Fos Çeviri Türkçe
138 parallel translation
So far, you've been a fizzle.
Şimdiye kadar fos çıktın.
The search for the famous treasure of Dongo has been futile and the journalists are returning to their quarters.
Meşhur Dongo hazinelerini bulmak için yapılan araştırmalar fos çıktı. Gazeteciler bölgelerine dönüyorlar.
It'll all f-f-f... fall flat.
Tamamen fos çıkacak.
You haven't had much luck playing follow-the-leader, have you?
Sizin şu lider bozuntusu fos çıktı, değil mi?
That were no flash in the pan.
Pek fos çıkacağa benzemiyorsunuz.
I would like to come in here for a moment, if I may And disassociate our church
İzninizle burada araya girip bizim kilisemizi bu fos ve çirkin dinlerden ayırmak isterim.
There's lots of work there.
Fos-sur Mer'e git. Orada herkese iş var.
- No, they always turn out to be duds.
Bunlar genellikle fos çıkar.
I open the middle, the rest of them pop out, yeah.
Ortadakini açıyorsun, fos çıkıyor.
And take these men for'ard. Throw them into the fos'cle.
Bu adamları al ve ileri götür.
- Haul in the fos'cle sheets.
- Ön taraftaki yelkeni çekin.
Mr. Eccleston, the fos'cle is secured, sir.
Bay Eccleston, güverte güvende, efendim.
The Vanessa thing did not work out.
Vanessa fos çıktı.
He's Elmer Fudd.
Adam fos.
She's getting married this Saturday at the Atheneom and the caterer fell through and...
Bu cumartesi evleniyor. Catring şirketi fos çıkmış ve...
All turned out to be bunk.
Kısaca anlatmak gerekirse hepsi fos çıkmıştı.
And various people contributed to the debunking, but because of this rather sordid history of planet detections that proved to be false, there was an extraordinary burden'on the Swiss team to be extra careful.'
Çeşitli insanlar bu gezegenlerin fos olduğunun kanıtlanmasına katkıda bulundular. Gezegen keşfi meselesinin biraz tatsız ve yanlışlarla dolu bir tarihi olduğu için İsveçli ekibin üzerinde fazladan bir yük vardı ve çok dikkatli olmalıydılar.
You one-hit wonder.
Fos çıktın.
You are bullshitin, bitch.
- Sen de fos çıktın, kızım
- you're all fuckin bullshitin.
- Bence hepiniz fos çıktınız.
Well, there goes Winfield's alibi.
Winfield'ın şahidi fos çıktı.
This guy is a bum...
Adam fos çıktı!
Yeah, well, it doesn't mean this is nothing.
Evet, ama bu seferkinin de fos olduğu anlamına gelmiyor.
I think your whole Falafel Hut theory was a little off.
Sanırım senin Felafel teorin fos çıktı.
It's a dud, Chief.
Fos çıktı şef
But Uncle, forget the book.
Fakat amca, kitap fos çıktı.
Which means none of them is going to lay an egg.
Yani bunların hepsi fos çıktı.
When that didn't pan out,
O fos çıkınca,...
Those guys talk big, but... we'll see if they deliver.
Bu adamlar havadan konuşurlar ama genelde fos çıkar.
Kutty, your man is a goner today...
Hey, adamın fos çıktı...
It backfired. This time I'll suggest an idea.
Planın fos çıktı.Bu sefer benim bir planım var.
- What's an FOS?
Bu bir ŞAR.
No, no, no, no. Abumchuk is * * *
Abumchuk fos çıktı.
Prints were a bust. Afis was about as helpful as fema.
Parmak izleri fos çıktı FEMA da aynı şekilde.
His name's Bradley Foster. Bradley Fos...
Adı Bradley Foster.
Came up dry there, too.
Orası da fos çıktı.
I didn't know the evidence was cooked!
Kanıtın fos olduğundan haberim bile yoktu!
Return address was an empty lot.
İade adresi de fos çıktı.
But if the captain ends up bad, which he must've, he's gonna wanna signal.
Ancak kaptan fos çıkarsa, o zaman alarmı çalıştırıp duyuracak demektir.
The company I bought, the new business I was trying to start, it's a bust.
Satın aldığım şirket, kurmaya çalıştığım yeni iş fos çıktı. - Ne?
The bombshell was turning out to be a bit of a dud.
Sarışın bomba biraz fos çıkmaya başladı.
Well, the hospital cafeteria isn't known fos dessert list.
Hastane kafeteryasının tatlı listesinde yoktu.
Whatever your big problem is, it's caused a complication we call "colon FOS."
Büyük sorunun her neyse bizim "TDD kalın bağırsak" dediğimiz şeye yol açıyor.
Splash!
Foş diye!
- Splash!
- Foş diye yüzmeye!
Ka-ching, Ka-ching.
Foş, foş, foş.
But it turned out to be nothing.
Ama fos çıkmıştı.
She couldn't hold her breath any longer before--pow!
Daha fazla nefesini tutamıyordu ve foş!
Eyewitness fell through.
Şahit fos çıktı.
Splash.
Foş!
Splash!
Foş!