüme ileri sarayım.
Why don't you put it on a video so I can fast-forward through the familiar parts?
Niye bunları videoya çekmiyorsun, böylece bildiğim kısımları geçerim.
No, that's fast-forward.
hayır, bu hızlı ileri sarma.
I'll just fast-forward the tape to the part you don't remember.
Kasedi hatırlamadığın bölüme kadar ileri sararım.
Fast-forward.
Başka?
Then we fast-forward about two or three million millennia.
Biz bu olaylardan milyonlarca yıl ilerideyiz.
But I can dance as fast backwards as he can forward!
Fakat onun aksine geri geri dans edebilirim.
Thank God I could fast-forward!
Çok şükür ileri sarma tuşu çalışıyordu.
Can you fast-forward for us?
Bizim için filmi ileri alır mısın?
Sweetheart, you know how to fast-forward.
Tatlım, nasıl ileri alınacağını biliyorsun.
The fast-forward.
Hayatın püf noktalarından biri, ileri sarmaktır, Ally.
Every movie has its lousy parts. The trick is to fast-forward through them.
Her filmin sıkıcı bölümleri vardır.
You fast-forward to then right now.
O mu? " diyeceksin.
And you're over it. Fast-forward? It's the Fish way.
Şu an, o zamana ileri sararsan, bunu atlatmış olursun.
Fast-forward to Ballpeen's.
Bu sivri çekicin hikayesi.
Yo, maybe we should fast-forward to the hockey part.
Belki de hokey antremanını esgeçmeliyiz.
I must've pushed fast-forward.
İleri düğmesine bastım herhalde.
[FAST-FORWARD VIDEO GARBLE] Why don't you invent a product that keeps your skin from wrinkling after a bath?
Neden banyodan sonra cildinin kırışmasını önleyen birşey yapmıyorsun?
I got fast-forward and the stall.
Bende ne var, hızlı ileri ve geri.
Fast-forward to after the UAV crashed.
UAV çarptıktan sonrasına kadar hızlı sar.
Barry, fast-forward to the horny stuff.
Barry, ileri sar, Muzır bölüme gelelim.
I is sure, like me, when you watch a video, you fast-forward to the most hinteresting and heducationalist bit.
Eminim ki, benim gibi, video izlerken, ileri sararsınız en ilgi çekici ve eğitim verici kareye gidene kadar.
Can we fast-forward, because I got Fastball coming in in a couple of days,
Biraz ileri sarabilir miyiz çünkü bir kaç gün içinde Fastball grubu geliyor.
J.D., let's fast-forward.
J.D., hadi sonrasına gidelim.
Fast-forward to today.
İimdi günümüze geIeIim.
So, Giles have any thoughts about your fast-forward freak-out at school?
Ee, Giles'ın senin okuldaki çıldırtıcı zaman atlamaların hakkında bir fikri var mıymış?
Fast-forward.
İleri sar.
Don't you wish we could just fast-forward four years... -... and see how it all ends up? - l don't have to, really.
Keşke dört yılı ileri sarıp her şeyin nasıl sonuçlandığını görebilseydik.
THAT SHOULD MAKE THE EVENING FLY BY. WHY CAN'T WE JUST FAST-FORWARD TO THE SEX?
Daha iyi.
I thought maybe- - l'll fast-forward through this, and you just point her out if you see her.
Düşündüm ki- - Bunu hızlı geçeceğim, ve sizde onu görürseniz işaret edin.