Find me Çeviri Türkçe
23,091 parallel translation
If I don't come back, you know where to find me.
Eğer geri dönmezsem beni nerede bulabileceğini biliyorsun.
She knows where to find me.
Beni nerede bulacağını biliyor.
- How'd you find me?
- Beni nasıl buldun? - Ben bulmadım.
Troops and you can't find me Ihab and the Sheik.
Sen de buna Ihab'ı ve şeyhi bulamıyorsun.
We spent three years hiding. I can't let them find me.
Saklanmak için 3 yılımızı harcamışken beni bulmalarına izin veremem.
How did you find me?
Beni nasıl buldun?
You won't find me there.
Beni orada bulamazsın.
If they find me, what?
Beni bulurlarsa ne olacak?
And how will they find me?
Peki beni nasıl bulacaklar?
Find me the booking sheet.
Bana giriş belgelerini bul.
If I don't find a way of paying him back, if- - if I'd have left town, he said he was gonna kill everyone that is close to me.
Eğer ona geri ödemenin bir yolunu bulmazsam, eğer şehri terk edersem bana yakın olan herkesi öldüreceğini söyledi.
Unless you find a way to stop me.
Beni durdurmanın bir yolunu bulamazsan tabii.
I studied the file you gave me but I couldn't find a connection between Mary Drake and Elliott Rollins.
Verdiğin dosyayı araştırdım. Ama Mary Drake ve Elliott Rollins arasında bir bağ bulamadım.
- Where is it? You tell me what it is you're after I can help you find it.
Neyin peşinde olduğunu söyle ki bulmana yardımcı olabileyim.
Stop it, alright. You and your little friend came to see me and I didn't give you what you wanted so you sent someone back here to break in and find it for you.
Sen ve küçük arkadaşın beni görmeye geldiniz... ve size istediğinizi vermeyince... siz de içeri girip istediğinizi bulması için birini yolladınız.
When I find what works for me, I stick with it.
İşime yarayan bir şey bulursam, ondan ayrılmam.
Let me see if I can find her. Thanks.
Teşekkürler.
You know what? I'm gonna find some old photos of us together, leave them in her apartment where Danny will see them, and then he'll think she's still pining over me.
Beraber çekildiğimiz fotoğrafları bulacağım Danny'nin göreceği şekilde Riley'in evine bırakacağım ve abim, Riley'in beni özlediğini düşünecek.
So, um, can you help me find your mom and Mr. Bender?
Anneni ve Bay Bender'i bulmam için bana yardım eder misin?
- When you find out, let me know.
- Öğrenince bana bildir.
So, if you examine his car and you find dents and broken glass, that'll be me.
Şayet arabasını incelerseniz bulacağınız cam kırıkları ve göçüklerin nedeni benim.
Promise me you'll find him.
Bulacağına söz ver.
Yeah, it took me a while to find it.
Bulmam biraz zamanımı aldı.
Just find a way for me to find him, please.
Sadece onu bulabilmemin bir yolunu bul bana, lütfen.
- So you let me know when you find a way around the kill cordon.
- Yani sen.. .. kordonla ilgili bir şey bulursan bana haber ver.
I may look dry, but if you cut me open, you'll find only water inside.
Dışım kuru görünebilir ama içimi açıp bakarsan suyu görebilirsin.
I don't know what to do because, if I don't find Greg, I won't be able to confess everything about me and Josh and get his unconditional blessing, and then I'm-I'm just gonna lose everything.
Ne yapacağımı bilemiyorum, eğer Greg'i bulamazsam,... Josh ile aramda olanları itiraf edemem ve tek şartı da bu ve sonunda her şeyi kaybedeceğim.
REBECCA : Paula, thank you so much for helping me find Greg.
Paula Greg'i bulmama yardım ettiğin için teşekkür ederim.
But I was thinking what if there's a way for Greg to find out about me and Josh, without me being the bad guy and having to tell him.
Ama ben kötü adam olmadan ve Greg'e söylemeden Josh ile aramızdakileri ona nasıl söyleyebileceğimi düşünüyorum.
This whole damn world is insane, and I'm just trying to find something, anything, to help me through it, even if it's not mine.
Tüm dünya çıldırmış. Ben de benim olmasa bile bunu atlatmama yardımcı olacak bir şey bulmaya çalışıyorum.
Do you want me to find a decent radio station to cover up the silence?
Sessizliği yok etmek için radyoyu açmaya ne dersin?
Mr. Brickton asked me to find everyone and see how the movie is going.
Bay Brickton filmin nasıl gittiğini görmek için herkesi bulmamı rica etti.
And why did you wait for me to get here to find out?
Burada ne olduğunu öğrenmek için neden beni beklediniz ki?
Took me many years to find that out.
Kocamın hakkını vermem gerek.
Please don't make me find another.
Lütfen bana başka bar buldurtma.
Let me find the address.
- Adresini bulayım.
She sent me to find you.
Beni telefonu bulmam için gönderdi.
I need you to help me find Frank.
Frank'i bulmam konusunda yardımına ihtiyacım var.
Help me find a stupid witness.
Şu aptal şahidi bulmama yardım et.
She sent me to find you.
Seni bulmam için gönderdi beni.
If there's any hope for me, that's where I'll find it.
Eğer benim için herhangi bir umut varsa, bulacağım yer orası.
I need you to tell me where I can find Rebecca.
Rebecca'yı nerede bulacağımı söylemen lazım.
Just please rule me out so you can find the person that really killed Phoebe.
Lütfen beni eleyin ve Phoebe'yi asıl öldüren kişiyi bulun.
Morland asked me to find the mole in his office.
Morland, ofisindeki köstebeği bulmamı istedi.
In other words, he asked me to find you.
Başka bir deyişle seni bulmamı istedi.
You find it weird that I hung posters in two places, but you know who helped me?
İki yere poster asmamı garip buluyorsun. Ama bana kimin yardım ettiğini biliyor musun?
Next time you want to check up on me, find a different spy because I'm never sleeping with someone already in bed with my mother.
Bir dahaki sefere beni kontrol etmek istediğinde, başka bir casus bul. Çünkü annemle çoktan aynı yatağa girmiş biriyle asla birlikte olmam.
I know it's illogical, but my reptilian brain is telling me we need to find someplace safe.
Mantıksız olduğunu biliyorum ama sürüngen beynim bana güvenli bir yer bulmamız gerektiğini söylüyor.
But only because it would be impossible to find someone that annoys the heck out of me like you do.
Ama sırf beni senin kadar çileden çıkartan birini bulmam imkânsız olduğu için.
Find a rhythm. You can't only be into me when Sarah's watching.
Sarah'ı izlerken benimle birlikte olamazsın.
A mutual friend told me where to find you.
Ortak bir arkadaşımız seni burada bulacağımı söyledi.