English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ G ] / Getting there

Getting there Çeviri Türkçe

4,892 parallel translation
- We're getting there.
- O aşamaya yaklaşıyoruz.
You were getting there.
- Alışsan iyi olur.
I was not getting there.
Alışmayacağım.
You guys are just, you know, you're not getting there early enough.
Siz buraya yeterince erken gelmiyorsunuz.
Getting there.
- Olacagim.
- Nothing will stop me from getting there.
Oraya gelmeme hiçbir şey engel olamayacak. Tamam.
Mm... getting there.
Mm... orada alıyorum.
I'm getting there.
Oraya gidiyorum.
And getting there ain't free.
Ve oraya ulaşmak bedavaya olmadı.
It's getting there.
- Yavaş yavaş hazırlıyorum işte.
It's just that the getting there is such a thing.
Ama alınacak çok şey var.
I was... you know, I've been wondering about getting back out there, but...
Buna geri dönmeyi merak ediyordum, ama...
So what I'm saying to you is that with or without us, there is no way you're getting off this island.
Sonuç olarak bizimle veya bizsiz senin için adadan çıkış yok.
So we're getting adopted tomorrow, and after that, there's... no, you know, going back.
Yarın evlat edinileceğiz. Ve ondan sonra sen geri döneceksin.
Getting a little cocky there, huh?
- Biraz kibirlenmişiz galiba?
Let me worry about getting you in there.
Bırak da sen oraya götürürken de ben telaşlanayım.
There was one this night, and I was in the basement getting a chicken out of the freezer.
- Gerçek dünyada meydana geldi, hayalimde değil. - Peki. Gecenin birinde bodrumdaydım.
Extraditing Matias would mean getting permission from the Mexican authorities, and the Metas own all the politicians down there.
Matias'ın iadesi Meksika otoritelerinden izin almak demek. Metalar oradaki tüm siyasetçileri kontrol ediyor.
I've talked to the experts, and they all say that there's no chance of getting PJ back.
Uzmanlarla görüştüm, hepsi de PJ'nin artık geri dönme şansının olmadığını söyledi.
I'll get past all the corporate cronies who keep the genuine talent from getting out there.
Oraya çıkmaktansa hakiki yeteneğini saklayan tüm tüzel ahbapları sollayacağım.
IU- - I don't see you getting in there.
İÜ, seni burada görmüyorum.
There's no way you're getting into East Indiana State.
Indiana Üniversitesi'ne hayatta giremezsin.
Cos this is a good way of getting everything out there.
Çünkü bu şekilde her soruyu rahatça açığa çıkarabileceğiz.
From out there, it looks like you guys were having some fun, getting to know each other.
Dışarıdan bakınca kaynaşmış eğleniyor gözüküyorsunuz gençler.
His wife's getting cozy with Mr. Woodcock in there.
Karısı içerideki Bay Woodcock ile sıkı fıkı.
There's no glossing over it, no getting around it.
Gizlenecek yer yok. Kaçacak yer yok.
Blaming each other isn't getting us anywhere, so if we can't find the book, we'll just have to take Brick down there and throw ourselves on the mercy of the court.
Birbirimizi suçlamayı bırakalım çünkü eğer kitabı bulamazsak Brick'i mahkemeye götürüp merhametlerine sığınmak zorunda kalacağız.
I mean, you're more interested in getting into the psychos hall of fame because... let's face it... what else is there for you now?
Yani, en ünlü psikopatlar listesine girmekle daha çok ilgileniyorsun çünkü... şununla bir yüzleşelim şu an senin için başka neresi var?
Gautuma's not ready to go public with a drug trial so I did some digging around to see if there's any insider information getting leaked out.
Gautuma ilaçları henüz halka sunmaya hazır değil. Ben de biraz araştırma yaptım ve içeriden sızan bir bilgi var mı diye baktım.
And this is going to tell you...? If there's a genetic reason why you all keep getting cancer.
ve bu şey sana sürekli kanser olup durmandaki sebebinin genetik olup olmadığını söyleyecek.
Look, you and I are finally getting back to a good place, and I'm trying to get there with my mom, too.
Bak, seninle sonunda iyi bir ilişkimiz oldu, annemle de olsun istiyorum.
Well, there's something I don't get nearly enough, and if I want a prayer of getting it,
Yeterince anlamadığım bir şey var...
I know you're not getting any reception up there, but I just, uh...
Biliyorum orada telefonun çekmiyor ama ben şey...
If your thing is being popular, cool and getting attention off boys, there's a place for you.
Olayınız popüler ve havalı olup erkeklerin ilgisini çekmekse sizin de bir yeriniz var.
It's been really cool getting to know you these past couple of days, so it'd mean a lot to me if you were there.
Geçtiğimiz birkaç günde seni daha iyi tanımak eğlenceliydi orada olmanın benim için anlamı büyük o yüzden.
There's a lawyer I'm trying to bring on board, but I'm getting some push back.
Kurula getirmek istediğim bir avukat var ama geri püskürtülüyorum.
At least they're getting the people out of there right now.
En azından insanları binadan çıkaracaklar.
But there's no way they're getting back together.
Ama tekrar bir araya gelmelerine imkan yok.
There's no way you're getting this case dismissed.
Bu davanın düşmesine imkan yok.
I'm gonna tell you something, all right? If there's even a small faint hint of a whiff that Sam is getting off early, I am so gone.
Eğer ortada Sam'in erken çıkmasıyla ilgili küçük, belli belirsiz bir ipucu bile olursa giderim.
If you really are serious about getting a mistress, then you're gonna need to do something about that ear hair that's in there.
Eğer gerçekten metres tutmak konusunda ciddiysen, o zaman kulak kılların konusunda bir şey yapman gerekecek.
No one likes getting cut down there.
Kimse orasının kesilip biçilmesinden hoşlanmaz.
You don't know what you're getting into up there.
Yukarıda sizi neyin beklediğini bilmiyorsunuz.
They think they're getting fire from down there.
Aşağıdan geldiğini düşünüyorlar.
It's insane, you know, you think you're getting to the top of a Ridge or to the top of a Mountain, and you get to that point that you've been looking at for the past 500 meters, and you get there, and you think you're at the top and you look up, and it just doesn't seem to end.
Çılgınlıktı, düşünün ki bir sırtın ya da dağın tepesine çıkıyorsunuz, ve son 500 metredir aşağıdan baktığınız noktaya vardığınızda sonunda tepeye çıktım sanıp yukarı baktığınızda sanki sonu yokmuş gibi geliyor.
I didn't care about getting shot or if I died over there.
Vurulmayı ya da orada ölmeyi önemsemezdim.
Besides, there's many upsides to getting rid of Pascal.
Ayrıca Pascal'dan kurtulmanın iyi tarafları da var.
All five of us out there together, in the wild, getting some strange, like a sex fist.
Beşimiz birlikte, gidip seks yapacağız, bir seks yumruğu gibi.
He'll have cops up there. There's no way we're getting near that place.
- Eve yaklaşmanın imkanı yok.
It's been an hour already, and the natives down there are getting restless.
Neredeyse bir saat oldu ve aşağıda konuklar sabırsızlanıyor.
Mark thought there was no way you were getting out of that church, but I told him " You have to have faith.
Mark, o kiliseden çıkmanızın imkansız olduğunu düşünüyordu ama ona dedim ki, " İnançlı ol.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]